Esra Yıldız Kahraman, Türk olimpik milli sporcumuz. Kadınlar 57 kg branşında yarı finale kaldı. Çeyrek final maçından sonra yaptığı konuşmayı bizzat izlemiştim. Gözlerim yaşarmıştı. Yıllarca verdiği mücadeleyi, çektiği zorlukları, Tokyo Olimpiyatlarından sonra boksu bıraktığını ancak kocasının büyük desteği ve sevgisiyle yeniden boksa döndüğünü ve ülkesine madalya getireceği için yaşadığı gururu anlatmıştı.
Balıkesirli kardeşimiz Esra’nın öyküsü Paris’te göğsümüzü kabartan Türk kadın sporcularımızın hepsinin ortak öyküsü… Yoksulluk, eşitsizlik, baskı ve adaletsizlik altındaki Türk kadını için, belli ki spor bir direniş yöntemi olmuş. Türkiye’nin hemen hemen her ilinden, her sınıfsal katmanından en zorlu şartlara rağmen yükselip gelen başarı destanları yazmış hepsi. Özellikle bu olimpiyatlarda ülke olarak yaşadığımızın başarısızlıkların istisnası hep kadın sporcularımız oldu. Yüzümüzü güldürdüler, bayrağımızı bize gösterdiler, hepimizi gururlandırdılar.
Esra kardeşimizin öyküsü sadece Türk kadının öyküsü de değil. Aynı zamanda dünyadaki bütün kadın sporcuların öyküsü… Her biri küçücük yaşta, daha ilkokula gitmeden parlamaya başlıyor. Sonra günde 12 saati bulan antrenmanlar, küçücük çocuklar için sabahın köründe başlayan mesailer, acılar, sakatlıklar, bütün aileleriyle verdikleri adeta kutsal bir savaş…
Hepsi tek bir an için… İşte o olimpiyatta ringe, piste, sahaya çıkabilmek için. Ve o an geliyor. Karşınızda büyük bir adaletsizlik, büyük bir eşitsizlik, rezil bir tezgâh! Rakibiniz bir erkek. Ama kendini “kadın olarak” tanımlıyormuş.
Paris 2024 skandal bir başlangıçla tüm bunların işaretini vermişti. Bu olimpiyatlar tarihe kadın sporcuların karşısına çıkarılan, doğuştan erkek ancak olimpiyat komitesinin kadın kabul ettiği sporcular ile geçti.
Woke denen akımın en “önemli” ideolojik argümanlarından, “kendini kadın olarak tanımlayan kadındır” şeklindeki tartışmalı önerme, ne hikmetse Paris 2024’in resmi doktrini haline geldiği için, kadınların karşısına doğuştan erkek sporcular çıkarılmaya başlandı.
İlk skandal maç Cezayirli Imane Khelif ile İtalyan Angela Carini arasındaydı. 66 kiloda yarışan iki boksörün maçı sadece 46 saniye sürdü. Çünkü Carini aldığı yumruk ile sarsıldı. Antrenörüne maçtan çekilmek istediğini söyledi. Imane Khelif’in yumruklarının normal kadın yumruğu olmadığını savundu.
Khelif daha önce dünya boks federasyonu tarafından yapılan testlerde XY yani erkek kromozomuna sahip olduğu için yarışmaktan men edilmişti. Ancak olimpiyat komitesi IOC, “pasaporttaki cinsiyeti ve kendi beyanı esastır” diyerek, sporculara XY ve erkeklik hormonu testleri yapmayı reddedetti. Doğuştan erkek olduğu bilinen boksörlerin kadın kategorisinde yarışmasına izin verdi.
Bu olay büyük bir tartışmaya yol açtı. Kimileri Carini’yi şov yapmakla suçladı, maçtan korktuğu için çekildiğini bile ileri sürdüler.
Ne yazık ki; alnının teriyle, ana sütü gibi helal emeğiyle yarı finale çıkan milli boksörümüz Esra Yıldız Kahraman da bu garip tezgâhın ortasına düşmekten kurtulamadı. Bu sefer karşısındaki Tayvanlı boksör Lin Yu Ting’ti. O da XY yani erkek kromozomlarıyla doğmuştu. Bu yüzden daha önce turnuvalardan men edilmişti. Bir şekilde kadın pasaportu vardı. Olimpiyat komitesinin aymazlığını fırsat bilerek yarı finale kadar çıkan Ting, bütün maç boyunca faullü dövüşmekten de çekinmedi. Ölümcül kabul edildiği için boksta yasaklı hareket olmasına rağmen Esra’nın kafasının arkasına, ensesine darbeler vurdu. Bir uyarı, ihtar da almadı.
Ancak Esra, İtalyan Angela gibi ringden çekilmedi. Sonuna kadar dövüştü. Kimse ona kaçtı diyemedi. Maçı kaybetti. Rakibi galip ilan edildi eli yukarı kaldırıldı. Ama tarih bu anı değil, Esra’nın yaptığı protestoyu yazacak. Esra adaletsizliğe, eşitsizliğe, haksızlığa isyanını belki de dünya çapında kadın hakları mücadelesinde yeni bir simge olacak bir el hareketiyle gösterdi. Parmaklarıyla X işareti yaptı. Kadın kromozomuna, XX kromozomuna, doğal kadınlığa, kadının doğasına, kadının kendi doğasıyla eşit ve özgür olmasına yönelik bir manifestoydu bu.
Yine bir Türk, yine bir Türk kadını tüm dünyaya esin oldu. Esra kardeşimizin elleriyle yaptığı simge dünya çapında bütün sosyal medya platformlarında milyonlarca kişi tarafından paylaşıldı.
Esra Yıldız Kahraman, bu olimpiyatın gerçek şampiyonudur. Yusuf Dikeç’ten sonra bir Türk sporcu daha sembol oluyor. Esra kardeşimiz artık kadın hakları ve adalet için dünya çapında bir direniş simgesidir.
Biz kimseye düşman değiliz. Sadece kadınlar için adalet istiyoruz. Zaten hayatın her alanında adaletsizlik ve eşitsizliklerle mücadele eden kadınlarımızın karşısına sporda erkekleri rakip olarak çıkarmaya kimsenin hakkı yok. Bu deliliğe, bu haksızlığa artık dur denmelidir.
Genetik bir sorunundan, yaşam tarzından veya başka bir nedenden dolayı hayatında adaletsizlik ile karşılaşan herkesin yanında, o adaletsizliğin yaşandığı anda ben de dururum. Doğuştan bir soruna veya Allah’tan gelen bir özelliğe kim kin besleyebilir? Ama ringe çıkıp, kadınlarımıza bir adaletsizliği daha dayatıyorsan, sana da karşıyım. Sen de ya zalimsin ya da zalimlerin kullandığı bir kukla.
Esra kardeşimizin mücadelesi endüstriyel ve kapitalist spor dünyasının genetik, hormonal ve kimyasal manipülasyonlar ile hayatları karartılan tüm sporcular için de bir adalet çağrısıdır.
Son olarak! XY kromozomuyla doğup, kadın kategorisine sokulan oyuncular. Buyurun siz de bir kadınlık yapın. Adaletten yana tavır alın. “Torpil ve avantaj istemiyoruz” deyin ve turnuvadan çekilin. “Kadın gibi kadın” derler inanın o zaman. Adaleti gözetmeyen insan, kadın olsa ne yazar, erkek olsa ne yazar, “olimpiyat şampiyonu” olsa ne yazar!