PKK bir terör örgütü değil miydi?
“1984 yılındaki kuruluşundan itibaren on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan terör örgütü PKK, Marksist-Leninist ve etnik ayrılıkçılık temelli bir ideolojiye sahiptir. Eylemlerinde sivil, asker, polis, kadın, çocuk ayrımı gözetmemekte, tedhiş duygusu yaratmaya çalışmaktadır. Terör örgütü, haraç, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi faaliyetlerde de bulunmaktadır. PKK’nın çocukların kaçırılarak zorla silah altına alınması konusunda da suç dosyası kabarıktır. Terör örgütlerinin aynı zamanda örgütlü suç eylemlerinde bulundukları ve bu yolla terör finansmanı yoluna gittikleri hususunda PKK eylemleri somut örnekler sunmaktadır. Terör örgütünün söz konusu faaliyetleri bağımsız uluslararası raporlara da yansımış durumdadır.”
Bu satırlar Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinden alınma…
Belli ki, PKK’ya hâlâ terör örgütü olarak görmeyen ülkeleri ve uluslararası örgütleri ikna etmek için kaleme alınmış. Ancak, bu satırlar artık “PKK’yı terör örgütü olarak tanımayan” ülkelere değil “PKK’nın terör örgütü olduğunu unutan” siyasilere ve gazetecilere okutulmalı…
Aslında bu bir unutkanlık ya da siyasi hata değil. Bildiğiniz ihanet ve vicdansızlık…
Yıllarca muhalefeti PKK’yla işbirliği yapmakla suçlayanlar PKK’yla tekrar masaya oturuyor.
Muhalefeti “DEM’lenmekle” suçlayan, “zillet ittifakı” diyerek demediğini bırakmayan Bahçeli, DEM heyetini kapılarda bekleyerek karşılıyor.
Kılıçdaroğlu’nu şehit cenazelerinde yuhalayan hatta yumruklayanlar bugün DEM ile görüşmelerin başlamasını alkışlıyor.
“Yumruk”çuların bir sonraki hedefi kim olacak dersiniz? Muhtemelen yeni çözüm sürecine direnen Atatürkçüler…
AKP zayıfladığı için değil güçlendiği için Çözüm Sürecini başlatıyor
Peki AKP ne oldu da PKK ile yeniden masaya oturdu?
“Denize düşen yılana sarılır” misali, zayıfladığı için mi?
Hayır… Kesinlikle değil.
AKP geçtiğimiz sene yerel seçimlerde ikinci parti olduğu süreçte yaşansaydı bunlar, olabilirdi. O günler, AKP’nin en zayıf, en kırılgan olduğu dönemdi.
Şu an ise öyle mi?
AKP geçen seneye nazaran daha mı güçsüz? Daha mı kırılgan?
Enflasyon hâlâ yüksek ama belli ölçüde düşürülmüş. 8 Şubat Depremi’nin ekonomik sonuçlarının üstesinden büyük ölçüde gelinmiş. Suriye’de 15 yıla yakın süredir devam eden iç savaşı, AKP’nin destekledikleri kazanmış, Esad devrilmiş. ABD’dir, AB’dir, tüm “dış güçler”in AKP ile arası hiç olmadığı kadar iyi.
Ülke içi siyasete baksanız, muhalif hiçbir hareket kalmamış, daha doğrusu kafasını kaldıranın tepesine inen bir hukuk sistemiyle muhalefet esir alınmış. Asgari ücrete %30 gibi TÜİK enflasyonundan bile düşük bir zam yapılıyor, emeklilere deseniz %15 civarı zamdan söz ediliyor, ses çıkarabilen, karşı çıkabilen yok…
Anlayacağınız, AKP, geçen sene yaşadığı krizden bir şekilde çıkmayı başarmış.
Bu durumda yaptığı ilk iş PKK’yla masaya oturmak oluyor.
Denklem yanlış kurulmasın.
AKP zayıfladığı için değil, aksine kendisini son derece “güçlü” hissettiği için PKK’yla masaya oturuyor.
2010’ların başında yaşanan İlk Çözüm Sürecini hatırlayın. O zamanlar da böyleydi. 2011 genel seçimlerinde AKP %49,83 oy oranına, yani neredeyse %50’ye ulaşmış, üç beş şehir dışında tüm Türkiye’de ana muhalefet CHP’yi ezip geçmişti. AKP iktidarının en güçlü olduğu, kendisini en “yenilmez” hissettiği günlerdi.
