Yılların ekonomi gazetecisi Erdal Sağlam’ın geçtiğimiz gün katıldığı KRT’de yayınlanan “Yakından Bakınca” programında, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin görevden alınacağı ve yerine eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in getirileceği söylentilerine değinmesi üzerine ortalık yine epey karıştı. Gerçi Sağlam da bunun bir söylenti olduğunu belirtmişti ama aynı şeyin daha önce de gündeme geldiğini eklemeyi de ihmal etmemişti. Yine Sağlam’ın söylediğini göre Mehmet Şimşek böyle bir görevi istemiyordu ama onu zorluyorlardı.
Bunları, bir süredir yapılan Nebati’nin başarısızlığından duyulan rahatsızlık ve koltuğundan olma ihtimalinin artmasıyla ilgili yorumlarla beraber düşündüğümüzde neden olmasın dedik.
Sonuçta Mehmet Şimşek, AKP’nin dümeni yeniden Batı’ya kırma hamlesinin iktisadî ayağı için belki de düşünülebilecek en uygun isim. Şimşek, her ne kadar Batmanlı olsa da, AKP’nin geçmişteki önemli isimlerinden biri olması dolayısıyla doğal bir Kürt-İslamcı damar taşısa da sadece klasik bir Kürt-İslamcı olarak değerlendirilemeyecek kadar ilginç ve Batı’yla iç içe bir karakter.
Şimşek’in Ankara Üniversitesi’nden mezun olmasının ardından İngiltere’deki “meşhur” Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmasıyla başlayan Batı macerası, ABD’nin Türkiye Büyükelçiliği’nde “ekonomik analist” olarak uzun yıllar çalışmasıyla devam etmişti. Daha sonra uluslararası finans-kapitalin önde gelen kurumlarından Merill Lynch’te süren kariyeri, 2007’de AKP’den milletvekili seçilmesi ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olmasıyla siyasete evrilmişti.
Şimşek, 2011’de yeniden seçilmiş ve bu defa da Maliye Bakanı olarak görev almıştı. Ahmet Davutoğlu’nun ve Binali Yıldırım’ın başbakanlık dönemlerinde de Başbakan Yardımcısı olmuştu…
Bunların dışında Şimşek, ilk eşinin ABD’li ve kendisinin de İngiliz vatandaşı olmasıyla ayrıca tartışmalara konu olmuştu.
Erdal Sağlam’ın bu söylentileri ekranda dile getirmesinin ardından Mehmet Şimşek cenahından bir açıklama, Şimşek’in danışmanı aracılığıyla geldi. Açıklamaya göre Şimşek kendi özel işleriyle meşguldü ve ajandasında siyaset yoktu. Fakat bu açıklamanın da Sağlam’ın iddiasıyla çelişen bir tarafı yok aslında. O da zaten Şimşek’in istemediğini ama bu işe zorlandığını söylemişti…
Kısacası, Mehmet Şimşek Batılı odaklar ve finans çevreleri açısından gerçekten de kredisi olabilecek en yüksek düzeylerde bir isim. Bu açıdan Ali Babacan’ın bile onunla yarışamayacağını belirtelim. Neticede, eğer AKP gerçekten de liberal kapitalizme dönmek gibi bir plan kuruyorsa, Batı İttifakı’na yeninden entegre olma hesaplarının içinde iktisadî sahadaki bir dönüş de varsa Şimşek istemese de bu işe zorlanıp kabule mecbur bırakılabilir.
AKP, böyle bir dönüş yapar mı? Bunu elbette yaşayarak göreceğiz ama söz konusu AKP ise dönüşün büyüklüğünün sadece teferruat olduğunun hatırdan çıkarılmaması gerektiğini artık bilmeyen kalmamıştır sanırım.
Dün açıklanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısının özet metninde geçen “Alınmış olan kararların birikimli etkileri yakından takip edilmekte ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmektedir,” ifadesi de dikkate değer.
Bu “geniş kapsamlı gözden geçirme”nin sonunda “evet, denedik ama olmadı çünkü savaş var,” gibi basit savunmalarla yapılacak bir keskin dönüş tam da AKP tarzı olmaz mı?
Mehmet Şimşek söylentilerinin öyle durduk yere çıktığını kimse zannetmemeli. Belki beklenen “şimşek” çakmaz o ayrı bir konu ama AKP ekonomisinin Nebati heterodoksisinden vazgeçerek iktisadî ortodoksinin çanlarını çalmaya başlaması önemli bir ihtimal.
Çanlar bu kez gerçekten de Nebati için çalıyor olabilir…