CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel, birbirine benzemez iki kalıbı sürekli yineliyor: Biri “Türkiye İttifakı” diğeri “Kent Uzlaşısı”.
“Türkiye İttifakı” derken benim “İYİ” vatandaşlarım hâlâ bana oy verecek biliyorum tarzı cümleler kuruyor. Yani Millet İttifakı dağıldı ama olsun, yine de bana verin çünkü belediye “çok önemli”, bu “en önemli seçim”.
“Kent uzlaşısı” dediğinde de hangi il ve ilçelerde Kürt şovenisti DEM’e taviz verdiklerini ve hatta CHP’nin aday göstermeyeceğini açıklıyor.
Seçmene “oduna oy verir” muamelesinin yeni ifadesi bu. İşine geldiğinde “Türkiye İttifakı” işine geldiğinde “Kent Uzlaşısı”… Türk milliyetçisinden oy isterken “Türkiye ittifakı”, Kürt şovenistine rant dağıtırken “kent uzlaşısı”…
Peki, kent uzlaşısı ne ola ki?! Açıklayacağım.
Özgür Özel’in tersine il il ele almayacağım. Koskoca CHP Genel Başkanı kendini listeci başı konumuna indirmiş. İl il de değil, ilçe ilçe açıklamalar yapıyor. Falanca ilçe de CHP aday göstermeyecek, bilmem ne partisini destekleyecek, filanca kasabada DEM göstermeyecek ama DEM’ci arkadaşların da sevdiği filanca aday CHP’den seçime girecek….
Büyük siyasetin yerini sokak siyaseti bile değil, kıraathane kavgası bile değil, dandik belediye meclisindeki dandik sandalye siyasetinin aldığı bir süreç… Özgür Özel de ne kadar çapsızlaştığının farkında bile değil. Bağıra bağıra bunları açıklıyor. “Gidin bu seçimi kazanın” diye kollarını açıyor.
Bir partinin genel başkanı küçük detaylarla da ilgilenir. Ama çıkıp bunu miting yapar gibi anlatmaz. Bir gün çıkıyor şu ilde kent uzlaşısı yaptık, öbür gün çıkıyor şu ilçede Türkiye ittifakı var, ona da oy verin.
Burada tek bir siyaset var. “Kazanacak strateji”… Belediye başkanlığı seçimlerinde ise “kazanacak strateji” demek, “kazanmak için uzlaşmak” demek; pasta var kaptırmayalım demektir. Hiçbir siyasi veya ideolojik öncülü olmayan gözlüklü adamlar oturmuş, önceki seçimlerin sonuçlarına bakıyor, şöyle mi yapsak, böyle mi yapsak diye ilçe ilçe kafalarına göre “uzlaşı” yapıyor.
Ve kavgalar çıkıyor. Sandalyeler uçuşuyor. Hiçbir şey için istifa etmeyen, hiçbir fikirsel çizgisi olmayan rant ağaları, kalkıyorlar bin kelimelik manifestolar yazıp; “CHP artık Atatürkçü değildir, sosyal demokrat çizgisinden sapmıştır” gibi komik aforizmalarla istifalarını açıklıyorlar.
Sorumuza geri dönüyorum. “Kent uzlaşısı” ne ola ki? Bu sefer hemen yanıtlıyorum. Kent uzlaşısı, “rant uzlaşısı” demektir! Başka hiçbir şey değil.
CHP’yi yöneten insanlar o kadar çapsız ki; bunlara artık Kürtçü oldular, liberal oldular v.s. gibi yakıştırmalar bile fazla kaçıyor. Tek ama tek amaçları var. AKP’nin kendilerine bıraktığı rantları kapışmak. Hakikaten bunlar “kazanacak kent uzlaşısı” adına, daha doğrusu rant uzlaşısı için; değil DEM ile PKK damgası yemeyi, IŞİD’in partisi olsa gider onunla bile görüşürler.
“Kazanacak strateji”, “stratejik denklem” kuran CHP’nin özeti budur. CHP 14 Mayıs’tan önce “Demirtaş’a selam” diyen, 14 Mayıs’tan sonra “Kandil’i yerle bir edeceğiz” diyen partidir. Yerel seçimde işler daha da ayağa düşmüştür.
İşin garibi “kazanmak” oportünizminde de berbatlar. En çok kazanmaları gereken ve kaybetmeleri en zor seçimleri de kazanamıyorlar.
Türkiye’de yakın siyaset tarihinin en önemli aday tartışması neydi? 14 Mayıs’tan önce Millet İttifakı’nın adayı kim olacak tartışmasıydı.
Kemal Kılıçdaroğlu kaybedeceğini bile bile kendini dayatınca, Meral Akşener önce Millet İttifakı’nı terk etmiş, sonra mecburen dönmüştü.
Hatırlıyor musunuz o zaman ki siyasi havayı? Lise sınıflarında ilk kez oy verecek tertemiz yüzlü gençlerimiz de; sokaktaki emekli teyzelerimiz amcalarımız da kıran kırana aday kim olsun diye tartışıyordu. Kimi Meral Hanımı kimi Kemal Bey’i haklı buluyordu. Tüm Türkiye bir siyaset meydanına dönmüştü. Ne kadar anlamlı bir tartışmaydı değil mi? O zaman Türk milleti önemsemişti “kim aday olacak” meselesini.
Hiç umurunda olmayan, gıkını çıkarmayan tek bir tayfa vardı. O da Özgür Özel dâhil tüm CHP yöneticileri, milletvekilleri ve tepeden ilçelere kadar CHP kadroları…
Ne bir istifa oldu, ne bir tartışma, ne bir öneri, ne de sokak sokak gezmece tartışmaca…
Sorarsan ne diyordu CHP’li profesyonel siyaset erbabı? “Partimizin genel başkanı, parti disiplini var, elbette destekliyoruz.” Sanki Stalinist parti. Tanımasak…
Şimdi ne oluyor? Şimdi vatandaşın zerre umurunda değil, kim belediye başkanı olacakmış, kim belediye meclisi sandalyesi kapacakmış. Malatyalılar mı haklıymış Sivaslılar mı Trabzonlular mı?
Ama CHP’liler sokaklarda… Anarşik gibi bir birine sandalyeler taşlar fırlatıyorlar. İstifalar, deklarasyonlar, manifestolar havalarda uçuşuyor.
Ne oldu demokratik merkeziyetçilere? Ne oldu emir demiri keserci Stalinist kadrolara…
Yahu belediye meclisi üyeliği için neden insanlar birbirine saldırır? Çatışmalar çıkar…
“Ya kardeş cahil cahil konuşma. Belediye rantı için belediye meclisi en önemli yerlerden biridir” dediğini duyabiliyorum bir bilenin.
O zaman da ben de diyorum ki Özgür Özel’e; palavra sıkma bize. Ne kent uzlaşısı… Bal gibi rant uzlaşısı rant!