Rusya’nın tatlı dil ile tehdit karışımı yoğun uyarılarının ardından Finlandiya ve İsveç’in NATO süreci resmiyete döküldü. Her iki ülkede NATO üyeliği tartışmaları, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal söylentilerini reddettiği günlerde başlamıştı bile…
Ukrayna Savaşı’nın olmayacak şeyi oldurduğu gün gibi ortada. İsveç ve Finlandiya, 30 yılda peyderpey NATO’ya geçen 14 ülkeden farklı olarak buna gerek duymamıştı. Putin bunu da öngörmüş müydü, Avrasyacılar karar versin.
Türkiye ise, 30 ülke içinde açıkça olumsuz görüş bildiren tek ülke. Elbette Tayyip Erdoğan’ın ağzından. Geçen hafta cuma namazı çıkışı “olumlu görmüyoruz” demişti. 1980’de Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönüşünü hatırlattı. Erdoğan, “Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz” diyerek veto mesajı verdi.
Ardından önce Saray medyası, sonra AKP’li siyasiler ve sonra yine Erdoğan konuşarak konuya açıklık getirdiler. Konu İsveç ve Finlandiya’nın PKK’ya verdiği destek.
Ukrayna Savaşı ile diplomaside mevzi kazanmaya çalışan Erdoğan’ın, iki ülkenin NATO’ya katılımını bu minvalde değerlendireceği bekleniyordu. Belki pazarlık, belki de tribünlere oynamaktan ibaret…
Şimdi İsveç ve Finlandiya’dan NATO başvurusunu görüşmek üzere Ankara’ya heyet geliyor. Erdoğan dün Cezayir Cumhurbaşkanı’nı ağırlarken son derece soğuk, müşkülpesent bir tavra bürünerek İsveç ve Finlandiya’yı açıkça teröre destek vermekle itham etti. “Bizi ikna etmek için gelecekler ise kusura bakmasınlar” diye de kapıyı kapattı.
İsveç ve Finlandiya’nın birçok Batı ülkesi gibi PKK’lıları koruyup kollamış olduğu, ABD ve Rusya gibi yıllarca silahla donatmasa da bunları siyasi sığınma yoluyla desteklediği yıllardır bilinir.
Fakat Erdoğan’ın gürültü olup yankılansın diye kapı çarptığını biliyoruz. Erdoğan’ın sözcüsü ve Dış Politika Başdanışmanı Kalın, hemen öncesinde Reuters’a verdiği demeçte “Kapıyı kapatmıyoruz ama bu konuyu Türkiye’nin ulusal güvenlik meselesi olarak gündeme getiriyoruz,” demişti.
Türkiye’nin bir takım ambargo ve kısıtlamaları kaldırmak, ABD Kongresi’ndeki F-16 sürecini emniyete almak gibi bazı kaygıları masaya taşıdığını anlıyoruz.
Kaldı ki, son 20 sene bize şunu da öğretti. Erdoğan birilerine terör, terörist, katil, darbeci vs diyorsa muhtemelen anlaşıp can ciğer kuzu sarması olmayı kafasına koymuştur.
Demirel’in “Barışmasını bilmeyen küsmesin” şiârı gibi Erdoğan’ın da adeta “müttefik olmasını bilmeyen katil, terörist, darbeci demesin” kanunu vardır.
Son dönem Mısır, İsrail, BAE ve Suudi Arabistan’la yaşananlar en sıcak örnekler. Son olarak Erdoğan, 15 Temmuz’un faili ilan ettiği BAE’nin hatırına partisinin Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ı bile harcamaktan geri durmadı.
Fakat tüm bunların dışında, İsveç’in ve Finlandiya’nın gerçek kabahati PKK ile ilişkileri değil, başkentlerinin Oslo olmayışıdır.
Sebebini bilemiyoruz ama Norveçli balıkçılar da, Norveçli siyasetçiler de, Norveçli PKK’lılar da Erdoğan’dan yana çok şanslı. Erdoğan’ın İsveç’e ve Finlandiya’ya şu iki günde attığı şamarın onda birini yıllardır yemediler.
Erdoğan, Hakan Fidan’ı ve yardımcısı Afet Güneş’i PKK ile masaya oturup anlaşma imzalasınlar diye, PKK üssü haline gelmiş NATO müttefikimiz Norveç’in başkenti Oslo’yu tercih etmemiş miydi?
Oslo’da PKK’lı terörist Sabri Ok kimle anlaştı sözleşti? İsveç-Finlandiya istihbaratıyla mı?
Şimdi İsveçli ve Finlandiyalı diplomatlar Ankara’da bizimkilere ne önerecek merak konusu. Başkentlerini Oslo’ya mı taşısalar, ne?
Ben olsam Stockholm ve Helsinki’yi MİT’in PKK ile görüşmeleri için hazır ederdim. Bu hamle, “dostlarına” vefalı bir liderin kalbini yumuşatabilir. Fakat muhtemelen böyle zahmetlere de gerek kalmayacaktır. Reis şovunu yapıp, alacağı bir iki nasibini alıp oturacaktır yerine.
Bu arada Erdoğan’ın veto şovunu fazla ciddiye alıp buradan yol bulmaya çalışanlara da değinmek gerekiyor. Avrasyacılık 50 yılın altın çağını şu günlerde pek yaşayamasa da veto şovu Aydınlıkçılara moral olmuşa benziyor. Ama Rusya’nın Aydınlık’ın dağıtacağı umuda kaldığı da bir gerçek.
Aslında onlar da pek ihtimal vermiyor ama umut fakirin ekmeği… Bunlara kalsa Türkiye en kaotik anda NATO’dan çıkıp NATO karşısında meşru hedef olsun. Karadeniz’de gemileri batan Putin de gelsin bizi kurtarsın.