İki gün önce (20 Temmuz’da) Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rus devlet medyası RIA Novosti’ye konuştu:
“Coğrafî hedefler artık farklı. Hedefler artık sadece Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti ile değil, aynı zamanda Herson bölgesi, Zaporijya bölgesi ve bir dizi başka bölge ile ilgili.”
Rusların, Ukrayna saldırısının başından beri defalarca hedef değiştirme açıklamalarına şahit olduk. Aslında ilk açıklamalar saldırı başlamadan önce doğrudan Putin’den gelmişti. Putin’e göre zaten tarihte Ukrayna diye bir devlet yoktu. Ukraynalı diye bir halk da yoktu. Buraların tümü Rusya’dan ibaretti. Ukraynalılar ise Rus olduklarını unutmuş Ruslardı sadece. Hatırlamak istemedikleri için de kendinde saldırganlıkla hatırlatma hakkı buluyordu.
(Putin’in “Ruslar ve Ukraynalıların Tarihsel Birliği” başlıklı makalesi ile 21 Şubat 2022 tarihli Ulusa Sesleniş Konuşmasının metninin Ali Özsoy tarafından yapılan çevirilerini, eleştirel notlarla birlikte İleri Dergisi’nin “Ukrayna İşgali ve Yeni Rus Emperyalizmi” başlıklı 86. sayısında okuyabilirsiniz.)
Bu Putinist savaş manifestosu, kendisini Donetsk ve Luhansk’la sınırlı tutmamıştı. Hatta Ukrayna ile de… Putin, Slovakya Karpatlar’ında yaşayan Rusinlerin bölgesinde dahi hak iddia ediyordu. Böylece, yayılma projesini Orta Avrupa’ya kadar genişletiyordu.
Bu doktrine göre harekete geçen Rus ordusu, Kiev önlerinde iyi bir dayak yedi. Rusya da yükseldiği irtifadan mecburî bir iniş yaptı. Hedeflerinin sadece Donbass olduğunu açıkladılar. Ardından, Rus birlikleri başta Kiev olmak üzere Ukrayna’nın birçok bölgesinden çekildi. Aynı esnada Türkiye basın ve siyasetinde konuşlanmış Rus beşinci kol birlikleri de “Rusya hiçbir zaman Kiev’i hedeflediğini açıklamadı ki,” marşı eşliğinde ricat etmişti.
Şimdi Donbass’ta kısmî başarı kazanmış gibi görünen Rusya, yeniden söylem değiştiriyor. Biti kanlanan Rus Goebbels’i Lavrov da buna dayanarak konuşuyor. Herson ve Zaporijya’yı anarak bir kalemde Ukrayna’nın Karadeniz’le tüm bağını kesmekten bahsediyor. Ama nereler olduğunu belirtmediği “bir dizi başka bölge”yi de hedef alacaklarını duyurarak aslında yine tüm Ukrayna’yı işgal niyetlerini açığa vuruyor.
Fakat tüm bunları yaparken tüm zalimler gibi mağduru oynamaktan da geri kalmıyor: Batı kışkırttığı için Rusya “özel operasyon” yapar. “HIMARS gibi silahlar gönderilmeye devam edildikçe, özel operasyonun hedefleri şimdiki sınırlarından daha da ileriye çekilecek”tir. Suçlu; direnen Ukraynalılar ile onlara silah sağlayan Batılılardır.
Aslında istediği şundan ibaret: Ukrayna direnmesin, uysalca teslim olsun. Ukrayna’nın direnmemesi için de Batılılar silah desteğini kessin. Böyle olsun ki Rusya emperyalist ihtiraslarına kolayca ulaşsın.
Lavrov’a kalsa Rusya, emperyalist hedeflerine elbette ulaşacaktır. Ortadaki mesele “kanlı mı olacak, kansız mı” meselesidir olsa olsa. Bu faşist kafa her yerde az çok aynı: Türkiye’deki Şeriatçı da, Rusya’daki Yeni Çarcı, Ortodoksçu Rus ırkçısı da benzer mantıklar kurar.
Lavrov, Rusya’nın yeniden hedef büyütmesi için çeşitli meşrulaştırma yolları buluyor. Fakat ortada bir başka gerçek var: Rus emperyalist hedeflerinin herhangi bir sınırı yok!
Çarlar, Moskova’yı Ortodoksluğun merkezi haline getirmişti. Yetmedi, kendilerini III. Roma ilan ettiler. Ve burada da kalmayıp tüm Slavların hamisi ve abisi olduklarını da açıkladılar. Yayılmacı güç, dinsel ve ırksal fethin yaldızlı meşruluk cübbesini giyince artık onu kimse tutamazdı. Ve aslında Rus Çarlığı’nın da, onun Sovyet versiyonunun da, Putinist yeni yayılmanın da kendi isteğiyle duracağı bir limit hiç olmadı.
Rus iştahı, Roma İmparatorluğu ile yetinmez. Ortodoksların tümünü kendine bağlasa durmaz. Büyük Slavyen İmparatorluğu’nu buna eklese, üstüne de tüm eski SSCB’yi katsa yine iktifa etmez. Çünkü Çar, evrensel imparatorluk peşindedir. Tabii şimdiki Deli Petro özentisi de öyle…
Lavrov, bugün “bir dizi başka bölge”den bahsederken aslında Ukrayna’nın geri kalanın değil dünyanın geri kalanını kastediyor. Yaptığı şey, Rusya’nın ve Putin’in emperyalist hırslarının sınırı olmadığını teyit etmekten başka bir şey değil.
Lavrov’un hezeyanına karşı Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba; “Rusya müzakere değil, kan istiyor,” diyor. Doğru ama eksik… Rusya kan ve toprak istiyor. Hem de bütün dünyanın kanını ve toprağını…
Rus yayılmacılığı bu perspektiften görülmedikçe asla tam mânâsıyla anlaşılamaz.
Bu topyekûn saldırganlığın tek ilacıysa sadece topyekûn direniş olabilir. Ukrayna direnişine verilecek herhangi bir desteğe yapılabilecek tek haklı eleştiri, ancak yetersizliğidir. 200 yıl önce Kırım Savaşı’nda Türkiye’ye yetersiz destek veren İngiltere ve Fransa’ya Marx’ın yaptığı eleştiri gibi…
Rus yayılmacılığın ne beter bir bela olduğunu kendi tarihimizden en iyi biz Türkler biliyoruz. Evet, Türkler ve Türklüğün bilincinde olanlardan bahsediyorum.
Başkasından değil…