Kartalkaya’da yaşanan felaket, daha doğrusu katliam sonrası AKP’li bakan çıktı; sorumlu olarak Bolu Belediyesi’nin itfaiye müdürlüğünü gösterdi. Oysa Bolu büyükşehir değil. Otelin bulunduğu mıntıka başka bir ilçe belediyesine ait, sorumluluk belediyede olsa bile, yine Bolu Belediyesi’ne ait bir yetki alanı söz konusu değil. Kaldı ki otellerin yangın denetimini yine bizzat AKP iktidarı, otel oligarşisini memnun etmek için 2012’de itfaiye müdürlüklerinden almış.
Bu tür söylemler ülkemizin alçak siyasi ikliminde normalleşmiş olabilir. Türkiye’de ne zaman bir felaket olsa, AKP iktidarı asla sorumlu sayılmaz. Onlar hep pişmiş kelle gibi başkalarını suçlarlar. 12 yıl önceki Geziciler bile suçlu ilan edilebilir ama bakanlık asla sorumlu olamaz!
Bu durumda ise mesele daha da vahim ve mide bulandırıcıdır. Bakan alelade bir AKP’li siyasetçi olarak konuşmuyor. Bir otel kodamanı, bir patron olarak konuşuyor aslında. Taraf yani!
Şimdi şöyle bir “bakan” düşünün. İnsanlar kendi evlerini kiraya veremesin ki otelleri dolsun diye; türlü türlü mevzuatın kulisini yapsın. Evinin odasını kiracıyla paylaşacak dar gelirliye bile tam teşekküllü otel şartları koştursun.
Sonra da aynı “otelcilik bakanı” çıksın, Kartalkaya’da “bizim sorumluluğumuz yok, oteller bizim alanımız değil, itfaiye bakacaktı,” desin.
Adama bak. Bekâr odaları, öğrenci evleri ondan soruluyor ama oteller sorumluluğunda değil.
Bu adama istifa et demenin anlamı ne olabilir? Saray düzeninde zaten bakanlar yok ki. Adeta her sektörün oligarşisi en büyük kodamanını saraya göndermiş. Bakanlık değil kartel yönetiliyor.
En büyük otel kodamanı turizmden sorumlu. En büyük özel hastane kodamanı sağlıktan sorumlu… Madencilik sermayesi birini gönderiyor, enerji simsarları birini, et-tarım simsarları başka birini… Beton-inşaat oligarşisinin temsilcisi de hep “çevre”den sorumlu olur zaten.
Zaten “başkanlık sistemi” getiren yeni “Anayasa”da (sarayın kendisi de uymadığı için tırnak içinde yazıyoruz) kabine dahi yok. Her bakan tek bir kişiye bağlı, bakanlar kurulu diye ayrı bir heyet de yok. Farklı kartellerin temsilcileri gidiyor, tek bir adamın keseceği raconu öğrenmek için Ankara’da bakan oluyor. Yani bakan istifa etse de etmese de, turizm oligarşisinin zaten başında.
Aslında hepimiz kusurluyuz. Herkes “neden hiçbir bakan istifa etmiyor” diyor. Peki, ama neden kimse ETS’yi boykot etmiyor?
Bu ülkede işçiye grev yasal olarak serbest, fiilen “milli güvenlik” gerekçesiyle yasaktır. Beyaz yakalı işçilere o kadar hak kağıt üstünde dahi yok zaten. Üretimden gelen gücümüzü kullanamıyoruz. Peki, ama tüketimden gelen gücümüzü kullanmamızı engelleyen ne?
Boykot bir eylem bile değil, adeta ahlaki bir tavır. Kendinizi çaresiz hissetmeyin. En azından saray oligarşisinin para kazanmasına engel olun. Boykot edin. Oruç tutar gibi dikkat edin. İnatla ve uzun erimli olarak bu tavrınızı devam ettirin. İnanın, o kadar büyük bir değişim yaratabilirsiniz ki. İsterse istifa etmesin kodamanlar. Onları en önemli, en kutsal gördükleri yerden vurun. Ceplerinden!