Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı işgal harekâtı bir haftayı geride bırakırken kim haklı kim haksız tartışmaları, özellikle Türkiye’de, hâlâ tüm hızıyla sürüyor.
Türkiye’de çok güçlü bir Putinci kitle var. Burada şunu vurgulamak istiyorum, bu kitle Rus yanlısı, Rusçu falan diye de adlandırılabilir ama bence bu kitleyi tam olarak tanımlayan kelime Putinci.
Putinci kitlenin temel tezi, Putin’in Batı, ABD, NATO, emperyalizm, adına ne derseniz deyin, ona karşı Rusya’yı koruması. Putin’in çarlığını ilan etmesine, yayılmacı ve sömürgeci emellerine ABD ve NATO karşıtlığını kılıf yapması gibi, bu kitle de Rus halkını emperyalizmden koruyan antiemperyalist bir lider kılıfıyla Putin’i destekliyor.
Peki, gerçekten böyle mi?
Putin, Batının, emperyalizmin mi düşmanı yoksa Rus halkının mı?
Ukrayna’ya, aynı ABD’nin dünyanın değişik yerlerine götürdüğü gibi “demokrasi” götürdüğünü söyleyen, bunun için gerekirse nükleer güce başvuracak kadar karalı Putin’in ülkesinde demokrasinin durumu hiç de iç açıcı değil.
Ukrayna’daki oligark rejimini değiştirmeyi amaçlayan Putin’in kendi ülkesindeki oligarklardan haberi yok anlaşılan. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra bütün SSCB coğrafyasında, Türk coğrafyası da dahil, ortaya çıkan oligark rejimlerin en güçlüsü Rusya’da Putin’in kurduğu rejimdir.
Rusya’yı yeniden ayağa kaldırdığı söylenen Putin, giriştiği Ukrayna işgaliyle, tüm dünyayı Rusya’ya karşı birleştirdi. Tüm dünyanın Rusya’ya karşı başlattığı yaptırımların acısını en çok çekecek olan da Rus halkı. Putin siyaset arenasında zaten tecritti, şimdi tüm Ruslar dünyadan tecrit ediliyorlar.
Bütün bunların yanında, Putin’in saldırgan tutumu, Rusların tüm dünyada imajını zedeleyecek. Bu cümleden Rus halkına düşmanlık edileceği sonucu çıkmasın. Ben şahsen Putin’i eleştirsem de Rus düşmanı elbette ki değilim. Tıpkı ABD emperyalizmine karşı olup Amerikan halkına düşmanlık etmediğim gibi Rus düşmanı da değilim. Halklar, yönetimlerin emperyalist politikalarından sorumlu tutulamazlar.
Ortada bir savaş var. Rusya’nın, Putin’in emriyle sınıra yığdığı 190 bin asker var. O askerlerin aileleri var. 190 bin aile, ki bazıları şimdiden evlatsız kaldı. Ne uğruna, Çar olmak isteyen bir diktatörün hırsı uğruna.
Ukrayna’yı geçtim, Putin, Rusya’ya açlık ve ölüm getiriyor. Rusları tecride, açlığa ve ölüme sürüklüyor. Böyle bir lideri neden savunursun ki?
Bugün Rusya’da da çok güçlü bir şekilde işgale karşı, savaşa karşı gösteriler yapılıyor. Rus halkı ellerinde “Bu savaş Putin’in savaşı Rusyalıların değil!” yazan dövizler taşıyorlar.
Türkiye’deki Putincilerin bir özelliği de savaşa karşı olmalarıdır. Sorsanız hepsi savaş karşıtıdır, tabi savaşı Putin çıkarmadığı zaman. Şimdi sorsanız onlara, Rusya’daki bu savaş karşıtları da vatan haini teröristlerdir ve Putin’in polisinin sert müdahalesini hakediyorlardır.
Son olarak Dostoyevski konusu gündemi çokça işgal etti. İtalya’da bir üniversite Dostoyevski dersini kaldırdı sonra da tepkiler üzerine geri adım attı. Yaptırımların bu kadar da abartılmaması lazım. Dostoyevski, Tolstoy gibi isimler, doğru Rus’tur ama bir yerde Rusya’nın insanlığa kazandırdığı değerlerdir. Putin’e yaptırım yapacağım diye saçmalamanın yeri yoktur.
Bu konuda elbette Putin eleştirilebilir, bir Rus olarak hiç mi okumadın Dostoyevski, Tolstoy diye. Yoksa o da bizim dünya lideri gibi okumaktan pek hazzetmiyor mu? Çünkü okusaydı, Dostoyevski’den insanlığı, Tolstoy’dan da barışı öğrenirdi.
Son 8 gündür yaşanan işgal şunu göstermiştir ki, halkların en büyük düşmanı emperyal hırslara kapılan kibirli liderlerdir. Onlar için savaştıkları ülkenin halklarının da kendi halklarının da önemi yoktur. Rus halkının en büyük düşmanı ABD falan değil Putin’dir.
Rus halkı artık kendi kaderini tayin etmeli ve Putin’den kurtulmalıdır.