Gezi Davası’nda karar verildi. Çıkan müebbet ve hapis kararlarıyla Gezi’yi mahkûm ettiğini sanan bir mahkeme ve iktidar var şu an karşımızda. Bu kararın, seçim öncesi toplumsal muhalefete gözdağı vermek amacıyla verildiği ortada. Ama bu kararlarla toplumsal muhalefete geri adım attırmak mümkün değildir. Gezi en haklı eylemdir.
Osman Kavala’ya 4 yıl tutuklu yargılandıktan sonra müebbet hapis cezası verildi. Yargılanan diğer 7 kişiye, 18’er yıl hapis cezası verildi. Gezi’ye katılan herkes, tutuklanan isimlerin Gezi için öneminin farkında. Topçu Kışlası yapımı kararının çıktığı ilk andan itibaren gerek hukuksal alanda gerek toplumsal muhalefet alanında mücadele eden bu isimleri tek tek anmadan Gezi ve bu mahkeme kararı tam olarak anlatılamaz.
Gezi’ye baştan beri katılan birisi olarak bu isimlerin önemini ve o dönem üstlendikleri misyonu birebir gördüm, gördük. Doğaya, ağaca, parka, bir şehre ve bir ülkeye sahip çıkmak nasıl olur bu günlerde yaşadık. Taksim Dayanışması’nın Gezi günlerinde neler yaptığını ve nasıl öncülük ettiğini gördük.
Mücella Yapıcı
Bu öncülük, Gezi İddianamesi’nde yer verildiği gibi mali destek falan değildi tabii ki. Bir şehrin hafızası ortadan kaldırılmaya çalışılırken Mimarlar Odası’nın sessiz kalması düşünülemezdi. Mücella Yapıcı 50 yılını mesleğine vermiş bir isim olarak buna ilk başta tepki gösteren isimler arasında yer aldı.
Topçu Kışlası yapımı kararı, Taksim Meydanı’nı yayalara açma kararına itirazlarıyla 2011 yılından beri mücadelesiyle ön plana çıkan Mücella Yapıcı’yı, Gezi’ye katılan herkes park içinde yapılan bir toplantıda, forumda mutlaka görmüştür. Masa başında değil, eylemlerin içerisinde sesini yükseltti Mücella Yapıcı.
Eylemcilerin sesini, kendi sesini duyurmak için hep ön saftaydı. Milyonlar Gezi eylemlerindeydi, ama Mücella Yapıcı kelle koltukta o dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan’la görüştü, milyonların talebini ona taşıdı.
Mücella Yapıcı’nın mücadelesi Gezi Parkı’yla sınırlı değil. 50 yıllık meslek yaşamı hep mücadeleyle geçti. Üçüncü köprünün yapılması için gerçekleştirilen doğa katliamından tutun da Emek Sineması’nın yıkılması kararına kadar bütün rant inşaatlarına karşı şehrini ve ülkesini her zaman savunan bir isim oldu. Vatanını seven aktivist bir mimarın yapması gerekenleri, sonunu düşünmeden yapan bir kadın olarak adını herkesin kalbine yazdırdı.
Davanın son duruşmasında söylediği sözlerle de bunu kanıtladı:
“Son sözüm olduğunu düşünmüyorum. Hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk yapmadım. Yaşamımdan onur duydum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamanızı umuyorum. Başımız yukarıda, onur duyarak Gezi’yi savunuyoruz.”
Karardan sonra sarf ettiği sözler ise kararlı tutumundan vazgeçmeyeceğinin kanıtı şeklinde:
“ 8 çocuğun ölümünün yanında 18 yıl hapiste yatmamın ne anlamı var. Vız gelir tırıs gider.”
Gezi olaylarının finansörü olmakla suçlanan 72 yaşındaki Mücella Yapıcı’nın hâlâ kiralık bir evde oturduğunu, kendine ait bir evi bile olmadığını mahkeme kararından sonra öğrendim. Büyük plazalardaki ofislerde ihale kovalamak yerine, mücadele etmeyi tercih eden, maddi çıkar gözetmeyen bir isim olduğu için kendine ev almayı bile düşünmemiş.
Tayfun Kahraman
Gezi davasında tutuklanan isimlerden Tayfun Kahraman, şehir bölge planlamacısı bir öğretim üyesi. Taksim Dayanışması’nın sözcüsü olan Tayfun Kahraman, 18 yıl hapis cezası aldı. Meslek Odası’nın da başkanı olan bu isim tabii ki Gezi Parkı’nı savunacaktı. Mesleği bunu yapmasını gerektiriyordu. O da mesleğinin hakkını verdi.
Tayfun Kahraman da Gezi olayları sırasında Tayyip Erdoğan’la görüşen heyet içerisindeydi. Bunun bedelini bu mahkeme kararı çıkmadan önce ödemeye başladı. Kamu kurumunda çalıştığı için sürüldü. Çok fazla baskıya maruz kalmasına rağmen asla pes etmedi.
Diğer sanıklar gibi iki kez beraat aldığı davada, davanın yeniden görülmesi sonucunda tutuklanan bu isim de mesleğinin hakkını vermeye çalışıyordu. İstanbul’u talan eden rant inşaatlarına her dönem karşı çıkmasıyla geri adım atmayacağını gösterdi. Özellikle olası İstanbul depremi için hazırladığı raporlarla derdinin hükümeti devirmek değil, yaşadığı kente sahip çıkmak olduğunu gösterdi.
