AKP lideri Tayyip Erdoğan ve Bakanı Nebati her hafta yeni bir ekonomi paketi açıklıyor. Son açılım “altın sertifikası” açılımı oldu.
Bu açılımı daha önce Erzurum Belediye Başkanı da duyurmuştu. Nebati de “halk diliyle” anlattı. Ayşe Teyze düğünde kızına takılan altınları yastık altına koymayacak. Yetkilendirilen bazı kuyumculara veya doğrudan bankalara teslim edecek. Onlar altının değer karşılığında sertifika verecek. O kâğıt parçasını alan altınlarını reisimizin şefkatli kollarına teslim edecek ve hiç kaygı duymayacak. Çünkü sertifikayı istediği zaman gidip bozdurabilecek. Karşılığında yine fiziki altın alacak.
Ortodoks veya heterodoks tartışmalarına hiç girmeyeceğiz. Kimisi paket için saçma, kimisi işe yaramaz dedi. İşe yarar veya yaramazı da bizi ilgilendirmiyor. Önce bunun adını koyacağız. Bu “altın sertifikası” zaten bildiğiniz para demektir.
Devletler kâğıt banknot basarlar. Bununla maaşları, ödemeleri yaparlar. İtibarlı bir devlet ve ekonomisi dış ödemelerde bile bu banknotu kullanırlar.
Her banknot şunu der. Falanca devlet bu kâğıdın değerinin teminatıdır. Kasalarında burada yazan değerin karşılığı altın, gümüş veya başka değerli varlık vardır. Olmasa bile bu devlet ve ekonomisi güçlüdür. O değeri yaratır ve verir.
Mesela Osmanlı o kadar kötü durumdaydı ki; para basma yetkisi olmadığı gibi, hazinesi ve altınları dahi yoktu. Vergilere Duyun-u Umumiye el koyardı. Banknotunu Osmanlı Bankası basardı. Devletin kasasındaki son altınları da Enver Paşa 1. Dünya Savaşı’nın başında Avusturya’ya teslim etmişti. Almanya ve Avusturya hem Osmanlı’yı savaşta öne sürmüş hem de askeri yardım için bu teminatı şart koşmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti ise Merkez Bankasını kurdu, Duyun-u Umumiye’yi tasfiye etti ve milli bağımsızlığın en önemli simgesi olan Türk Lirasının TBMM tarafından basılması tekelini ilan etti.
Zaten egemenlik ve bağımsızlık tam olarak bu demektir. Yani Türkiye’de milli para birimi Türk Lirasıdır. TBMM para basma tekelini ise kanunla Merkez Bankası’na devretmiştir. Merkez Bankası ise rezervlerinde altın ve döviz bulundurur. Karşılığında egemenliğin en önemli simgesi olan Türk Lirasını basar.
Tayyip TL mevduat faizini dolara sabitleyerek zaten Türk Lirası’na karşı en büyük saldırıyı gerçekleştirmişti. Nebati’nin açılımı ikinci darbedir. Aslında Merkez Bankası’nın iflasının ilanıdır. Aynı hafta Merkez Bankası’nın İstanbul’a sürüleceği de açıklandı. Rastlantı değil. Artık Türk Devletine ait bir Merkez Bankası yok.
AKP Merkez Bankası’nın kasasını boşalttığı gibi eksiye geçirdi. Döviz yükümlülükleri ve swap anlaşmaları çıkarıldığında Merkez Bankası’nın net rezerve eksi 54 milyar dolar. Yani 54 milyar dolar içeride. Uzun uzun 128 milyarın havaya uçuş sürecini yazmayacağız. Son 5 yılda Merkez Bankası birikimi talan edildi. Ancak çok önemli bir veriyi de not edeceğiz. Merkez Bankası kasası boşaltılırken aynı zamanda Merkez Bankası’nın altın rezervi 10 milyar dolardan 36 milyar dolara kadar çıktı.
“Nasıl olur?” diyebilirsiniz. Şöyle olur. Kâğıt paranın karşılığı artık sadece altın değil. Merkez Bankası altın toparlarken, döviz yükümlülüklerini ve gelecek borçlarını o kadar patlatmış ki; altın rezervi artmasına rağmen rezerv -54 milyar dolar indi.
Demek ki bu altınlar TL’nin değerini korumak için toplanmamış. Ve ayrıca altın toplamayla paranın değeri korunmuş olmuyormuş. Basit muhasebe hileleriyle de…
Kısacası “altını verin karşılığında çok değerli sertifika vereceğiz, valla billa değeri düşmeyecek” diyen zihniyet aslında şunu söylüyor: Türk Lirası’nın değersiz bir kâğıda çevirdik. Altın toplayıp, milli para basma yetkisi Merkez Bankası’nda ama rezervleri eksilerde. Ama bu yeni AKP Parası çok acar olacak. Altın karşılığı sertifika değerini hiç kaybetmeyecek. Arkasında “Reis”in teminatı olacak.
Peki, Merkez Bankası’nı kim boşalttı?
İşin daha da önemli yanı şu; AKP bu altınları toplayıp özel bankalara teslim edecek. Merkez Bankası’na değil. Zaten 150 milyar dolarlık altın toplasan bile Merkez Bankası kasası 5 yıl önceki varlıklarına ulaşamıyor.
Nebati bakan atandığında ilk verdiği röportajda “Amerikan Merkez Bankası FED’i 5 aile yönetiyor” demişti. Peki, altın sertifikası dağıtarak oluşturulan yeni “rezervi” kaç aile yönetecek?
Ve son olarak Şevki Yılmaz’ın geçen ay yaptığı açıklamayı hatırlayalım:
“İşte onun için 23 Kasım seçimlerine gelmeden AK Partisi kasanın ağzını açması lazım. Efendim 700 ton altınımız var, Merkez Bankası’nda şu kadar dolarımız var diyorsunuz. Kime bırakacaksınız? Bu hırsızlara mı?”
AKP batan gemiden mal kaçırmıyor, gemiyi batırıyor. Malları çalmak için. Tabii ki Merkez Bankası’nın rezervinin 100 milyar dolardan eksi 54 milyara düştüğü ülkede, doğal olarak Türk Lirası da yüzde 100’den fazla değer kaybeder. Başta dediğimiz gibi, banknotun karşılığı Merkez Bankası rezervi ve devletin itibarına göre belirlenir.
Halk soyulurken milli paramız TL de yok oluyor. Altın sertifikası ise AKP’nin Paralel Parası olarak devreye sokuluyor. AKP’liler arası bir seçim kampanyası, fonu gibi. Diğer yandan Şevki Yılmaz’ın söylediği gibi Türk Devletinin kasası boşaltılıyor. Türk Lirası eridikçe de Türk insanı daha da yoksullaşıyor. AKP’li taşra yiyicisi yobazlara da şu mesaj veriliyor:
“Siz boş verin Türk Lirasını, altın karşılığı bu yeni AKP Parasını alın. Altın sertifikası ile Reis’in yanında durun. Ya hep ya hiç. Bu bir cihattır, seçimi kazanırsak hem Altın Sertifikalarımız hem de Türk Devletinin kasası elimizde olacak. Kaybedersek laikler elinizden her şeyi alacak.”
Şu da bir gerçektir ki hacı fışfış emmiler ve cırtlak sesli AKP’li koca teyzeler altını yastığının altında tutar. Benim bildiğim çakal Anadolu tufeylisi bu oltayı yutmaz. Yutacaklar varsa da yastıklarının altında sıcacık duran altınlarını AKP’nin son tezgâhına kaptırabilirler. Sonra ağlaşıp dururlar.