Putin’in bugün yaptığı “kısmi seferberlik” ilanı, Rusya açısından yeni bir geri çekilme döneminin başladığının göstergesi. İlkinde Ruslar Kiev kapılarından tanklarını bırakıp kaçmak zorunda kalmışlar, bunun bir “taktik geri çekilme” olduğu propagandasını yapmışlardı.
Ancak daha sonraki gelişmeler bunun bir hilal taktiği olmadığını, Rusların taktik açıdan geri çekilmediğini, askeri kayıplarının çok büyük olduğunu ve kaçmak zorunda kaldıklarını gösterdi. Rusların söylediklerinin yalan olduğu ortaya çıktı. Ukrayna açısından ise savaşın niteliği değişti, savunma savaşı bir taarruza dönüştü.
Bugün Putin’in seferberlik çağrısıyla, 300.000 Rus vatandaşı zorunlu biçimde askerlik görevine çağrılıyor. Bu sayı hapishanelerde bulunan tutukluların da cepheye gönderileceğini düşündüğümüzde daha da artıyor.
“Özel operasyon” diyerek Ukrayna’yı savaşın tarafı olarak görmediğini söyleyen Putin, adını koymadığı bir düşmana karşı bugün yüz binlerce vatandaşını cepheye sürmek zorunda kaldı. Elbette bunu yaparken de tıpkı işgalin başladığı ilk günlerde yaptığı gibi Batı’yı suçluyor, işgalin asıl sebebi olan Ukrayna’yı “yapay devlet” olarak gören yok edici söylemlerini unutturmaya çalışıyor.
Kazanırsanız bu tür söylemler halkınızın hoşuna gidebilir, milli gururu okşayıp taraftar da bulabilirsiniz ancak bugün Rusya kaybeden tarafta ve bundan sonraki süreçte Ruslar kaybeden tarafta olduğunu daha çok hissedecek.
Sosyal medya üzerinden kesintisiz açık bırakılan doğalgaz videoları yayınlamak Rusya’yı savaşa sokanların hoşuna gidiyor olabilir ancak Rusya’nın yaşadığı sıkıntıların üzerini örtemez.
Bazıları hala Rusya’nın kesinlikle kazanacağını söyleyerek kendi Rusçu heveslerini tatmin ediyor. Ancak Rusya Batı’yla bir daha uzun yıllar düzelmeyecek bir yolu tercih ederek zaten kaybetmiş oldu. Rusya bugün itibariyle dış politikada tüm manevra kabiliyetini yitiren seçeneksiz bir ülke haline gelmiştir ve bu bile başlı başına bir kayıptır. Putin ülkesinin jeopolitik ederini bozdurdu ve bunun karşılığı olarak da Rusya’nın geleceğini Çin’e ipotek ettirdi. Cephede işler yolunda gitse bile bu durum değişmeyecek. Bunu bir zafer olarak görmek aptallıktır.
Putin’in Doğu Ukrayna’yı özgürleştireceklerini ve burada yapılacak referanduma herkesin saygı göstermesi gerektiğini ifade etmesi, Rusların bundan sonra atacağı diplomatik adımı gösteriyor. Tıpkı Kırım’da yapıldığı gibi uyduruk bir referandumun tüm dünya tarafından tanınması ve Rusya’nın sınırlarının genişlemesine göz yumulmasını istiyor.
Referandumun sonuçları ise daha şimdiden Putin’in çekmecesinde. İşgali meşrulaştırma amaçlı böylesine bir referandum sonucunun kabul edilmemesine karşı nükleer savaş restini çekmek ise Rusya’nın başından beri gizlemeye çalıştığı asıl amacı ortaya koyuyor.
Dünyayı nükleer silahla tehdit edecek kadar deli bir devlet başkanına sahip olmak Rus ülkesine nasip olmuş durumda. Böylesine bir açıklamayı Biden’ın yaptığını düşünün. Sonuçları neler olurdu. Ama “deliye serbest”.
Putin’in kendi ruh dünyası açısından geri adım atabileceğini düşünmüyorum. Kendisini Hitler’in yolculuğuna sokmuş durumda. Bundan en çok Rus ulusu etkilenecek. Kendisini kurtarmak için nükleer savaşı bile telaffuz edecek kadar çılgınlaşmış Putin, uluslararası güçleri hareketi geçirdiği gibi ulusunun içinde de entrika geleneğini harekete geçiriyor.
Rusya’da değişmeyen tek şey darbeler ve suikastler. 140 sene öncesinde Rus imparatoru II. Aleksandr suikastinde de durum böyleydi, 30 sene önce Devlet Başkanı Yeltsin’in emriyle tankların namluları parlamentoya çevrildiği zaman da böyleydi. Putin de Yeltsin’in halefi değil mi zaten. Nükleer savaş tehdidi sadece dış dünyayı değil Rusları da tehdit ediyor.
Kısa dönemde savaş uzayacak gibi görünse de orta vadede Putin’in kendi sonunu hazırladığı, hem Rusya hem de dünya için büyük bir dönüşümün yaşanacağı bir süreç bizleri bekliyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!