Siyaset gündeminin tam ortasında İyi Parti ve Akşener var. Akşener, ittifak siyasetinden tamamen vazgeçtiğini ilan etti edeli eleştiri tazyikine tutuluyor.
İyi Parti, yerel seçimlere ayrı adayla girme kararını uygulamak istiyor. Aritmetik hesapçılığa göre bu karar felaket getirecek.
CHP cenahından gelen eleştiri, özellikle İstanbul’da İyi Parti’nin rekabeti karşısında Ekrem İmamoğlu’nun kazanamayacağı ve şehrin AKP’ye teslim edileceği yönünde. Bu tespitte bir hata yok.
Partinin 2023 Genel Seçimleri’nde en yüksek oy oranını %25 ile Aksaray gibi perifer bir ilde yakalayabilmiş olduğu da bir gerçek.
Fakat bakkal hesabıyla intihar gibi görünen tercihin gerçekte İyi Parti açısından yaşamsal bir zorunluluk olduğunu nedense kimse görmek istemiyor.
Yaratıcı Yazar A.Ş., Kars Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Öz Trakya sülale kontenjanı gibi girift çıkar çevrelerinin göstermiyor oluşu bu gerçeği ortadan kaldırmıyor.
Akşener liderliğindeki İyi Parti’nin siyaset sahnesindeki somut var oluş gerekçesi, MHP’nin Türk milliyetçiliğini AKP’nin emrine vermesiyle ortaya çıkmıştı. Bölücü şeriatçı AKP’nin payandası olmak istemeyen, kaldırılan sahte milliyetçilik bayrağına da kanmayan laik milliyetçi kesim, böylece kendini ifade edebileceği bir mecra buldu.
İyi Parti’nin bu andan sonra kendini merkez sağa konumlandırması da geleceğin siyasetini belirlemek açısından önemli bir stratejik tercihti. Ancak bu, merkez solda Kemalist çizgiden vazgeçmeyecek bir CHP’nin eşliğinde anlam kazanabilirdi.
İyi Parti’nin ittifak siyasetinden vazgeçmesinin sebebi basitçe seçim yenilgileri veya kin bağlayan polemiklerden değil. Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin Cumhuriyet düşmanı şeriatçılarla ilkesiz birlikteliği, bu sonucu kaçınılmaz olarak doğurdu.
Kılıçdaroğlu medyası, bugün İyi Parti’yi CHP’deki en önemli belediyeleri AKP’ye teslim etmekle suçluyor. Ama aynı odaklar, 3-6 Mart krizinde “sağcılardan kurtulma” kutlaması yapmıyor muydu? Bir karar vermeliler.
Daha beteri, Akşener İBB Başkanı İmamoğlu için Saraçhane’ye geldiğinde yine aynı kadrolar, AKP medyasıyla bir olmamış mıydı? Bunlara göre Akşener ve İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun arkasından iş çevirmiyor muydu?
Hatırlar mısınız? Kılıçdaroğlu’nun dehşete düşüren ilkesizliği, 2023’ün ilk günlerinde işaret vermişti.
Davutoğlu, “Altılı masanın Cumhurbaşkanı, masadan çıkmayan hiçbir kararı uygulayamaz” dediğinde Kılıçdaroğlu kendisini aynen teyit etmişti. Peki, 3-6 Mart krizi, masadan çıkmayan kararın Akşener’e dayatılmasından başka neydi?
Peki, maksat CHP’yi dövmekse dövdük ama bu, mesela AKP’nin İstanbul’u geri almasından daha mı önemli?
Gerçekten de İyi Parti, bu kararıyla kurulduğu günden bu yana Türkiye genelindeki en düşük oy yüzdesine düşebilir. CHP, elinde tuttuğu çok önemli belediyeleri kaybedebilir. Yerelde Türkiye, gerçekten de bir AKP-MHP cehennemine dönüşebilir.
Ama şunu da sormak gerekmiyor mu?
CHP’nin yanında durdukça daha çok kan kaybedecek, kendine hayrı kalmayacak bir parti, AKP karşısında ne vadedebilir?
Bu noktada 14-28 Mayıs tertelesi atlatıldıktan sonra piyasaya sürülen 2024 senaryolarını hatırlatmakta fayda var. Önerilerden biri, Mersin’de CHP’nin aday çıkartmayıp İyi Parti’yi desteklemesiydi.
Mersin gibi bir ilde CHP’nin tüm teşkilatlarında oluşacak yılgınlığın nasıl bir felaketle sonuçlanacağı baştan belli.
CHP’de Mersin’i kazanacak aritmetik her şeye rağmen var ama böyle bir senaryo, parti örgütünü yaşarken öldüreceği için aritmetiğin de hiçbir anlamı kalmıyor. Bu aslında Mersin’i AKP’ye teslim etmenin senaryosuydu. O günkü itirazlar bu yüzden haklıydı.
İşte İyi Parti’nin hesabı da böyle. Aritmetik değil, cebirsel. Bundan da öte, az önce belirttiğim gibi yaşamsal.
Başında kendi kurmaylarını ve tabanını aldatacak kadar siyasi ahlakı terk etmiş bir Kılıçdaroğlu varken CHP ile yol yürümek, halen daha konumlanma sorunları yaşamakta olan İyi Parti’yi daha da tüketebilir. (Ama Kılıçdaroğlu’nun istifa erdemini sergileyeceği fantastik bir paralel evrende tabi ki bambaşka şeyler konuşulur.)
Neden dürüstçe itiraf etmiyoruz? Kılıçdaroğlu’nun siyasi hayatındaki en parlak başarısı, İmamoğlu ve Yavaş’ın önünü tıkamak değil miydi? Yeniden kazanacak bir İmamoğlu’na Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin sahip çıkacağının garantisi var mı?
İstanbul gider gelir. Ama Akşener, elleriyle büyüttüğü partinin ellerinde can vermesi tehlikesini göze alamaz.
Kaldı ki Kılıçdaroğlu CHP’sinden uzaklaşan bir İyi Parti’nin pervasızca sapacağı en muhafazakâr sağcılık bile, kendini kaybetmiş bir CHP’nin helalleşme garabetinden hayırlıdır.
Akşener, 6 Mart’ta cesaretini muhafaza edebilseydi siyasetteki Gordion düğümü belki çorap söküğü gibi çözülecekti. Şimdi, zararın burasından dönmeye çalışıyor.
Belki İstanbul da dâhil olmak üzere iki parti için işbirliği kapısı halen kapalı değil. Ama söz konusu ittifaksa, İyi Parti’nin CHP’ye verdiği mesaj şu: “Bende bu kuyruk acısıyla, sende bu evlat acısyla…” Teşbihte hata olmasın.