Türkiye’de “fondaş medya” denildiğinde akla Deutsche Welle, BBC Türkçe gibi Avrupa Birliği bağlantılı medya kuruluşları gelse de, Rusya’nın Ukrayna işgali sonrasında belirginleşen bir gerçek var: Rusya’nın uzantısı olarak çalışan “medya mensupları” Rusya’yla çok daha yakın bir ilişki içinde.
Grev kararı alan Sputnik Türkiye, Rus devletine ait “Rossiya Segodnya” tarafından kurulan Moskova merkezli Sputnik’in Türkiye uzantısı.
Sputnik’in Genel Yayın Yönetmeni Margarita Simonyan ise, “Kars ve Ağrı Dağı’nın Rusya’ya geri dönmesini istiyorum. Utanç verici Kars Antlaşması’na kadar buralar, Rusya’ya aitti. Ben emperyal Rus bilincine sahip bir insanım. Daha önce Rusya’ya ait olan her şeyi geri almak isterim. Ağrı Dağı, Ermenistan’ın ana sembolüdür.” diyecek kadar Rus imparatorluk ideolojisini içselleştirmiş ve Türk düşmanı bir Ermeni. Aynı zamanda Putin’in de yakın arkadaşı…
Sputnik Türkiye ise böylesi bir “akıl”dan gönderilen propaganda metinlerini Türkçe’ye çevirerek, Rus devletinin günlük bültenlerini kamuoyuna duyuruyor. Buna gazetecilik faaliyeti demek, gazeteciliğe hakarettir.
Belli ki “patron” masaya ücret artışını değil “sadakat”i koymuş; böylece günde 3 öğün, “Rus devletinin ne kadar güçlü olduğunu, Rus ekonomisinin dimdik ayakta olduğunu, Rusya’nın savaşı kazandığını” yazıp çizen Sputnikçiler de hayatın acı gerçekleriyle karşılaşmışlar.
Peki masadaki “patron” kim? Bilinmiyor. Sputnik Türkiye’nin sahibi kimdir, işveren olarak kimle masaya oturuluyor, hiçbir bilgi yok. Oysa iktidarın en çok gürültü kopardığı konulardan bir tanesi yurtdışı haber ajanslarına Türkiye’de temsilci atanması. Demek ki yasa, AKP’nin dostu olan Ruslara işletilmiyor.
Künyesi bile olmayan, bu derece “kapalı” bir haber ajansının herhangi bir konuda “doğru haberi” verebileceğini düşünmek için bir gerekçe var mı? Yok! Sputnikçiler grev kararına ilişkin bir haberi bile kendi haber sitelerinden duyuramayacak kadar çaresiz durumdalar. Oysa geçtiğimiz sene “ikiyüzlü” BBC Türkçe de bir greve gitmiş ve greve katılanlar bunun haberini BBC Türkçe’den duyurabilmişlerdi.
Avrasyacılığı, batının liberal demokrasisine alternatif gösterenlerin “çalışan hakları” konusunda çıkıp iki çift söz etmesini beklerdik ama söz konusu Rus devletinin bekası olduğunda işçi hakları teferruat olabiliyor demek ki!
Gerçi Sputnikçiler konumları itibariyle “işçi” değil “işveren temsilcisi” olarak görülmeli. Hepsi Rus tedrisatından geçmiş, Rus ekolünü içselleştirmiş, Ruslardan daha çok Rusçuluk yapabilen kişilerden oluşuyor. Sputnik “uydu” demek değil mi zaten? Uydu olmayı, uşak olmayı savunabilecek bir kitleden bahsediyoruz. Patronun sadakat istemesinin sebebi, karşısındakileri “çalışan” olarak değil “işin sahibi olan paydaşlar” olarak görmesi.
Ukrayna’nın işgaline “özel operasyon” diyecek kadar alçalmış, geçmişte “İşgal edilen şehir: Hatay” yazıları yazacak kadar “uydulaşmış” bir mankurt topluluğundan sadakat beklenilmesi doğal değil midir?
Avrasyacılık tam olarak böyle bir şey işte: Çalışan haklarının olmadığı, sendikaların devletin uzantısı temsili kurumlar haline geldiği ve kimsenin grev yapamadığı bir toplumsal düzen…
Uluslar çağında ortadan kalkmış bir imparatorluk ideolojisini savunanların, kendilerine “serf” muamelesi yapılmasından dolayı şikayet etmeye hakkı olamaz! “Yüce” Rus devletinin sizler için İstanbul’un ve Ankara’nın lüks plazalarında tahsis ettiği iş yerlerinize şükretmeniz gerek(!)