Muharrem İnce’nin “Beni partim yalnız bıraktı,” söylemi, 90’larda hiç satmamasına rağmen Unkapanı piyasasındaki “baba”ların zorlamasıyla raflarda tutulan başarısız bir arabesk albüm gibi. Üstelik bu albüm kapsamındaki konser turu bitmek bilmiyor. Aksine, partisini kurduğu geçen yıldan bu yana Muharrem İnce, inatla aynı kötü şarkıları söylemeye devam ediyor.
En son geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır’daydı. Bu defa “hançer” temasıyla sahneye çıkmış. Partisi onu hançerlemiş.
“12 bin sandığa gözlemci koymadılar hiç. 4 milyon oyu çöpe attılar. Bana diyorlar ki, sen sahip çıkmadın. Bunu diyenler aptallardır. Cumhurbaşkanı adayı sandığa sahip çıkmaz. Sandığa parti sahip çıkar.”
Dakika 1, gol 1!
İsmail Küçükkaya’ya “Adam kazandı” mesajı gönderip gece boyu sessizliğe gömüldüğü için acaba tehdit mi ediliyor, kaçırdılar mı, diye endişe eden milyonlara “şizofren” demişti. Şimdi de sorumluluğunu gündeme getirince hepimiz “aptal” oluyoruz.
Fakat Cumhurbaşkanı adayının sandığa sahip çıkmadığını bu kadar geç öğrenmek biraz üzdü. Biz sanıyorduk ki, Cumhurbaşkanı adayı 50 bin avukatla YSK’nın kapısına yapışır, kimse de jiletle kazıyamaz. Şizofreniz ya, uydurmuşuz işte.
İnce’nin bu sözlerinde yalnızca 4 milyon oyun çöpe atılması iddiası tutarlı. Hepimize şizofren dediği o sabahki cümlesiyle tutarlı. “Oy çalmışlar mıdır? Evet, çalmışlardır. 10 milyon çalmışlar mıdır? Hayır.”
24 Haziran 2018’de seçimin ikinci tura kalması için 500 bin oyun sayılması yetiyordu. Muharrem Bey Swissotel katından çıkabilseydi, 500 bin oyu saydırmak atla deve değildi. Seçim sonucunu tanımaya gelince 10 milyon, CHP’yi günah keçisi yapmaya gelince 4 milyon…
Bu arada “CHP’nin hiç mi suçu yok” diye itiraz edenler olacaktır ama konu CHP değil. CHP kendi bacağından asılır. Konu Muharrem İnce’nin koca bir halkı yalnız bırakması ve bütün suçu CHP’ye atarak sıyrılacağını zannetmesi.
O dönem Gökçe Fırat’ın sorduğu soruyu tekrar edelim: “Siz hiç dünya siyasetinde, bir seçim sonucunu otel odasında (pardon otel katında!) izleyen lider duydunuz mu?”
Muharrem İnce yavuz hırsız misali bizi bastırıyor:
“Neredeydik kardeşim, arıyorum CHP Genel Merkezi’ni kaldık mı ikinci tura? Ne oldu? Sistem çökmüş. Bilgi olmayınca sistem çökünce, sandıklardan sonuç gelmeyince ben nasıl çıkacağım meydana. Çıkamadım tabii ortalığa, bu sefer başladılar sarhoştu da bilmem neydi de.”
Hoca, sen ortalığa çıkmamayı baştan seçmişsin. Katıldığı seçimi otel katından takip eden siyasetçi olarak tarihe geçmişsin!
Hem ortalığa çıksan ne yapacaksın? Resepsiyonu arayıp “Oğlum, bana YSK’yı bağlayın” mı diyeceksin? CHP’de, işin başında bile değilsin ki, YSK kusur kalsın!
Millete umut vermişmiş ama partisi onu hançerlemişmiş… Kibir dağına bak! Umut verdim dediğin millet, Ekmeleddin’e senden daha fazla oy verdi. Ama o gece 500 bin oyun peşinde koşsaydın, ben bugün bu acı cümleyi sarf edemezdim.
Peki, senin bu milletin sırtına sapladığın hançer ne olacak Muharrem Bey? Ağlayıp zırlamaya, CHP’yi suçlamaya ne hakkın var senin? Başrolde sen vardın.
Tekkeye en düzgün odunları getirdin mi ki, Taptuk Emre’ye posta koyuyorsun? Öyle de konuşurlar, böyle de. Sarhoşluğunu da konuşurlar, sızıp kalmanı da başka şeyleri de.
O gece ve sabahında, milyonların gözleri önünde sergilediğin o “müthiş” performans için bir kez olsun özeleştiride bulundun mu? Türk milletinden özür diledin mi? Ben hatırlamıyorum.
Epeyce yanlış iliklediğin siyasi gömleğini düzeltme imkânın yok. Ama en azından çık artık, özür dile. İnsanlar seni daha fazla bedduayla anmasın.