“Ananı da al git”ten, “Atanı da al git”e
Türk Solu’nun geçtiğimiz sayısının kapak sloganı, “Mustafa Kemal’in Askerleri Tükenmez” idi. Özgür Erdem, “CHP neden Mustafa Kemal’in Askeriyiz diyemiyor” başlıklı bir yazı yazmıştı. Erdem, yazısında yapılan tüzük toplantısına atıfta bulunarak “tüzüğe gizli madde falan mı koydunuz bu sloganı atmamak için?” diye sormuştu.
Gazetemizin yayınlanmasından dört gün sonra, Özgür Özel Muğla’da bir etkinlik sırasında “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganının atılması için ısrar eden bir vatandaşı alandan kovdu.
Halbuki Özgür Özel, daha birkaç gün önce “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganını atan teğmenlere “Trikopis’in askerleriyiz mi diyeceklerdi? Elbette Mustafa Kemal’in askerleri onlar!” diyerek sahip çıkmıştı.
Özgür Özel’in demeye çalıştığı şey şuydu; herkes Mustafa Kemal’in askeri olsun ama biz olmayalım!
Israrla slogan atan vatandaşa sinirlenen Özgür Özel, hiç de halkçı bir partinin genel başkanına yakışmayacak bir üslupla (belki de asıl üslupları budur, kim bilir?) vatandaşa dönerek; “Ben onu söyleyeceğim zaman söylerim, benim yerime konuşma. Senin işin orada olmak, benim işim burada olmak,” dedi.
Atacağı yeri bilirmiş?!
Sayın Özel, tüm Türkiye’nin attığı sloganı atmaktan daha ne kadar kaçaksınız?
AKP iktidarı altında bunca yıl geçti. bir türlü Atatürk’ün adını ağzınıza alamadınız. Artık Mustafa Kemal’in askeri olmanın zamanı gelmedi mi?
Yoksa hiç gelmeyecek mi?
Vatandaşın ısrarını sürdürmesi üzerine Özel, alandaki özel güvenliklere “Alın bu arkadaşı” talimatını verdi.
Erdoğan vatandaşa “Ananı da al git” demişti. Özel de vatandaşa “Atanı da al git” dedi.
Özel, Erdoğan’ın gitmesini istemiyor mu?
Genel başkanlığının ilk aylarında haliyle, tavrıyla, bağıra bağıra konuşmasıyla, bir müsamere çocuğunu andıran Özel’in ilk falsosu, “Erken seçim istemiyorum” çıkışıydı. Bu açıklamayı duyan pek çok insan da benim gibi “muhalefet tiyatrosu devam ediyor, sadece aktör değişti” diye düşünmüştür.
Sonra yaptığı açıklamanın bir muhalefet lideri için ne kadar saçma olduğunu idrak etmiş veya kendisine idrak ettirilmiş olmalı ki, bu sefer “erken seçim” lafını ağzından düşürmemeye başladı.
Erdoğan’ı CHP Genel Merkezi’nde ağırladı, adına “normalleşme” denen bir süreç başlattı.
Ancak biz Türk milleti olarak bu normalleşme tiyatrosunu daha önce çok izlemiştik. AKP iktidarı boyunca birkaç kez normalleşme sürecinin başladığına ve o süreçlerin hepsinde AKP’nin daha da güçlenerek ve radikalleşerek çıktığına tanık olduk.
Çünkü bu süreçlerin hepsinde normalleşen AKP değil muhalefet ve devlet kurumları oldu.
Gelinen noktada devlet diye bir şey kalmadı. Muhalefet ise Erdoğan’ın gitmesini istemiyor.
Bunu bizzat Özgür Özel söyledi. Herkes, Erdoğan’ın bir kez daha aday olamayacağını biliyor. O nedenle AKP’nin yeni Anayasa dâhil tüm tuzaklarına karşı muhalefet uyanık davranmaya çalışıyor.
Bir kişi hariç: Özgür Özel!
Hatta Erdoğan’a yeniden aday olmanın formülünü veriyor. 360 milletvekili seçim kararı alırsa, Erdoğan yeniden aday olabilirmiş.
Hatta tarih de veriyor; Erdoğan 2025 yılının Kasım ayına kadar erken seçim yaptı yaptı, yapmazsa geçmiş olsun. Bir daha aday olamıyormuş.
Erdoğan geçen seçimde de malum diploma nedeniyle aday olamıyordu. Hatta ondan önceki seçimde ve ondan önceki seçimde de…
Ama Erdoğan üç seçimde de aday oldu ve CHP hiçbir şey yapamadı. Şimdi çıkıp dese ki Erdoğan “2028’de adayım”, Özel ne yapacak?
