Sevgili Hanri Bey,
Her gidiş çok acı gelir kalanlara. Sizin gidişiniz de ilk duyduğumda kalbimi çok acıttı. Ama sonra bir tebessüm oldu yüzümde. Niye mi? Çünkü yıllar önce leblebilerini aşırdığınız Atamız’a kavuştunuz.
Herkes doğar. Bazıları yaşar ve ölür. Bazıları öyle yaşar ki; etrafına ışık olur. Tuttuğu eller öyle fazladır ki; vakti gelince ölür ama ölmez. İşte siz, ışık saçandınız. Daha 8 yaşında Atatürk’ün ellerini tutmuşsunuz. O günden sonra da kimsenin elini bırakmamışsınız.
Sizinle tanıştığımda Gökçe cezaevindeydi. İşte, ilk o zaman tutmuştunuz Serap’la benim elimi. Sonra, mektuplarınızla Gökçe’nin elini tuttunuz. Sonra tüm arkadaşların…
Ve son ana kadar da hiç bırakmadınız. Atatürk’e dokunan eller, bizlere de hep dokundu.
Temponuza hep hayran oldum. İstanbul’da iki gün fuarda kalıp, Ankara’ya söyleşiye geçip, sonra tekrar İstanbul’a gelip imza atacak pek insan yoktur.
Fuarlarda gelenlere Atatürk’ü anlattığınız anlar hep gözümün önünde.
O anı belki milyonlarca kez anlatmışsınızdır. Ama her anlatışınızda gözlerinizde hep o küçük Hanri’nin heyecanını gördüm ben. Leblebileri aşıran, kâse boşalınca bir an panikleyen, kâse tekrar dolunca bir avuç mideye, bir avuç da kardeşi için cebe indiren küçük Hanri’nin heyecanını…
“Niye Hanri” diye soranlara, “Atatürk ‘niye Hanri’demedi, sen neden soruyorsun” deyişiniz!
Türklüğün en güzel örneğiydiniz…
Hayatınızı Atatürk’e adadınız. Cebinizdeki tüm parayla, dünyanın bir ucuna gidip Atatürk fotoğrafı satın aldınız. Bugün gördüğümüz birçok fotoğrafı sizin sayenizde görüyoruz. Fotoğraf diyorum özellikle.
Çayınızı illa ki şekerli içersiniz. Tatlı kırmızı çizginiz. Hatta yemek yemez ama tatlıya hayır demezsiniz. Tatlılığınız belki de bundan…
İzmir’de doğum gününüzü kutlamıştık. Son görüşümmüş sizi. Aslında bir sonraki doğum gününüz için sözleşmiştik ama olmadı. Nereden bilirdim ki size son kez sarıldığımı…
Şimdi siz gittiniz. Ama biliyorum ki, ellerimizi tutmaya devam edeceksiniz.
Her şey için çok teşekkür ederim.
İyi ki tuttunuz elimizi…
İyi ki sevdiniz bizi…
Sizi hep çok seveceğim.
Sevgi ve özlemle…
FİLİZ ÇAKIR