2022 başında Kazakistan’da geçmişten gelen baskıcı yönetime karşı büyük bir tepki olmuş, ülkenin her yerinde halk ayaklanmış, çıkan olaylarda yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş ve Nazarbayev’in emanetçisi olduğu düşünülen Cumhurbaşkanı Tokayev, Rusya’dan askeri yardım isteyerek olayları bastırmıştı.
Ülkenin kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in heykelinin yıkılması aslında bir dönemin bittiğini, yeni bir dönemin kurulduğunu açıkça gösteriyordu. Rusya Ordusu’nu göreve davet eden Tokayev açısından bu durum halkın bütün tepkisinin eski yönetime yönlendirileceği, büyük tasfiyelerin yaşanacağı ve iktidarın yeniden kurulacağı bir “fırsat” oldu.
Kimileri açısından bu hesaplaşma Nazarbayev Türkçülüğünün tasfiyesi anlamına geliyordu. Türk Solu olarak o dönemde halkını ezen, yolsuzluğa batmış bir düzeni hiçbir “Türkçü” görüntünün kurtarmayacağını bu yüzden de bu köhne düzene sahip çıkmanın halk düşmanlığı olacağını açıkça söylemiş ve eylemcileri desteklemiştik.
Bunu yaparken de Tokayev’in Rusya’yı bir müttefik olarak görmesine karşı çıkmış, Kazak halkının karşısına Rus askerinin çıkarılmasını da ihanet olarak nitelemiştik. Tokayev’in “reform” girişimleri, kendi halkına yönelik bu düşmanca tutumu unutturamaz.
Yapılan anayasa referandumu da Tokayev’in restorasyon projesinin bir parçası. 8 maddelik reform paketine göre, ülkede mevcut başkanlık sistemi sona erecek. Parlamento güçlendirilecek ve “güçlü bir cumhurbaşkanı, etkili parlamento ve hesap verecek hükümet” prensibi öne çıkacak. Cumhurbaşkanı, görevde bulunduğu sürece siyasi partiye üye olamayacak. Büyükşehir belediye başkanları ile eyalet valileri de partilerde üst düzey görevlerde bulunamayacak. Cumhurbaşkanının yakın akrabalarının devletin üst düzey görevlerine ve yarı kamu şirketlerinin yönetimine getirilmesi kanunla yasaklanacak.
Yani Türkiye’dekinin tam tersine doğru bir gidiş var. Kazakistan “başkanlık sistemini” her şeyiyle yaşayan ve bunun sonuçlarına maruz kalmış bir ülke. Halk ayağa kalktı, tepki gösterdi. Ve büyük bedeller ödedi. Arkasına Rusya’yı almış başka bir baskıcı lider bile Nazarbayev’in başına gelenleri gördüğü için geri adım atmak zorunda kaldı. Yetkilerinden vazgeçmek zorunda kalması Tokayev’in “lütfu” değil, halkın kararlı mücadelesinin bir sonucudur.
Elbette Tokayev’in bu kararı uygulamaya geçirmesi O’nun Kazakistan’a gösterdiği “saygı”nın değil, “korku”nun bir göstergesi. Bir lider her şeyi değiştirebilir ancak sicilinde yabancı bir devlet askerinden medet ummak varsa geçmişinden bunu temizleyemez.
Tokayev’in de amacı “demokratik bir Kazakistan” değil. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi yasaların ve demokrasinin şekilsel olarak var olması ama pratikte eski otokratik yönetimin devam etmesi. “Meşrutiyet”in ilanı elbette bir sevinç vesilesidir ancak her meşrutiyet ilanı daha zorlu mücadeleler gerektirir. Kazakistan’ın özgürlüğünün garantisi Tokayev’in insafı ve şekilsel bir anayasa değişikliği değil halkın direnişi olacaktır.