Dün DEM heyeti, teröristbaşı Apo’nun mesajını iletmek ve iyi niyet değiş tokuşu için AKP ve “M”HP heyetlerine ziyarete gitti. Bayramdan sonra ise tüm bu sürecin asıl hamisi olan Tayyip Erdoğan’a gideceklermiş. Randevu almışlar.
Her “açılım” rezilliğinin, ekranlara ve ekranlardan evimize soktuğu nahoş ve münasebetsiz tipler ortaya çıkıyor. Kılıktan kılığa giren Selo, bir önceki açılımın davetsiz misafiriydi. Bazen çıkar saz çalardı, Alevi demokrat gibi. Bazen çıkar “Gezi’de darbeyi, faşist ulusalcıları” gördüm derdi. En son Gezi’de şehit edilen Ali İsmaillerin, Abdullah Cömertlerin faillerine uzun ömürler için dua okuyordu. Duasına katilbaşı Apo’yu da ekleyerek.
Bu “açılım”ın çirkini Tülay Hatimoğulları. Tam insanlar iftara, sofraya oturacak, saygısızca ekranda. Oysa bizim kültürümüzde sofrada değil pis şeylerin konuşulması, iması bile olmaz. Nimete saygısızlık. Ekranda “Sayın Öcalan” lafları, masada mide bulantıları.
Tülay Hatimoğulları her gün her kılıkta, herkesin yanında ama hep çirkin laflar saçıyor. Bir gün “Selam olsun Colani’ye Abdi’ye” diyor, öbür gün “Ben Aleviyim, size Apo’dan mektup getirdim Lazkiye’nin teminatı biziz”.
Bir gün CHP’de, Özgür Özel ile dalga geçiyor “senin eş başkanın nerede”. Öbür gün morları giymiş feminist olmuş “Başkan Apo’nun kadınlara mesajını” getirdim.
Tıpkı bir zamanlar Selo ve Sırrı’nın olduğu gibi hem keyfi çok yerinde hem de kendinden epey emin. Arkasını Saray’a dayamış tabii. Ama bak o yetmiyor Tülay. Selo içeride, Sırrı ise saraylarda sırıtmaya devam ediyor. Demek ki sen MİT’ten de abi bulmalısın kendine, ne olur ne olmaz. Saray kullandıklarını çabuk satmakla meşhur. Ama ne olursa olsun Sırrı gibi kurumsal, kadrolu ilişki kuranların kazığı daha sağlam. Türkiye’de devlet geleneği yok kimse diyemez.
Neyse, bu rahatsız edici karakter dün yeniden iktidar ortaklarını ziyarete gitti. Aynı zamanda DEM’in ve PKK’nın “süreçteki” hakiki ortakları…
Bu turlarda hep böyle oluyor. Diğer partilere, “ıvır zıvır” muamelesi yapılıyor. Şöyle bir yokluyorlar. Onlar ile olan ziyaret bitince, nasılsa sözde muhalefette bir “sıkıntı yok”, DEM heyeti AKP ve “M”HP’ye gidiyor.
Dün, DEM “eş” -eş ne demekse, matematikte bile zor kurulan bir denklem- genel başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ve Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te önce “M”HP’yi sonra da AKP’yi ziyaret ettiler. AKP’nin Meclis Grup Başkanı Abdullah Güler, DEM heyetini karşıladı.
“M”HP’de ise Devlet Bahçeli hasta olduğu için, bu sefer “M”HP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın kapıda karşıladı DEM’lileri. Ekranlara tarihi bir görüntü yansıdı. Tülay her zaman olduğu gibi “Sayın Öcalan” ile başlayan bir konuşma yaptı. Semih Yalçın boynunu büktü. Yerlere baktı. Gıkını çıkarmadı.
Bu adam yıllardır insanları kışkırtmaya çalışıyor. Halkı tam göbeğinden ikiye bölmek için ellerinden geleni yapıyorlar. AKP veya MHP’ye oy vermeyen herkese terörist, zillet, illet bir sürü hakaret sıralıyorlar. Sadece muhalif olmak bunlara göre PKK’lı olmak, vatan haini olmakla eşdeğer. Ve şu karşımızdaki tiplere bak.
Eyyyy Semih! İşte yanında PKK’nın heyeti. Doğrudan “Sayın Öcalan” diyor. Adamsan sesini çıkarsana. Yerlere bakıyorsun, boynunu kırıyorsun.
Şimdi özür dileyecek misiniz “zillet, illet, hain” diye hakaret ettiğiniz on milyonlarca insandan? Ki “zillet” dediğiniz insanların hepsi sizin PKK ile, teröristbaşı Apo ile iş tutmanızı midesi bulanarak, tiksintiyle, nefretle karşılıyor.
Eskiden bir slogan vardı, “vatan sizden ne bekler” diye. Sizin gibi insanlar ağızlarına vatan, millet, milliyetçilik kavramlarını almasın. Siz ancak kendi rantınızı, çıkarınızı düşünürsünüz. Oturmayacağınız masa, sıkmayacağınız el, satmayacağınız değer yok.
Tarih sanki ilahi bir varlık. İstediği tek ibadet sabır ve dirayet… Son 23 yılın tek faydası bu oldu. Herkesin maskeleri düştü. “İslam”cının İslam ile alakası, “mililyetçi”nin Türklükle alakası ortaya çıktı. Sabırla, akılla ve dirençle ayakta kalan her süreçten, hep alnı ak çıktı.
Kendi uydurdukları laftı. Yine her zamanki gibi kendilerine cuk diye oturdu. “Zillet İttifakı” neymiş, onu da görmüş olduk.
Kimmiş gerçek zillet? “Öz Hakiki Zillet Turizm” kimmiş? Kimmiş ha!