İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in İzmir’in kurtuluşu kutlamalarında söylediği sözler tartışılmaya devam ediyor.
Tunç Soyer, konuşmasında özetle “100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar.” diyerek dönemin Osmanlı Padişahı Vahdettin’e göndermede bulunmuştu.
Tunç Soyer’in konuşmasından sonra kendilerini Vahdettin’in devamı olarak gören AKP’liler koro halinde veryansına başladılar; “vay sen ecdadımıza nasıl hakaret edersin!” Sonrasında da bu çakma Osmanlı torunları hep bir ağızdan bir Osmanlıcılık tartışmasına giriştiler.
Tunç Soyer’in söylediği sözler, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi‘nde geçer. Atatürk, Gençliğe Hitabe‘de iktidara sahip olanların “gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olabileceğini ancak gençliğin görevinin tüm bu şartlarda dahi Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmak” olduğunu ifade eder.
Şunu bilelim ki, Tunç Soyer’in konuşmasından sonra Tunç Soyer’e düşmanlık edenler, aslında Atatürk’e düşmanlık ediyorlar. Tunç Soyer üzerinden Atatürk’e saldırıyorlar.
Tunç Soyer’in üzerinden başlatılan Osmanlı-ecdad tartışması ise AKP’nin Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığının yansıması olarak değerlendirilmelidir. Bilindiği gibi AKP, Cumhuriyet’i bir “reklam arası” olarak görmektedir. AKP’nin asıl amacı da bu “reklam arasına” son vererek Osmanlı filmine devam etmektir.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de bahsettiği iktidar sahiplerinden kastın Vahdettin ve Damat Ferit gibi vatan hainleri olduğunu hepimiz biliyoruz. Hatta Atatürk’ün Nutuk‘ta Vahdettin hakkında daha ağır ifadeleri de vardır:
“Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği, alçakça tedbirler araştırmakta…”
“Devlet Başkanlığı makamını kirletmekte olan hain Vahdettin…”
“Vahdettin gibi hürriyetini ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar adi bir yaratığın, bir dakika bile olsa, bir milletin başında olduğunu düşünmek ne hazindir! Şükre değer bir durumdur ki, bu alçak, mirasına konduğu Saltanat makamından millet tarafından atıldıktan sonra, alçaklığını sonuna kadar getirmiş oluyor.”
“Aciz, adi, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının koruyuculuğuna sığınabilir; ancak, böyle bir yaratığın bütün Müslümanların Halifesi sıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğru değildir.”
Milli Mücadeleyi zafere taşıyan Atatürk’ün bizzat söylediği bu sözler, Atatürk’ün Milli Mücadeleyi Vahdettin’in emriyle başlattığı tezi üzerinden tarihi yeniden yazma çabasındaki AKP’ye vurulmuş en sert darbelerdir.
AKP’lilerin Osmanlı üzerinden başlattıkları tartışma aslında ne bir Osmanlı tartışmasıdır ne de Tunç Soyer’in Atatürk’ten alıntıladığı sözler ecdada hakarettir. Türk’ün düşmana teslim olan, düşman gemisiyle kaçan bir ecdadı olamaz!
Atatürk’ün başlattığı Milli Mücadeleyi yok etmek için her türlü şeyi yapan, Atatürk hakkında idam fetvası çıkartan, Kuvayi Milliye’ye karşı Kuvayı İnzibatiye’yi kuran, Milli Mücadeleyi bastırmak için müttefiklerden ricacı olan, en sonunda da İngilizlere sığınıp ülkeden kaçan biri için Atatürk’ün söylediği sözler azdır bile.
AKP’liler kendilerini Vahdettin’le özdeşleştiriyor, onu ecdad olarak kabul ediyor olabilirler. Buna bir şey diyemem, sonuçta bu onların tıyniyetleri ile ilgili bir durumdur. Koskoca 623 yıllık Osmanlı tarihinde bula bula İstanbul’u İngilizlere teslim eden ve Milli Mücadele’nin zaferinden sonra İngiliz gemisiyle kaçan Vahdettin’i buluyorlarsa savunacak, kendi bilecekleri iştir.
Bu Osmanlıcı arkadaşlara şunu sormak lazım, Yunanlılar Bursa’yı işgal ettiğinde Yunanistan Başbakanı Venizelos’un oğlu Sofokles Venizelos, Osman Gazi türbesindeki sandukayı, bir iddiaya göre tekmelerken, “Kalk da torunlarını kurtar ey Osman” diye bağırırken, Osman Gazi’nin torunu Vahdettin ne yapıyordu?
Yunanı Anadolu’ya çıkaran İngiliz’e sığınmış, saltanatını kurtarmaya çalışıyordu!
Osmanlı elbette ki bizim geçmişimizdir, tarihimizdir. Osmanlıya bu anlamda sahip çıkarız, çıkmalıyız. En nihayetinde Atatürk de bir Osmanlı askeriydi. Ancak Osmanlı’ya sahip çıkacağız diye Vahdettin’inki gibi bir ihaneti savunacak da değiliz. Bir Türk olarak elbette ki her yerde Türkiye’yi savunurum. Ancak Türkiye’yi savunacağım diye Erdoğan’ı savunmam. AKP’nin aksine benim için Erdoğan demek Türkiye demek değil. Vahdettin de benim gözümde Osmanlı değil.
Aynı şekilde Osmanlı benim geçmişimdir, tarihimdir. Osmanlı’ya sahip çıkarım ama Vahdettin’e çıkmam. Vahdettin’e sahip çıkan çıkmış zaten.
Vahdettin benim değil İngiliz’indir!