Tayfun Kahraman’ın son savunması amacının ne olduğunu anlatmaktadır:
“Sözün bittiği yerdeyiz. Kent suçlarına karşı verdiğimiz mücadele ve Gezi bitmedi. Gezi Parkı, İstanbulluların hizmetinde. Demek ki biz başarıya ulaştık. İddialar bunları görmezden gelse de Gezi, temsil eksikliği hisseden vatandaşların yeri haline geldi. Dünyadaki hiçbir parayla bu kalabalığı toplayamazsınız. Taksim Dayanışması, sadece kitlelere tercüman olmuş, tüm hükümet görüşmelerinde bunu dile getirmiştir.”
Tayfun Kahraman’ın son duruşmalara üç yaşındaki kızını da getirmesi, böyle bir karara hazırlıklı olduğunun göstergesi diyebiliriz. İçeri girmeden önce ona sarılmak istemesi gibi en naif bir hareketini bile ‘duygu sömürüsü’ olarak tanımlayan bir kötülükle mücadele etmekteyiz.
Can Atalay
Bu isimlerin yanında hukuki anlamda mücadele veren avukat Can Atalay da aynı suçlamayla, aynı cezaya çarptırıldı. Aktivist bir avukat olan Can Atalay, yalnızca Gezi’de değil, Soma, Çorlu, Hendek, Aladağ davalarında da avukatlık yaparak, o davalardaki ailelerin sesini duyurmaya çalışıyor. Bu davaların herhangi birine katılanlar, Can Atalay’ın tek tek ailelerle nasıl ilgilendiğini görebilir.
Can Atalay’a verilen ceza yalnızca Gezi için değil, diğer davalar için de verildi. Bu davalardaki ailelere de bir şekilde gözdağı verilmek isteniyor. Atalay’ın tutuklanmasıyla Aladağ’daki tarikatlar, Soma’daki, Hendek’teki patronlar, Çorlu’daki gerçek sorumlular rahat bir nefes aldılar.
Can Atalay da Topçu Kışlası kararı ilk çıktığı andan beri mücadele ediyor. Verilen hukuk mücadelesinde meslek odalarının yanındaydı. Taksim Dayanışması’nda da yer alan Can Atalay, meslek odaları başkanlarıyla ortak savunma verdi:
“Harama el uzatmadık, kul hakkı yemedik, devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık, devletin gücünü ele geçirip yandaşlarımızı zengin etmedik. Suç işlemedik. Avukatlık, mimarlık, şehir plancılığı yaptık. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse, sahipleniyoruz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.”
Tutuklanma kararı sonrası bir eli Mücella Yapıcı’nın omzunda yaptığı konuşma, bu kararla kimseyi korkutamayacaklarını gösterdi:
“Zulme boyun eğmeyeceğiz, zulme karşı direneceğiz. Hukuka karşı hiçbir şey yapmadık. Elle gelen düğün bayram. Halep oradaysa, arşın burada. Bu kararı verenler de yargılanacak.”
Ali Altınay, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi
18 yıl hapis cezasına çarptırılan diğer isimler Ali Altınay, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi. Bu isimler ulusalcı, Atatürkçü isimlerin fikirsel olarak benimsemeyeceği isimler. İdeolojik olarak farklı yerlerde dursalar da Gezi’nin finansörleri suçlamasıyla bu tutuklulukları hak etmeyen isimler. Yapmadıkları eylemler için bu cezaları aldılar.
Gerçekten adaletin tesis edilmesini istiyorsak, onların tutukluluklarına da sonuna kadar karşı çıkmalıyız. Gezi’nin haklı davasını duyurmak için bunu yapmalıyız. Gezi bir halk hareketidir, finansörü de halktır. Gezi’ye yiyecek taşıyanlar, bu isimlerden daha çok Gezi’yi finanse etmişlerdir.
Belgesel yönetmeni Çiğdem Mater, çekemediği Gezi belgeseli için suçlandı ve tutuklandı. Maddi yetersizlik nedeniyle belgeseli çekemediğini belirtse de, suçlamada hükümeti deviremediği için bu belgeseli çekmediği iddia edildi. Kaçma şüphesi olduğu için tutuklama kararı verildi, ama Çiğdem Mater, Almanya’dan sadece mahkemelere katılmak için geldi. suçsuz olduğuna inandığı için yargılanmaktan korkmadı.
Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Hakan Altınay 18 yıl ceza alan diğer isimler. Bunlara yapılan suçlama da aynı; hükümeti devirmeye çalışmaya yardım etmek.
Hepimiz Gezi’deydik
Gezi, 8 kişiye fatura edilemeyecek kadar büyük bir eylemdir, hepimiz oradaydık. Milyonların sesini duyuran Taksim Dayanışması gücünü de halktan aldı. Bu yüzden iktidarın Gezi korkusu geçmiyor. Tutuklanan isimler Gezi’den bu yana geri adım atmadan, Gezi’nin haklılığını savunduğu için bu cezayı aldı. Gezi başladığında Sırrı Süreyya Önder öncülük etti diyenler, onun neden yargılanmadığını açıklayabilirler mi acaba?
Gezi’nin sesini duyurmaya çalışan, bunun için ceza alan bu isimlere sahip çıkmak Gezi’ye katılan, destekleyen herkesin görevi olmalıdır. Taksim Dayanışması çapulcuların sesi oldu, şimdi biz onların sesi olalım.