Ve ilk yaptıkları Çözüm Sürecini başlatmak olmuştu.
Çözüm Sürecini zayıfladıkları için değil, güçlendikleri için başlatmışlardı. “Fırsat bu fırsat” demiş, hazır muhalefeti de ezip geçmişken, Cumhuriyet’ten intikamlarını almaya koyulmuşlardı.
O tarihsel karşı devrimci, Cumhuriyet karşıtı, Atatürk düşmanı ittifak yeniden kurulmuştu: Kürtçü-İslamcı ittifakı.
Kürtçü-İslamcı ittifakı yeniden kuruluyor
Cumhuriyet tarihinin değişmez siyaset gerçeklerinden biridir: Kürtçülük İslamcılığı besler, İslamcılık da Kürtçülüğü…
Şeyh Sait İsyanı bunun en açık örneğidir. Şeyh Sait hem Kürtçü, ayrılıkçı, bölücüdür hem de son derece gerici, yobaz… Kürtçülük-İslamcılık ittifakı öyle derindir ki, Şeyh Sait’te olduğu gibi iç içe geçerler, ayrı bir bütün oluştururlar: Kürt-İslam…
Cumhuriyet rejimi ne zaman zayıflasa, Atatürk karşıtı bu en büyük iki akım anında bir araya gelir, Cumhuriyet’ten intikamlarını almak için güçlerini birleştirir…
2010’lardaki İlk Çözüm Süreci bu ittifakın son büyük atağıydı.
2025’e geldiğimiz şu günlerde İkinci Çözüm Süreci başlıyor.
Kürtçülük ve İslamcılık, artık kendilerini o kadar güçlü hissediyorlar ki ittifaklarını alenen ilan edip Cumhuriyet’ten son hesabı sormak istiyorlar.
Kürt-İslam ittifakının çöpçatanı: Bahçeli
İlk Çözüm Süreci, öyle büyük bir tepki yaratmıştı ki, AKP’nin ve PKK’nın büyük yenilgisiyle sonuçlanmıştı. O büyük milliyetçi/Atatürkçü tepki, Gezi eylemlerinin de nüvesi olmuştu. AKP ile Fethullahçılar arasındaki ittifak çatırdamış, HDP barajı rahatlıkla geçen bir partiyken %8’lere kadar gerilemişti.
Bahçeli, İkinci Çözüm Sürecinin çöpçatanı, hatta asıl yaratanı olarak kendini ortaya attı. Böylece Bahçeli’nin ilk Çözüm Sürecindeki rolü de deşifre olmuş oldu.
Malum, bugün iktidarda olan AKP-MHP ittifakı, İlk Çözüm Sürecinin ardından kurulmuştu. Yıllardır bu ittifak, AKP açısından çözüm sürecinin bir “özeleştiri”si, bir geri adım olarak görüldü. Halbuki Bahçeli, AKP-PKK arasındaki Kürt-İslam ittifakının ve İkinci Çözüm Sürecinin çöpçatanlığına soyunmuş durumda. Bu, pek çok kimseyi şaşırtıyor olabilir. Aslında şaşıracak bir şey yok. Bahçeli’nin misyonu, İlk Çözüm Sürecinin ardından oluşan milliyetçi/Atatürkçü tepkiyi dindirmek ve İkinci Çözüm Sürecinin hazırlığını yapmaktı.
Bugün AKP ya da MHP’nin seçmeni olup yaklaşık 10 yıldır “PKK karşıtlığı” yapan, daha doğrusu “PKK karşıtı” söylemlerle muhalefeti linç eden kesimler, Bahçeli’nin bu çöpçatanlığını görünce, ne yapacaklar göreceğiz. Gerçekten samimilerse elbette tepki göstereceklerdir ancak bu konuda çok da umutlanmamak lazım. Malum, AKP’nin yarattığı en büyük yıkımlardan biri siyasi ahlakta oldu. Dün “ak” dediğine bugün hiç utanmadan “kara” demek Türk siyasetinin temel kimliği haline gelmiş durumda. Siyasal ahlaksızlığın bunca pervasızlaşıp yaygınlaştığı bir ortamda, Kılıçdaroğlu’nu şehit cenazelerinde yuhalayan hatta yumruklayan AKP/MHP tabanının en büyük Çözüm Süreci yandaşı olduğu görülecektir.
