Öncelikle, kadınlar için neydi Medeni Kanun, neyi amaçlıyordu?
5 Aralık 1934’te kabul edilen Seçme ve Seçilme Hakkı’nın altyapısı, Medeni Kanun’la atıldı.
Bu kanunla birlikte kadınlara miras, mahkemelerde tanıklık yapma, boşanma, boşanmadan sonra eşit mal paylaşımı, istediği mesleği seçme, yani ekonomik bağımsızlığını belirleme gibi temel insani haklar verilmiş, evliliklerde resmi nikâh ve tek eşlilik zorunluluğu getirilmişti.
“Kadın-erkek eşitliğini sağlayan bir kanundur” demek yerine, “erkeğin toplum içindeki konumuna ve sosyal hayattaki statüsüne kadının da yükseltildiği bir kanundur” demek, öncesini ve sonrasını anlamak için daha doğru olur.
***
Kadına yönelik şiddetin, cinayetlerin arttığı; suçluların gerekli cezayı almadığı, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkıldığı AKP döneminde, 17 Şubat 1926’da kabul edilen ve 96. yılına gelinen Medeni Kanun’un kadınlar için önemini daha iyi anlıyoruz.
AKP’nin -oy için- nafaka düzenlemesinde “adil olmak” için değişikliğe gidilmesi gerektiğini söylediği ve bu meselenin tartışıldığı şu günlerde, Medeni Kanun’u sadece bu açıdan değerlendirmeyi yanlış buluyorum.
Kaldı ki, nafakanın cinsiyeti yoktur; boşanmadan dolayı ekonomik zorluk çekecek tarafa karşı tarafın ekonomik gücü oranında maddi yardım etmesidir nafaka. Ama Türkiye’de tek taraflı bir durumdur, bunun da sebepleri vardır.
Son söyleyeceğimi sözü ilk söyleyeyim: Süresiz nafakaya karşıyım.
Ama…
Bu meselenin bir yasanın değişmesiyle çözülebileceğine inanacak kadar da saf değilim.
Medeni Kanun’la kadınlara verilen haklar bugün ne ölçüde gerçekleşiyor?
Kadınlar, eşlerinden rahatlıkla boşanabiliyorlar mı?
Tüm kadınların ekonomik özgürlüğü var mı?
En önemlisi de, kadın-erkek gerçekten eşit mi?
“Bekâra karı boşamak kolay gelir” diye bir söz var ve farkında bile olmadan bazı durumlar için kullanıyoruz.
E, hani kadın-erkek eşitti? Kadınların boşanma hakkı vardı? Boşamayı hâlâ erkeğe hak gören zihniyet, toplumun bir kesiminin bilincinde hâlâ mevcut değil mi?
Elbette nafakaya bir süre getirilebilir ama ilk önce kadına Medeni Kanun’la verilmiş hakların uygulanması gerekir.
Bu ülkede istemediği bir erkekle evlenmeye zorlanan ve aile baskısından dolayı buna karşı gelemeyen kadınlar var.
Bu ülkede şiddete maruz kalan ve ekonomik özgürlüğü olmadığı için bu şiddete katlanmak zorunda olan kadınlar var.
Bu ülkede öldürülme korkusu yaşadığı için boşanmaya cesaret bile edemeyen kadınlar var.
“Süresiz nafakayı kaldırıyoruz, şu kadar yıl altı evliliğe şu kadar yıl nafaka, evlilik şu kadar yılın üstündeyse nafaka şu kadar yıl verilecek” demeyle olmaz bu işler.
Devlet, Medeni Kanun’la kadına tanınmış hakları sağlasın, kadının kendini güvende, ekonomik anlamda özgür hissedeceği ortamı oluştursun, nafaka sonraki mesele.
Hem ekonomik bağımsızlığı olan, öldürülme korkusu olmayan, kendi ayakları üzerinde dimdik durabilen, yani Atatürk’ün istediği modern bir Türk kadının, boşandığı erkeğe nafaka yoluyla bağlı kalacağını mı düşünüyorsunuz?