AKP’nin eğitimi dinselleştirme projesine verdiği çeşitli sloganlar var. “Manevi eğitim”, “değerler eğitimi”, “İmam Hatip yüzyılı”… Şimdi yeni bir başlık uydurdular: “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”…
AKP ve eğitim sözcükleri yan yana gelince zaten büyük bir çelişki ve çatışma ortaya çıkıyor. Herhangi bir eğitim bunlar ile ters mıknatıslanma yaratır. AKP eğitimi dincileştiriyor mu? Bunu dahi yapamıyor. Gericileştirdiği kesin ama bunu eğitimi yok ederek yapıyor.
AKP’nin halka karşı başlattığı İmam Hatip Lisesi saldırısını ele alalım. Bu hakikaten bir saldırı şeklinde yürüdü. Okulların tabelaları indirildi, bir gece de binlerce öğrenci İmam Hatipli yapıldı. Devlet liseleri kapatıldı, Anadolu Liseleri sabote edildi, yoksul mahallelerde sadece İmam Hatip açıldı.
Ortaya ne çıktı? Ne Arapça, ne İngilizce, ne Türkçe bilen milyonlarca işsiz. MEB eskiden yayınlıyordu. Şu anda yayınlamıyorlar. Lise giriş sınavları ve üniversiteye giriş sınavlarında liselerin tipine göre başarı sıraları her sene açıklanıyordu.
Her alanda İmam Hatipler sonuncuydu. Ve hatta Din ve Ahlak Bilgisi alanındaki sorularda bile İmam Hatipler en dipteydi.
AKP demek vasat altılık, seviyesizlik, eğitimsizlik demektir. Ve tabii ki bunlara rağmen “ben yöneteceğim” dedikleri için ahlaksızlık demektir.
Bu yüzden okullara “değerler eğitimi” adı altında ahlaksızlık yuvası olan tarikat ve vakıfları sokuyorlar. Bir düşünün. 8 yaşında çocuğun var. Okul gezisine çıkarılıyor. Ve yanında Ensar Vakfı’ndan bir herif var. Yanlış bile değil. Tiksinç ve sapıkça.
Ahlak eğitimi için ahlaksızlar ordusunu seferber eden adamlardan, din ve maneviyat adına ne beklersin?
Ben söyleyeyim. Hristiyan propagandası. Evanjelist müfredatı. Öğretmen sendikaları, MEB’in yeni müfredat çalışmalarını kamuoyuna açıkladı. MEB’in gazetelere yansıyan biyoloji dersi için yeni müfredat metnini aktarıyoruz:
“Biyoloji dersi öğretim programı, öğrencilere yaşamın derinliklerine dair kapsamlı bir anlayış kazandırmayı hedeflemektedir. Öğrencilere, canlıların ve ekosistemlerin olağanüstü uyumunu ve düzenini gözlemleme ve bu gözlemleri daha geniş bir bağlamda değerlendirme fırsatı sunan biyoloji bilimi sayesinde öğrenciler biyoloji derslerinde, canlıların muazzam çeşitliliğinin, emsalsiz bir sanatın yansıması olarak nasıl anlaşılabileceğini keşfedecek ve kâinatta örgülenen muhteşem yapıyı görmeleri ve anlamaları mümkün olacaktır. Ayrıca öğrenciler, bilim ve yaratılış arasındaki ilişkiyi anlamlandırarak daha derin bir kavrayışa sahip olabileceklerdir. Bu doğrultuda canlıların varoluşuyla ilgili doğruluğu ispatlanmamış teoriler olmakla birlikte Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında geliştirilen biyoloji dersi öğretim programıyla yürütülen eğitim öğretim süreçlerinde yaratılış teorisi benimsenmektedir.”
“Yaradılış Teorisi” denen şey bir Evanjelist uydurmasıdır. MEB dincilik yapmak istiyor ama belli ki, yapa yapa ancak Yahudi-Hristiyan dinciliği yapabiliyor. ABD’deki Hıristiyan köktendincilerinin Tevrat – Yeni Ahit ile ilgili saplantılarının ürünüdür “Yaradılış Teorisi”. ABD’de Hristiyan okullarında okutulan kitapları aynen Türkçeye çevirip çocuklarımıza dayatacaklar. Manevi eğitim diye getirdikleri misyoner propagandası. Şaşırtıcı değil çünkü bunlar zaten hep ABD beslemesi oldu.
İncil’in kendi resmi kozmolojisi ve tarihi, hayatın, tarihin ve bilimin her yanıyla çatışır. Hıristiyan köktendincilere göre dünya hakikaten düzdür ve evrenin tarihi sadece birkaç bin yıllıktır.
Bu yazı bir din felsefesi ve ilahiyat yazısı değil. Uzmanlık alanım da değil. Ancak siyaseten Türkiye’deki gerici akımların yüzde yüzünün ABD gericiliğinin birebir kopyası, tercümesi ve ithalatı olduğunu biliyorum, gerekirse belgeleri ve metinleriyle ispatlarım.
