Birinci foto Felluce’den. İkinci foto Kiev’den.
Kimileri savaşı renkle açıklamaya çalışıyor. Fotoğraflara bakıp esmer veya sarışın görenler var. Oysa bu resim 100 yıldır değişmez. Eline silah almış sıradan halkın resmidir. İşgalcileri defalarca bozguna uğratmış esmer, sarışın, zenci, beyaz, çekik gözlü sıradan insanların resmi. Biz onları çaresiz görürüz, onlar hep bizi şaşırtır ve çareyi gösterir.
Dünyadaki güç dengeleri, ekonomik güçler, askeri güçler, emperyal bloklar üzerine tonla yorum yapılıyor. Oysa dünyada bir gerçek daha var. O da halk gerçeği, Ulusal Kurtuluş Savaşı gerçeği.
1919’da da vardı, 2022’de de var bu gerçek. Ve kendi denklemini kurar. Diğer bütün denklemlerin dışında ve hepsini belirleyen bir denklemdir bu. Bunu en çok tarihin emperyalizme karşı ilk başarılı Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı vermiş Türk ulusunun bilmesi gerekmez mi? Ancak herkes “Amerika mı kazansın Rusya mı kazansın” derdine düşmüş.
Futbol maçında taraf tutuyoruz ama takımlar da bizden değil. Tutulması gereken “takımı” 19 yıl önce Felluce’yi görünce anlamıştık. Geçen hafta da Kiev’de gördük. Resim netleşti.
Biz 2003’te Türk Solu gazetesi olarak “Dayan Saddam Dayan Irak! Ezilen uluslar sizinle” sloganıyla çıktığımızda herkes bize saldırmıştı. Hürriyet gazetesi “Saddamcı Atatürkçüler” diye manşet yapmıştı. AKP’nin o zamanki tek TV kanalı olan Kanal 7’de Ahmet Hakan saatlerce bizi hedef göstermişti. Bugün Rusçu olanların hepsi o zaman Amerikancıydı. Saddam “canavar”, Irak halkı da “canavarı dünyanın başına bela eden barbar” bir halktı.
ABD saldırısı başladıktan sonra elde silah direnen bir halk gördü herkes. Türk ulusu zaten her zaman mazlumu, direnini, elde silah savaşanı sever. Bir anda değişti tüm hava. Bütün Amerikancı propaganda çöktü.
Ukrayna halkı da direnmeseydi, Rus emperyalizminin bütün propagandaları “gerçeğe” dönüşecekti. “Putin delikanlı”, “Batı’ya ders verdi”, “Ukrayna ne ki?”… Ancak insanlar elde silahla sokak nöbeti tutan Ukraynalı kadınları ve erkekleri görünce tüm hava değişti. Kimse de onların gözünün mavisine, saçının sarısına bakmadı. Elindeki silaha, sokağındaki barikata, mutfağında hazırladığı molotofa baktı.
Bu yüzden Rus işgalinin ilk günündeki yorumlarla, bugünkü yorumlar tamamen farklı. Türk insanı elde silah direnen insanı tanır ve sever. Kuvayı Milliye’yi görür orada. Putin haklıymış, haksızmış önemsizleşir. Demek ki Ukrayna diye bir vatan varmış.
Ulusal Kurtuluş Savaşlarının hakikaten bir dini yoktur. Dili yoktur. İdeolojisi yoktur. Tarihin hangi evresinde, dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun bütün Ulusal Kurtuluş Savaşları kardeştir.
1919’da Ankara’daki Mustafa Kemal direnişi nasıl Vietnam’daki Ho Şi Minh’e ilham ve güç olduysa, Ho Şi Minh de sömürgeciliğe isyan için nice ulusa cesaret vermedi mi? Irak ve Afganistan direnişi ABD’ye vurduğu her darbeyle, Batı’nın yeni Haçlı Seferi heveslerini de yerle bir etmedi mi? Dünyaya ve dünya barışına nefes aldırmadı mı?
