AK Trollerin piyasada dolaşan kaset söylentileri üzerinden CHP’yi işaret etmesi kirli bir seçim propagandasının en uç noktası.
Yapacak hiçbir şeyi kalmamış ve kaybedeceğini gören bir iktidarın son çırpınışları bunlar.
“Kaset siyasetini” kimlerin yaptığını anlamak için AKP’nin siciline bakmak yeterli olacaktır.
Daha dün Esenyurt’ta AKP yöneticileri, CHP logosuyla sahte broşürler dağıtırken yakalandı. Tek bir merkezde hazırlanan bu sahte broşürler, Türkiye’nin her yerinde dağıtılıyor.
Diğer taraftan Kandil’deki teröristlerin CHP’nin seçim şarkısını söyledikleri montaj videoları bizzat Erdoğan tarafından seçim meydanlarında izlettiriyor, devletin televizyonunda yayınlanıyor.
Yargı ve kolluk bunlara tanık olmasına rağmen sahtekarlığın önüne geçilmiyor.
Yalanı ve montajı bu kadar alenileştiren ve sistematik biçimde kullanan bir siyasetin “kaset söylentilerini” muhalefete yıkmaya çalışması komik gibi görünse bile, Türk siyasetinin AKP eliyle düşürüldüğü çukuru göstermesi açısından çok anlamlı.
Türkiye’nin “ahlak ligi”ndeki yerini görebileceğimiz ibretlik bir dönemden geçiyoruz.
Kaset siyaseti dünyanın her yerinde etkili olsa bile Türkiye, “kaset siyasetinin” bu derece yaygın ve sistematik kullanıldığı bir ülke olması açısından diğerlerine fark atıyor.
Geçmiş dönemlerde Fethullahçı çetenin “kaset siyaseti” üzerinden siyaseti yönlendirdiğine tanıklık etmiştik.
O zamanlar Fethullahçıların siyasi ayağı olan AKP, meydanlarda “Ne özeli, genel bu genel!” diye bağırarak, kasetleri malzeme olarak kullanmakta bir sakınca görmüyordu.
Bu kasetleri sızdıran çetenin en büyük güvencesi ise “ifşayı” kitlelere ulaştıracak bir iktidarın varlığıydı.
Ayak oyunlarını Türk siyasetinin “yeni normali” haline getiren AKP iktidarının, muhalefeti Fethullahçı çeteyle iş tutarak “kaset siyaseti” yapmakla suçlaması, büyük bir utanmazlık örneği.
Ancak siyasi ahlakın tamamen yok edildiği bir ülkede, utanmanın kalmaması son derece doğal. “Yalan ve hile” iktidar eliyle normalleştirilmiştir.
Erzurum’da kitlesel katliamla sonuçlanabilecek planlı bir saldırının sorumlusu olarak Ekrem İmamoğlu ilan edilmedi mi?
İYİ Parti’ye yönelik silahlı saldırının bir “kurgu” olduğu söylenmedi mi?
Sıkça kullandığımız “kumpas” kelimesini siyasi literatüre hangi iktidar kazandırdı?
Kim oldukları bilinmeyen ancak kimin tarafından beslendikleri iyi bilinen “trol orduları” kimler eliyle siyasetin ana unsuru haline getirildi?
Gerçek haberler için dakikasında erişim engeli getirecek kadar “kudretli” bir iktidarın, bir “söylentinin” önüne geçmemesinin tek amacı bu söylentiden faydalanmak olabilir.
Muhalefetin kazanmak için kasete ihtiyacı yok ancak varlığını yalan ve hileye borçlu bir iktidar kaset oyunlarını tutunacak dal olarak görüyor.
Küfürle ayakta kalan trollerin “temiz siyaset” çağrıları gerçekten de göz yaşartıcı(!)
Sahte broşürleri kim basıyorsa, Kandil’in montaj videolarını kim hazırlıyorsa, kaset söylentilerinin nereden çıktığını onlara sorun. Bunların hepsi ortak bir aklın ürünüdür.
Ancak bu sefer işe yaramayacak, tuttuğunuz silah elinizde patladı. Bundan sonrası itirafçı olarak kurduğunuz kumpasları itiraf etmeniz!