CHP’nin Halk TV’ye olan desteğinin kesilmesi genelgesinin yayınlandığı gün yapılan Kılıçdaroğlu– Hürriyet buluşması elbette tesadüf değil.
Seçim yenilgisinin ardından “gemiyi güvenli limana yaklaştırma” zırvalarıyla başlayan çizgi, her geçen gün daha rezil bir noktaya doğru evriliyor. Seçim hezimetini “başarı” olarak sunarak “güç toplama” çabaları, İstanbul ve Ankara’yı AKP’ye teslim edecek bir plana dönüşmüş durumda.
Bu süreçte Kılıçdaroğlu’nun acilen yeni dostlara ihtiyacı var. Parti Meclisi’nde yapılan seçimlerde ortaya çıktığı üzere parti bölündü. Grup başkanı ve başkan vekili bile “Dede”yi terk etti. Denize düşen yılana; Kılıçdaroğlu, Demirören medyasına tutunuyor.
Ahmet Hakan, Hande Fırat başta olmak üzere Hürriyet yazarlarının Kılıçdaroğlu’yla soru-cevap yapmaları ve “boykotun bitirilmesi”; Kılıçdaroğlu’nu parlatmak için yapılan bayat bir reklam çalışması. Ama iktidar medyasının dünkü “düşmanı”nın imdadına koşması gerçekten çok anlamlı!
Kim bilir, Kılıçdaroğlu belki “5’li çetenin sözcüsü” olmakla suçladığı muhataplarıyla da gizli bir protokol yapıp, onlara da sözler vermiştir.
Daha güçlü bir olasılık ise Hürriyet yazarlarının Kılıçdaroğlu’nun sırtını sıvazlayıp, “Merak etmeyin, arkanızdayız!” demiş olmaları.
Tabii her iyiliğin bir bedeli var! Hürriyet, CHP’nin başkanlık katı olan 14. kata ilk giren medya kuruluşu olmuş. Haberin başlığı ise tam da böylesi kirli bir görüşmeye uygun düşüyor: “Hürriyet 14. katta… CHP’nin kozmik odasına girdik.”
Kozmik oda olayının taraflarını bilenler açısından böylesi bir haber başlığı son derece açıklayıcı. Aslında “İnlerine girdik, inlerine!” tarzında bir başlık daha küçük düşürücü olabilirdi. Akıllarına gelmedi ya da henüz deliğe süpürecek kadar aşağılamak istemediler. Mesele bu değil. Daha da vahimi Kılıçdaroğlu, partisinin “kozmik odasını”, iktidar medyasına açmış bir Genel Başkan olarak tarihe geçmiştir.
Gerçi “Kozmik Oda” kumpası döneminde Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin gibi bir ismi CHP listelerinden milletvekili yapmak “onuru” da Kılıçdaroğlu’na aitti. Anlaşılan bu yetmemiş, kendi partisinin kozmik odasını Hürriyet’e açarak genel merkezini “taçlandırmak” istemiş.
Sorulara verilen cevaplar, Kılıçdaroğlu’nun içinde bulunduğu durumu gösteriyor. Bir açmazla karşı karşıya… Bir taraftan “buradayım” diyebilmek ve “güçlü olduğunu” ispatlamak için konuşmak zorunda, diğer taraftan ağzından çıkan her cümle kendisinin mezarını kazıyor ve destekçilerini bile soğutuyor.
Spor yazarı Uğur Meleke’nin “Dünyanın hiçbir yerinde 10 kez üst üste yenilgi almış teknik direktör 11’inci maça çıkmaz. İstifa çağrılarına ne diyorsunuz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Ben Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor teknik direktörü olarak birinin diğerini yenmesini sağlamaya çalışmıyorum; tam tersine taraftarları birleştirmeye çalışıyorum. Rakip taraftarların el ele tutuşmasını, helalleşmesini, derbileri el ele izlemesini sağlamaya çalışıyorum. 10 cephede yara almış bir komutan savaşa devam eder mi? Evet, eder/etmelidir.” yanıtını veriyor.
Söyleyecek anlamlı bir şey olmayınca, konudan uzaklaşıp zırvalamak bir kaçış yolu olabilir. Buradaki “taraftar” cevabındaki gibi… Ama sorun şu ki, Kılıçdaroğlu bunu son dönemde çok fazla yapıyor ve bunun bir yöntem haline geldiği çok açık.
Meleke yine de insaflı davranmış. Bu seçim Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği 12. seçimdi. Ve dünyanın her yerinde cephede değil 12 savaşı, 3-4 savaşı kaybeden bir komutana ordu emanet edilmez, komutanın yapacağı şey, şanslıysa “emekli olmak” olur.
6’lı masayı, Atatürk’ün Meclisine emsal olarak göstermek ise ancak Mustafa Kemal’i anlamamış bir insanın söyleyebileceği türden bir palavra.
Atatürk, Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi “yüzlerce farklı grup ve cepheyi birleştirmeye” çalışmadı. Kimseyle pazarlık masasına oturup, gizli protokoller imzalamadı. Çerkez Ethemlerle uzlaşmaya çalışmadı, ihanetlerinin hesabını sordu. Bugünün ifadesiyle “çok şeffaftı”. Açıkça “Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” diyerek padişah uzantılarını uyarmaktan çekinmiyordu.
Kılıçdaroğlu, belli ki yeni ittifakların peşine düşmek için sinsi bir propagandanın telaşına düşmüş durumda. Bu yeni bir süreç de değil, Kılıçdaroğlu zaten hep bu çizgideydi. “Demokrat dede”nin gerçekte kim olduğu asıl bundan sonra ortaya çıkacak!