Dünkü yazımda Putin rejiminin Ukrayna işgali üzerinden dünyaya doğrulttuğu kıtlık tehdidine değinmiştim. Gündemde sıcaklığını koruyan bir başka mesele daha var:
Kazakistan’ın işgal edilmesi ihtimali.
24 Şubat 2022’den önce birçok Ukraynalı ve hatta birçok Rus bile Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğini imkân ve ihtimal dâhilinde görmüyordu. 2014’ten bu yana süregelen Kırım ve Donbas işgallerine rağmen genel kanı bu yöndeydi. Fakat görüldüğü üzere, neredeyse 4 aydır Ukrayna’nın her karış toprağı Rusya’nın saldırısı altında.
Burada üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir mesele var. Rus ordusunun öncelikli planı, Ukrayna liderliğini kaçışa zorlamak ve Kiev’de bir oldubitti üzerinden Ukrayna’da rejimi değiştirmekti. Plan ters teptiğinde ise hiçbir şey olmamış gibi saldırılara ve işgali zorlamaya devam ettiler.
Bu, Rus devlet aparatının Çarlık döneminden beri dünyaya aynı köhne fetihçi gözlükle baktığının göstergesi. Geçen hafta Türk Solu’nda bahsetmiştim. Putin, Deli Petro’nun Baltık seferini “Kimsenin elinden bir şey kapmıyordu; geri alıyordu” sözleriyle çarpıtmıştı. Ukrayna işgalinin meşruiyetini 300 yıllık Baltık meselesinden damıtmaya çalışmak kimilerinin halen ısrarla iddia ettiği gibi sıradışı zekâyla, yüksek entelektüel birikimle ya da istihbarat nosyonuyla değil, olsa olsa delilikle açıklanabilir.
Aynı delilik bugün Kazakistan’ı da tehdit eder durumda. Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, St. Petersburg Ekonomi Forumu’nda kukla Donbas cumhuriyetleri Donetsk ve Luhansk’ı tanımayacaklarını ilan etmişti. Putin’in buna verdiği cevap örtülü tehditten başka bir şey olmadı ama aylardır dünya kamuoyunun da net biçimde görebildiği gibi Rus diplomasi dili zaten örtülü tehditlerden ibaret.
Putin Tokayev’e cevaben şu sözleri sıraladı:
“Sovyetler Birliği nedir? Tarihî Rusya’dır. Kazakistan kardeş bir ulustur. Aynı durum kesinlikle Ukrayna için de geçerli olabilirdi. Ama onlar bizim müttefikimiz olmadı. Dostluk yoksa her şey mümkündür. Tıpkı Ukrayna örneğinde olduğu gibi.”
Donetsk ve Luhansk’ı, yine Donetsk ve Luhansk gibi birkaç gayrımeşrû Rus kuklası ile Rusya’dan başka tanıyan kimse yok. Üstelik Kazakistan’ın bu sahte devletçikleri tanımayı reddetmesi zaten uluslararası hukukun gereği.
Rusya’nın Kazakistan’ı tehdit etmesi, aslında Tokayev’in Donbas konusundaki tavrına bir cevap değil. Dosdoğru Kazakistan’ın bağımsız devlet oluşu karşısında harekete geçen devlet refleksi. Yani Rusya’dan gelen tehditler hiç yeni değil.
2021 yılında Duma üyesi Vyaçeslav Nikonov devlet televizyonuna –daha önceki yıllarda da tekrar ettiği– şu demeci vermiş: “Şu anda Kazakistan olarak bilinen yerin çoğu eskiden ıssız topraklardı. Bugünkü Kazakistan toprakları, Rusya ve Sovyetler Birliği’nin büyük bir hediyesi. (…) Sovyetler Birliği bu toprakları Kazakistan’a kiraladı.”
İşgalci Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik retoriğinin bire bir kopyası. Yine Rus dışındaki ulusları yok sayma, yine kolonyal üstten bakış, yine haksız hukuksuz toprak iddiası.
Burada ıssız diye ifade edilen kısım, Rusların emperyal politikalarla, bilhassa 1950’lerdeki “Bakir Topraklar Projesi” kapsamında etnik Ruslarla doldurduğu kuzey sınır toprakları.
Sınırın Rus tarafındaki etnik Kazak nüfus yoğunluğu, ta Astrahan’dan itibaren Hazar Denizi kuzeyinden Moğolistan’ın kuzeyine kadar o bölgenin ıssız değil, evel ezeldir Türk halklarının toprağı olduğunun kanıtı. Zira Rus emperyalizminin Türkistan’ın kuzeyindeki politikası, Kazan Tatarları ile Kazak Hanlığı arasına hançer gibi Rus nüfus sokuşturmaktı. Çarlık döneminden beri yaptıkları da bu.
Duma’nın bir başka üyesi Konstantin Zatulin daha açık sözlerle tehdit etmiş:
“Kazak yetkililer, bu bölgelerin Kazakistan’a ait olmadığını iyi biliyorlar. (…) Eğer bizimle dostluk ve iş birliği varsa asla bir arazi sorunu gündeme gelmez. Ukrayna örneği ortada.”
Yani aynen Ukrayna’da olduğu gibi Kazakistan’da da mesele NATO, aşırı sağ, güvenlik garantileri, saldırı şüphesi veya Rusya’ya yönelmiş herhangi bir tehdit değil. Ukrayna’nın aksine Kazakistan, 1991’deki bağımsızlığından beri Rusya ile en yakın ilişkilere sahip post-Sovyet cumhuriyeti. Finlandiya gibi NATO’ya girmeye de çalışmıyor, Litvanya gibi Kaliningrad (Königsberg) koridorunu da kapatmıyor.
Ama Rusya köhne fetihçi politikalarını uygulamak için durduk yerde kriz çıkarıyor ve hamle yapmak üzere bu krizi çeşitli şekillerde tırmandırmaya çalışıyor. Hem de Şangay İşbirliği Örgütü üyesi bir ülkeye karşı. NATO’nun, NATO üyesi Türkiye’yi işgal edeceğini papağan gibi tekrar eden çeşitli çevrelerin bu konuya hiç değinmemesi herkesi biraz düşündürmeli.
Birkaç sene önce hesapta NATO’dan çıkıp ŞİÖ’ye girecektik. Adamların kurucu üyeye yaptığı muameleye bak!
Kazakistan konusunda Rusya’nın güvendiği silah, tıpkı Donbas ve Kırım’da olduğu gibi sonradan yerleştirilmiş istilacı Rus nüfus. Rus devleti, Ukrayna savaşı boyunca çeşitli ülkelerde olduğu gibi Kazakistan’daki Rusları da sivil gösteri düzenlemek suretiyle seferber etmeye çalışıyor.
Kazakistan’daki 3 milyon Rus, Donbas ve Kırım’daki gibi işgal davetiyesi çıkartacak haince bir kalkışmaya ne kadar yatkındır, bilinmez. Ancak Kazak halkının kendi devletlerine karşı kıyama geçme ve şiddet uygulama potansiyeli geçtiğimiz Ocak ayında gözler önüne serilmişti. Dolayısıyla, geçtiğimiz günlerde referandum sonucu kabul edilen geniş kapsamlı anayasa değişikliği, halkın bu restini gören Tokayev yönetiminin geri adımıydı.
Rusya, Kazakistan’daki etnik Rusları silahlandırıp iç savaşa zemin hazırlamak istiyor olabilir ama bunu yaparken artık iki kere düşünmek zorunda. Elbette Ukrayna’daki direnişi gören Kazakistan’daki aklı başında etnik Ruslar da…