Dün, Rusya’nın eli kanlı diktatörü Stalin’in emriyle, Kırım Tatar Türklerine yönelik sürgün ve soykırımın başlamasının 79. yıldönümüydü. (18 Mayıs 1944) Kırım Tatar Soykırımı, Ukrayna ve Türkiye başta olmak üzere dünya çapında anılırken bir taraftan da Rusya’dan gelen bir haber de tartışılıyordu.
Şu an Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı olarak görev yapan, eski başbakan ve cumhurbaşkanı (elbette Putin’in yerine kâğıt üstünde görevlerdi bunlar) Dimitri Medvedev, Fransız Cumhurbaşkanı Macron ile giriştiği tartışmanın içeriğinde Baltık ülkeleri Estonya, Letonya ve Litvanya’yı “bizim vilayetlerimiz” şeklinde tanımlamış, Polonya’yı ise “geçici işgal altındaki bölge” olarak nitelemişti.
Macron’un, Medvedev’in bu açıklamaları yapmasına vesile olan sözleri ise şöyleydi:
“Rusya fiili olarak Çin’e karşı bir anlamda boyun eğme sürecine girdi ve İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya katılım kararını tetiklediği için de kritik öneme sahip olan Baltık’a erişimini kaybetti.”
Doğru söze ne denir? Macron yaptığı değerlendirmede tamamen isabetli. Gerçekten de Rusya, giriştiği ama eline yüzüne bulaştırdığı Ukrayna saldırısıyla birlikte, Macron’un ifade ettiği tüm bu belaları bizzat kendi başına sarmış vaziyette. Baltık deniz yolu gibi Rusya için hayati önemdeki bir stratejik alanı NATO’ya terk etmek zorunda kaldığı gibi, gerçekten de Avrasya diktatörler âlemi içinde de liderliği Çin’e kaptırıp onun vasalı pozisyonuna düştü.
Anlaşılan Medvedev’in bu kadar canını sıkıp içindeki Rus ayısını (Medved) uyandıran da Macron’un sözlerinin onu katı gerçeklikle yüzleştirmiş olmasıdır.
Fakat Medvedev’in sözlerini sadece öfkeli bir kocaoğlanın vahşi feryadından ibaret saymak da hatalı olacaktır. Çünkü aslında Baltık ülkeleri ve Polonya da aynı Ukrayna gibi Rus yayılmacılığı açısından yok hükmünde devletler. Geçmişte Rus İmparatorluğu’nun esiri olmuş, daha sonra SSCB tarafından işgal ve ilhak edilmiş tüm ülkeler gibi buralar da Rus faşizminin el kitabında geri alınacak, kaybedilmiş topraklar. Ve bu topraklara aslında Finlandiya da dâhil…
1917 öncesinde Rus Çarlığı’nın elinde olan tüm bu ülkelerin başına gelenleri, özellikle de Stalin’in vahşi saldırganlığını kısaca hatırlayalım:
Bolşevik Devrimi’nden sonra Ruslar, diş geçiremedikleri Polonya’yı 1939’da Hitler-Stalin işbirliği (Molotov-Ribbentrop Paktı) çerçevesinde işgal edip paylaşmıştı. Yine aynı pakta göre, Baltık ülkeleri ile Finlandiya da Stalin’in nüfuz bölgesi olarak nitelenmişti. II. Dünya Savaşı sırasında 1939-40 kışında geçen Kış Savaşı ve sonrasında 1941-44 arasındaki Devam Savaşı’nda Ruslar, Finlandiya’yı işgal etmeye kalkmış ama akıbetleri şu anda Ukrayna’da yaşananlar gibi bir bozgun olmuştu.
Küçük Baltık devletleri ise Finlandiya kadar direnememiş, üçü de 1940’ın yaz aylarında Sovyet işgal ve ilhakıyla karşı karşıya kalmıştı. Ancak Sovyetlerin 1991’deki dağılmasıyla yeniden bağımsızlıklarına kavuşacaklardı.
Medvedev’in açıklamaları sadece Rus yayılmacılığının ve saldırganlığının temel hedeflerinden asla vazgeçmediğini kanıtlamakla kalmıyor. Finlandiya’nın neden NATO’ya girmek için bu kadar uğraştığını ve aslında kendini koruma refleksiyle son derece haklı olduğunu da ortaya koyuyor. Finlandiya ve tehdit altındaki tüm ülkeler, çağın Stalin’i Putin’in saldırı ihtimalini dikkate almak ve kendini ona göre konumlandırmak zorunda.
Sevinmeleri gereken bir şey varsa o da şimdi Putin’in, Stalin’in Hitler’de bulduğu gibi batıdaki bir müttefike sahip olmaması. Fakat aynı şeyi Orta Asya Türk cumhuriyetleri için maalesef söyleyemeyeceğiz. Geçmişte Stalin-Hitler Paktı’nın Doğu Avrupa’yı paylaşmasının bir benzerinin, burada Putin-Şi Cinping Paktı eliyle yapılmayacağının hiçbir garantisi yok. Şimdilik sessiz sakin görünse de yakın zamanda burada belirecek bir tehlikenin hiç de uzak bir ihtimal olmadığını tespit edelim.
Şimdilik bunun önündeki en büyük engel ise Rusya’nın Ukrayna’nın kahramanca direnişiyle yeterince meşgul olması. Rusya için işler burada hiç iyi gitmiyor. Şu anda beklenen Ukrayna’nın bir karşı taarruzu… Sadece Ukrayna’nın ve Kırım’ın kurtuluşu için değil, Rus tehdidi altındaki tüm milletlerin selameti için de Ukrayna desteklenmeli…