Dün Cumhuriyet gazetesinde garip bir röportaj yayınlandı. Gazetenin künyesinde “Genel Yayın Yönetmeni” olarak adını okuduğumuz Mustafa Büyüksipahi, 2014’teki Rus işgalinden sonra sözde Kırım Başsavcısı olarak görev yapan Natalia Poklonskaya’ya sorular sormuş.
Aslında bu şeklen bir röportaj. Gazetecilik adına soru sormak yerine, Rus devletinin resmi görüşlerine çanak tutulmuş. Mustafa Büyüksipahi söyleşiye geçmeden önce Rusya’nın 2 trilyon dolarına el koyulan bir dünyada Ukrayna’nın giderek yalnızlaştığı gibi fantastik öğeler barındıran bir iddiayı dile getirmiş.
Ardından Natalia Poklonskaya’yı “Ukrayna kökenli bir Rusya yurttaşı” olarak tanıtmış. Fakat işin özüne hiç girmemiş. Natalia Poklonskaya bizzat Ukraynalı (hatta Luhansklı) bir etnik Rus. Bugün Rus ordusunun Halep gibi moloz yığınına çevirdiği Harkiv’den mezun.
Kendisi Neo-Nazilikle suçladığı Ukrayna devletinde 2014 yılına kadar Kiev’de kıdemli başsavcılık yapacak kadar yükselebilmiş bir Ukrayna Rus’u. Büyüksipahi’nin, hazır bir Ukrayna Rus’u bulmuşken Kiev’de başsavcı oluncaya kadar çektiği acıları, itilmişliği, kakılmışlığı (!) sormasını da beklerdim. Belki Poklonskaya’nın “devlet bize bakmadı” hikâyelerini de öğrenirdik.
Poklonskaya, Kırım’daki Rus işgalinde hazır bulunmuş, Rus işgalcilerle işbirliği yapmış, başsavcısı olduğu devletini satmış biri. Resmi hikâyesine bakacak olursanız Maydan Olaylarında Nazi (!) darbesini fark edip hemen Kırım’a geçmiş. Çünkü Kırım’daki Rus nüfusu büyük bir ırkçı tehdit bekliyormuş. İşte Poklonskaya bu yüzden ekmeğini yediği devleti satıp Rusya devletinin Kırım’daki işgal savcısı olmuş. Soydaşlarıyla devleti arasında kalınca ne yapsın? Soykırıma mı hizmet etsin yani?
Rus işgaliyle birlikte sözde Kırım Başsavcımızın ilk icraatı ne miydi? İşgal yönetiminin rakamlarıyla %65’lik Rus nüfusu korumak için Kırım Tatar Milli Meclisi’ni kapatmak ve terör örgütü ilan etmek.
Kırım’ın orijinal sahipleri, nüfusun %10’unu geçmeyen Kırım Tatarları ezici çoğunluğa sahip Rus nüfusa nasıl bir tehdit oluşturmuş, gazeteci Büyüksipahi’den sormasını beklerdik doğrusu.
Tümü muntazam Kremlin söyleminden ibaret olan cevapların ardından son çanak soru, Rusya’nın bir komplo sonucu düşmana dönüştürüldüğü ve dünya çapında bir Rus avı başlatıldığı zırvasıyla sorulmuş. Poklonskaya bu son soruya yanıt verirken müthiş bir rahatlıkla “engizisyon” sözcüğünü telaffuz ediyor.
Oysa Poklonskaya’nın kendisi 21’inci yüzyılın en meşhur engizisyon savcısı! Görev süresi boyunca Kırım Türkleri Poklonskaya’nın hedefindeydi. Binlercesi hakkında onun talimatıyla haksız yere terör soruşturması açıldı, çoğu işkencelerden geçti.
Kırım Tatarları Rus istihbaratı tarafından yok edilirken, Kırım Türklerinin her günü tehdit ve aşağılanma ile geçerken, dilleri ve kültürleri yasaklanırken, uyduruk mahkemelerin kararları bile beklenmeden Poklonskaya’nın emriyle Kırım Tatar Milli Meclisi’nin kapısı zincirleniyordu. Yani Japon animelerine konu olan Natalia Poklonskaya, Rus faşizminin Kırım’daki cici yüzlü celladıydı!
Sözde Kırım Cumhuriyeti Başsavcısı, iki yıllık ihanet görevinin ardından ilk ödülünü Putin’den aldı. Duma’da milletvekili yapıldı. Sonra da Cape Verde Adaları’nda tatil görevi verildi.
Ukrayna devletinin yetiştirdiği Poklonskaya şu anda Rus devletinin “Dış Ruslar” kurumunda başkan yardımcısı. Yani kendi gibi kindar Rusların, kendi gibi ekmeğini yediği ülkelere ihanet etmelerini koordine etmekle meşgul olacak. İsabetli karar verilmiş. Belki sırada Kazakistan var veya Moldova… Cumhuriyet gazetesi kesin onlarla da röportaj (!) yapar.