Bir iki bağırıp çağıracak, sonra da “Erdoğan’ı sandıkta yeneceğiz” diyecek. Zaten 2025 Kasım’ını da onun için istiyor, Erdoğan’ı sandıkta yenip “süreci sağlıklı olarak tamamlayacak”mış.
Meclis’te ayağa kalkmak da müzakerenin bir parçası mıydı?
Özel’in “değişim”indeki normalleşme aşamasının geldiği son nokta TBMM’nin açılışında yaşandı. CHP’li milletvekillerine Erdoğan genel kurula girdiğinde ayağa kalkma ve alkışlama talimatı verilmişti.
Vekillerden bir kısmı genel kurula gelmedi. Bazıları geldiği halde ayağa kalkıp alkışlamadı. Özgür Özel liderliğindeki bir grup ise Erdoğan’ı ayakta karşıladı ve alkışladı.
O günden beridir bir ayağa kalkma tartışmasıdır gidiyor.
Neymiş efendim, Erdoğan’a değil temsil ettiği makama saygı gösteriliyormuş.
Erdoğan’ın o makama yasaları çiğneyerek oturmasının hiç mi önemi yok?
Hal böyleyken Özgür Özel bu hukuksuzluğu meşrulaştırmış olmuyor mu?
Yoksa Özgür Özel’in yaptığı, müzakere arkadaşına küçük bir jestten mi ibaret?
Öyle ya, kendisi övüne övüne söylüyor; Erdoğan’dan 28 Şubat paşalarını istemiş, Erdoğan da “halletmiş!”
Siz Erdoğan’la bir olmuş neyi hallediyorsunuz?
Hukuku mu, adaleti mi?…
Hem Erdoğan’ı yargıya talimat vermekle eleştireceksin, hem de Erdoğan’dan yargıya talimat verip paşaların işini “halletmesini” isteyeceksin.
Özgür Özel muhalefet lideri olduğunun farkında mı acaba?
Özgür Özel, Erdoğan’ın talimat düzenine uyarak mı adalek, hak, hukuk mücadelesi verecek?
Saçmalamanın da bir haddi hududu olur ama söz konusu Özgür Özel’se, o sınır bir türlü çizilemiyor.
Saçmalamada son nokta: “Kaybedersem ben kaybederim”
Tüm bu tartışmaların ortasında insan ana muhalefet liderinin ağzından aklı başında bir laf çıksın istiyor ama her konuşmasından sonra “konuşmasa daha mı iyiydi” demekten de kendini alamıyor.
Özgür Özel, yerel seçimdeki başarıyı tamamen kendi hanesine yazmış durumda. Elbette ki parti genel başkanı olarak başarılı sonuçtan kendine pay çıkarmasına kimse bir şey demez ama “seçimi ben kazandırdım, CHP’yi yıllar sonra birinci parti yaptım” havalarına girmesine itirazımız var.
Hele hele kazandığı bu başarıyla güç zehirlenmesine uğrayıp partililerini Erdoğan üslubuyla azarlayıp, güvenliklere “alandan atın” talimatı vermesi kabul edilemez.
İlk genel başkan seçildiği günlerde Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda hep geri duran ve İmamoğlu ile Yavaş’ı işaret eden Özgür Özel, son zamanlarda “istemem yan cebime koy” demeye başladı. Böyle giderse ikinci bir Kılıçdaroğlu vakası ve İmamoğlu-Özel savaşı kaçınılmaz.
Meclis’te ayağa kalkma tartışmalarının sürdüğü son günlerde yaptığı bir açıklama ise hepten “pes” dedirtti. Ayağa kalkma tartışmalarıyla ilgili eleştirilere cevap veren Özgür Özel, “kaybedersem ben kaybederim, bedeli ben öderim” dedi.
Özgür Özel, Erdoğan’la seçime girmeyip de örneğin boks maçına çıksaydı dediği doğruydu. Ringde sadece Özel kaybederdi. Bir önceki seçimde adaylığın dayatarak aday olan Kılıçdaroğlu tek başına kaybetmedi, tüm Türkiye kaybetti.
Kim bilir, belki de Erdoğan’la müzakerelerinin diğer maddesi de budur.
Erdoğan’dan 28 Şubat paşalarını almakla övünen Özgür Özel, karşılığında ne verdiğini açıklamadı. Hal böyleyken bize de tahmin yürütmek düşüyor.
Sakın Özgür Özel, Erdoğan’a bir şeçim yenilgisi daha hediye ediyor olmasın?