Türkiye’de en büyük Batı kopyacıları “İslam”cılardır. Osmanlı’dan beri bu böyle olmuştur. Hristiyan gericisi ne yaparsa, bunlar maymun gibi taklit eder.
Şimdi bunların en favori konularına bakalım. Kürtaj tartışması, LGBT tartışması, evrim tartışması… Bunlar ABD’nin kültür savaşları eksenli politikasının baş gündemi. Ancak bu başlıklar, Türkiye’de siyasetin merkezinde yer almıyor.
Tıpkı “araba sevdalısı” gibi hoppa bir Batıcı ve Batı hayranı olan Türk gericisi ise özellikle bu konuları siyasetin odağına yerleştirmek istiyor. Muadili olan Cihangir liberali de çok istiyor bu konuların Türkiye’ye ithal edilmesini.
LGBT konusunu biliyoruz. AKP adeta bunun reklamcısı gibi. Kimsenin umurunda olmayan bir konu, fikri çerçevesinde zikrini ortaya saçan derviş gibi durup durup eşcinsellerden bahsediyorlar.
Kürtaj konusuna arada sırada AKP lideri girer gibi yapar, bakar ki en çok AKP’nin seçmen kitlesi karşı çıkar -çünkü kürtaj dünyanın her yerinde yoksul ve eğitimsizin doğum kontrolüdür- hemen konuyu kapatır…
Ancak evrim konusunu çok sevdiler. Çünkü Türkiye’deki gericilerin en nefret ettiği insan okumuş insandır. Bilim insanı, öğretmen, subay, üniversite öğrencisi… Bunlara dinsiz diyebilmek için “evrim teorisine” karşı “yaradılış teorisi” savaşı başlatmak istiyorlar. Okullara soktukları “değerler eğitimi” verecek değersiz yobazlar için sınıflarda provokasyon çıkarmak adına muazzam bir fırsat.
Konunun özüne başka bir yazıda girebiliriz. Bizzat “Yaradılış Teorisi” tamlaması bile İslam’a yabancı ve hatta karşı ve tamamen Batı-Hristiyan yapımı bir kavramdır.
Yaradılış inancı için felsefe dahi diyemeyiz. Bir inançtır. Evrene, tarihe, insana ereksel bir anlam gerektirir. Kendi metafizik öncülleri vardır. Felsefe ile temasları vardır, temas edemeyeceği cepheleri de vardır.
Bu açıdan baktığımızda İslam dini, Atatürk’ün de belirttiği gibi “en son ve en ileri” dindir. Tevrat-İncil’in “muazzam büyücü” Tanrısı ile karşılaştırıldığında, İslam’ın Tanrı anlayışı insanlık açısından bir zirvedir.
Materyalist de olabilirsiniz, idealist de… Bu bir vicdan hürriyetidir ve vicdan hürriyeti laikliğin şartıdır zaten. Ancak bilimlerin kendi içkin materyalizmine karşı çıkmak dünyanın her yerinde her çağda gericiliktir. Çünkü bilim “insan” değildir. İnancı olamaz. Metodolojisi olur. Felsefe -Tanrıcı olsa bile- Tanrı düşüncesine metodoloji ile ulaşmak zorundadır. İnanç başka bir gerçeklik ve bilme kategorisidir.
“Yaradılış Teorisi” dedikleri Evanjelist propagandasına bakarsanız, karşınızda bir tanrıdan çok bir büyücü bulursunuz. Güya yaradılış gücü sınırsız olan bu büyücü, aslında Mısır-Kenan insanlarının hayalleri ile sınırlandırılmış bir yaratıcıdır. Bir salisede ya da 7 günde yaratmak zorundadır. Yoksa olmaz. Oysa sadece İslam’ın değil, Yahudilik, Hristiyanlık dünyasının büyük skolastiklerinin de ulaştığı sonuç şudur ki; Tanrı yaratma gücünü, saniye veya milyonlarca yılla sınırlamaz.
Düşünün bir kere. Bir metafizik soyutlama. Yaratma gücünün sınırları yok. Ama sonra diyorsunuz ki; zamanla sınırlı. Bir salisede ya da yedi günde evreni yaratmak zorunda. Oysa Tanrı için 13 milyar yıl da, 13 saniye de, bir saliseden kısadır. Evrimin olduğu değil, olmadığı bir evren Tanrı’yı küçültür, büyücüye indirger. Ama tabii sizin Tanrınız Tevrat-İncil Tanrısıysa, her şey illa İncil’e göre şekillenecekse, Evanjelist şaklabanlıklarını Türk çocuklarına müfredat gibi dayatabilirsiniz.
Bunların reisleri de zaten sürekli, “kader planı” diyerek Hristiyan kadercilik anlayışının propagandasını yapıyor, Türk halkına dayatıyor.
Gericiler en büyük itikat sorunu olan insanlardır. Son “Yaradılış Teorisi” tartışması bunu yeniden gösteriyor.