Soru korkutucu olabilir ancak Rusya, Ukrayna işgali başladığından beri neredeyse her gün bir “nükleer savaş başlaması ihtimalinden” bahsediyor. ABD ve AB’nin böylesine bir tartışmaya girmemesi belli ki Rus tarafını bu konuyu daha fazla gündeme getirmeye teşvik ediyor. Ukrayna işgalinin olduğu bir dönemde nükleer savaşın da sık sık dile getirilmesi, Rusya’nın daha neler yapabileceğine dair tüm dünyaya net bir mesaj verme amacından kaynaklanıyor. Korkunç İvan geri geldi, herkes haddini bilsin. İşte Putin’in stratejik dehası!
Peki bir senaryo olarak, Rusya atom bombası kullansa içimizdeki Putinciler ne der? Bu sorunun cevabı; Rusya’nın Ukrayna işgalini NATO kuşatmasıyla gerekçelendiren, Rus bombalarına ABD emperyalizminin kanlı tarihini anlatarak yanıt veren Rus sevicilerin bugün de bulundukları konumu anlamamıza yardım edecek.
Böylesine bir felaket tablosunda; propaganda mekanizması çalışacak, “Rus devletine bağlı medya” Rusya’nın atom bombası kullanmadığını, “bazı bilimsel araştırmalar yaptığını” söyleyecek, haberleri de batının “dezenformasyonu” olarak niteleyecek.
Çernobil’de olduğu gibi olayın saklanamayacak derece açığa çıkmasıyla birlikte, Rus devleti “Rusya’nın kuşatıldığını, NATO’nun sürekli genişlediğini ve gerilim yarattığını, ayrıca atom bombası atılan yerde belli Nazi gruplarının tespit edildiğini, yeryüzünün bu gruplardan ‘temizlenmesi’ gerektiği” açıklaması yapacak.
İçimizdeki Rus severler ortada bir çatışma olduğunu ve “Rus devletinin meşru müdafaa hakkını kullandığını” söyleyecekler, tüm dünyada tepkilerin artmasıyla daha farklı bir mevziye çekilip, NATO’nun ve ABD’nin kanlı tarihi hakkında dersler vermeye başlayacaklar. Ardından da atom bombasına tepki gösterenlere “Madem atom bombasına karşısınız, neden Hiroşima’da sustunuz?” sorunu sorup, onları “samimiyetsiz” olmakla suçlayacaklar.
“Sömürgecilik” silahını çekip, dünya kamuoyunda oluşan tepkiyi “ırkçılık” üzerinden açıklayacaklar. Atom bombasının yarattığı şok dalgası etrafa yayılırken, Ruslara yönelik genel tepkinin “ırkçılık” olduğunu; batılının içindeki düşmanca duyguların ortaya çıktığını anlatacaklar. Bu “düşmanlığı” açığa çıkardığı için de içten içe atom bombasına sempati duyacaklar.
Atom bombasını batılıların icat ettiğini, Rusya’yı atom bombası için batılıların “kışkırttığını” söyleyecekler. Batı bloğunun bir araya gelmesinin Rusya’yı tahrik ettiğini, dünyanın Rusya’yı “ötekileştirmeye” çalıştığını söyleyerek; sözde “derin”, özde “Rusçu” analizler yapacaklar.
O kadar uzun analizler yapacaklar ki, o esnada atom bombasından ölen masum insanları bile hatırlamayacaklar; ortada atom bombasını kimin kullandığını bile söylemeyen bir laf kalabalığı kalacak.
En son aşamada ise büyük bir hınçla dönüp, “Biz Rusçu değiliz”, “Asıl siz Amerikancısınız” diyecekler.
Olmaz mı? Yazıda “atom bombası” geçen yerlere “Ukrayna işgali” koyun; anlatılan distopyanın bugün de aynen savunulduğunu göreceksiniz. Sadece ideolojik değil de bu düşüncelerin kökeni; temelinde baskıcı, otoriter rejimlere duyulan özlem yatıyor. Putin bu özlemi gideren, “sert baba”yı ifade eden bir figür.