Şimdi sıra Rusya’ya geldi. Dersini almalı. Rusya kaybetmeli. İnsanlık kazanmalı. Hangi devletinki olursa olsun sömürgeci hevesler asla yeniden canlanmamalı.
Bir ulusun direnişi sadece ona saldıranı değil tüm işgalcileri korkutur. İşgalciliğin bedelinin ağır olduğunu görürler.
İşgalcilerin korkusu ise bağımsız yaşamak isteyen bütün uluslar için daha fazla nefes, daha fazla özgürlük demektir. Bu basit denklem Doğu Bloğu, Batı Bloğu, Asya, Afrika, Avrupa tanımaz.
Biz Ukrayna halkına diren diyoruz. Ona yakın hissediyoruz kendimizi. Adam çıkmış “sen o zaman Amerika’yı mı tutuyorsun?” diyor. Biz Irak’ta, Afganistan’da direnenle yan yana duruyoruz. O vurunca seviniyor, o vurulunca üzülüyoruz. Adam “sen Saddamcı, El Kaideci Atatürkçüsün” diyor. Hep kibirlinin, gaddarın, kuvvetlinin ve zalimin yanında. Hiç değişmiyor. Bir de bunu “mantık” ile, “strateji” ile açıklıyor.
Elbet ezilenlerin de sadece kini, şefkati, öfkesi değil, aynı zamanda bir mantığı da var. “Bütün Ulusal Kurtuluş Savaşları Kardeştir” derken de en şaşmaz matematiğimizi konuşturuyoruz.
İdeolojiyi, stratejiyi, antiemperyalizm, mandacılık tartışmalarını bir yana bırakın. Direnenden yana olmayı şart kılan ahlaki zorunluluğu da.
Basit bir matematik sunuyoruz. Türk Solu olarak 2003’te de söylemiştik. Afgan ve Irak direnişinin öldürdüğü her ABD’li dünya barışına hizmettir. İşgalciye sıkılan her mermi ABD’nin Türkiye’ye veya başka bir ezilen ulusa saldırma olasılığını düşüren bir darbedir. Irak halkı bizim için de direniyor demiştik. Nitekim Irak ve Afganistan’dan sonra ABD’nin nefesi tükendi. Ya aksi olsaydı. Hiç direniş olmasaydı. Emin olun liste uzardı. Türkiye de ilk sıralarda olurdu.
Şimdi de hiçbir farkı yok. Ukrayna’da öldürülen her Rus askeri, Kazakistan’a Rus saldırısının önünde bir takozdur. Patlatılan her Rus tankı Azerbaycan için bir güvencedir. Düşürülen her Rus uçağı İstanbul ve Boğazlar için bir kazanımdır.
Hani şu “Türkiye’nin çıkarı Rusya’dan yanadır”cı tayfa var ya. Rus işgali onların hayal ettiği gibi bir kaç gün içinde başarıya ulaşsaydı, Ukrayna halkı direnmeseydi; esas o zaman Rusya Türkiye’yi daha da çok tehdit etmeye başlayacaktı. Güneyden ABD ve Rusya, kuzeyden Rusya’nın kuşatması altında Türkiye çok daha zor bir durumda kalacaktı. Baksanıza bugün bile Montrö’yü uygulatmamaya çalışıyor Rusya.
Rusçuluk yapanlar ABD karşıtı değil. Çünkü biraz mantığı olan biri şunu çok rahat tespit edebilir. Türkiye ABD’ye karşı denge politikasına ihtiyaç duyacaksa bile, bunu azgın ve namağlup bir Rusya ile yapamaz. Bu tür bir Rusya bitmez tükenmez talepleriyle bizi ya ABD’nin daha da kucağına iter, ya da kendisi ABD ile bölüşür. Suriye’yi bölüştükleri gibi.
Bu yüzden dayan Kiev! Felluce gibi cehennem ol işgalciye! Bizim için de sarıl silaha!