Bahçeli’ye geri dönelim…
“AKP, 2015’ten itibaren Çözüm Sürecinden vazgeçti ve MHP’ye yanaştı” tezlerinin ne kadar yanlış olduğu son yaşananlarla birlikte kanıtlanmıştır. Hayır… AKP, Çözüm Sürecinden vazgeçtiği için MHP’ye yanaşmamıştı, Çözüm Sürecini bir kez daha Türk milletine dayatabilmek için MHP’nin çöpçatanlığına ihtiyacı vardı. AKP-MHP ittifakının amacı Çözüm Sürecini sona erdirmek değil, ertelemek ve ikincisi için Türk milletini “hazırlamak”tı.
Bahçeli’nin son çöpçatanlığıyla birlikte Kürt-İslam ittifakı en çok ihtiyaç duyduğu “koltuk değneği”ne de kavuşmuş oldu: Sözde Türk milliyetçiliği… Yani MHP…
İkinci Çözüm Süreci’nin programı: Apo dışarı, Atatürkçüler içeri
Harp Okulu mezuniyet töreninde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenleri düşman gören AKP/MHP iktidarı, DEM ile el sıkışmaktan ve Apo ile pazarlık yapmaktan çekinmiyor.
Anlaşılan İlk Çözüm Sürecinde yaşananlar tekrarlanacak.
Hatırlayın… O günlerde Balyoz/Ergenekon kumpaslarıyla Türk subayları, hatta Genelkurmay Başkanı tutuklanırken, Apoile el sıkışılıyordu.
Bir benzeri İkinci Çözüm Sürecinde de elbette yaşanacak. Kürt-İslam ittifakının “düşman” gördüğü tüm akımlar ve siyasetler hedef tahtasına oturtulacak. Apo ev hapsiyle hapisten çıkartılacak, PKK’lı mahkumlara ve dağdaki PKK’lıya af çıkacak. Hapishanelerde boşalan yerler ise bu sürece direnecek Atatürkçülerle doldurulacak.
Bu tablo ilk bakışta can sıkıcı ve moral bozucu olabilir. Hele hele “muhalefet”teki CHP’nin çözüm sürecine karşı çıkmaması, hatta el altından desteklemesi tabloyu daha da kötü hâle getiriyorken…
Gerçekçi olalım… Atatürkçüleri ve tüm Türk milletini zor günler bekliyor.
Ancak İlk Çözüm Sürecinin nasıl çöktüğünü de unutmayalım. Yani umutsuzluğa kapılacak bir durum da yok. Siyasi ahlaksızlık bir milleti içten içe kemirmiş olabilir. Ancak Türk milleti, zor günlerde silkinip kendine dönmesini de bilmiştir.
Binlerce yıllık tarihi olan köklü bir millet olmamızın sırrı budur.
Bugünün sloganı: “PKK terör örgütüdür, Apo bebek katilidir!”
Tarih CHP’nin önüne büyük bir fırsat sunuyor. CHP, İkinci Çözüm Sürecine direnişi örgütlerse, büyük bir uyanışın fitilini ateşlemiş ve güzel günlerin gerçekten müjdesini vermiş olacak. Ancak Özgür Özel’in son açıklamaları, örneğin “Cumhuriyet belli bir etnik kökenin cumhuriyeti değil” gibi söylemleri CHP’de umutlanacak çok bir şey kalmadığını gösteriyor.
İlk Çözüm Sürecini yırtıp atan Türk milleti ikincisini de tarihin çöplüğüne atmasını başaracaktır. Ancak bu sefer, muhalefeti bırakıp gizlice (veya açıktan) süreci destekleyen CHP ile birlikte…
Bugünün sloganı bellidir:
“PKK terör örgütüdür, Apo bebek katilidir!”
Bu sloganı atan geleceği yazar, atmayan ya da atanları susturmaya kalkan ise AKP-MHP ittifakı ve İkinci Çözüm Süreci’yle birlikte tarihin çöplüğüne yuvarlanır…