AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, katıldığı bir YouTube yayınında Birleşik Arap Emirlikleri’nin 15 Temmuz’un finansörü olduğunu ancak BAE Türkiye’nin diz çökmediğini gördüğü için “teslim olduğunu” ve “uluslararası toplumun Türkiye olmadan güvenli enerji arzının olamayacağını kabul etmek zorunda kaldığını” söyledi.
15 Temmuz’un arkasında BAE’nin olduğunun bizzat Cahit Özkan tarafından dile getirilmesi, olayı dallanıp budaklandıracak ve farklı tartışmalara sebep olacak önemli bir itiraf.
Türkiye – BAE ilişkilerinin hızla düzeldiği, yeni yatırım anlaşmalarının yapıldığı bu dönemde yapılan böylesi bir açıklamaya AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik hemen müdahale ederek Özkan’ın görüşlerinin partinin fikirlerini yansıtmadığını ifade etti.
Kısa sürede gelen bu “düzeltme”den BAE’nin rahatsız olduğu ve bu rahatsızlığın Saray tarafından epey önemsendiği anlaşılıyor. Dönem dönem böyle “kazalar” olurdu ancak AKP Genel Merkezi, içerideki farklı seslerin ortaya çıkmaması adına bu tarz olayları gündeme taşımaz ve bir şekilde suskun kalarak örtbas etmeyi tercih ederdi.
“Grup başkanvekilinin” genç yaşında basın önüne atılmış olması, Birleşik Arap Emirlikleri’nden özür dilemek anlamına geliyor. Demek ki Saray açısından Arapların memnuniyeti her şeyden önemli.
Diğer yandan olayın ortaya çıkardığı başka bir gerçek Meclis’in ve meclis gruplarının Türk siyasi hayatındaki önemini tamamen yitirmiş olması. AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın kendinden son derece emin biçimde parti politikalarını anlatması ancak anlattığı şeylerin bizzat partisi tarafından “taca atılması”, Erdoğan’ın etrafındaki AKP’li elitler ve Meclis’teki AKP’li milletvekilleri arasındaki büyük yarılmanın da göstergesi.
AKP’li hiçbir milletvekilinin basına konuş(a)maması ve fikir beyan etmemesi bunu gösteriyor. Günlük politikalar konusunda “reis”lerinin ne düşündüğünü bilecek kadar Saray’a yakın olmayan, sadece A Haber izleyerek parti politikalarından haberdar olabilen bir sürü AKP milletvekili var. Bütün AKP milletvekillerinde “yanlış söz söyleme” ve “düzeltilme” korkusuna karşı bir “konuşmama” refleksi gelişmiş durumda.
Cahit Özkan’a ise belli ki Ergenekon ve Balyoz Davalarından hatırladığımız bir “dinamizm” miras kalmış.
Kendisi o dönemde sivil toplum temsilcisi olarak Fenerbahçe Orduevi’nin kapısının önünde açıklamalar yapıyor, askerleri cemaat ve iktidar basınının önüne atmaya, Fethullahçı yargı mensuplarını kışkırtmaya çalışıyordu.
Özkan siyasi geleceği adına geçmişten gelen “aktivistliğine” ve grup başkanvekili olmasından kaynaklanan “özgül” ağırlığına fazla güvenmişe benziyor. Tüm Türkiye Erdoğan’ın BAE konusunda yaptığı “u dönüşünü” ibretle izlerken, kendisinin bu durumdan habersiz olması beklenemez.
Belli ki Cahit Özkan, bir dönemler Bülent Arınç’ın yaptığı gibi “aykırı çıkışlar” yaparak, “özgül ağırlığını” korumaya ve “kişiliğini” ispatlamaya çalıştı.
Gelen söylentilerden anladığımız kadarıyla Özkan daha ilk denemesinde çakıldı. Kendisini artık sosyal medya hesabından yapacağı “sağlık sorunları nedeniyle grup başkanvekilliği görevinden ayrılmak zorunda kaldığını” açıklayan ve 2023 hedeflerine selam çakan bir istifa metni paklar.
Yeni grup başkanvekili kim olur? Bence en iyisi bu atamayı doğrudan Birleşik Arap Emirlikleri’nin yapması. Demografik bir projenin uygulamada olduğu ve ulus kimliğinin yok edildiği bir ülkede AKP’ye en hasından bir Arap başkanvekili yakışmaz mı?