Nomadlar
Batıda Tuna ve Karpat Dağları, doğuda Hazar kuzeyindeki düzlük alan arası Nogaylar tarafından “Çöl” olarak adlandırılır. Batılılar ise buraya Karadeniz stepleri der. Tarihsel adı ise Deşt-i Kıpçak’tır (Kıpçak Çölü). Bu alana hayat veren ırmaklar ise tam ortada Kırım’a su veren Dinyeper (Özi), batıda Dinyester (Turla) ve en batıda da Tuna’dır. Doğuda ise Don (Aksu), Volga (İtil) ve Ural (Cayık) bu bölgeyi bereketlendirir. Güneyde ise Azak Denizi’ne dökülen Kuban ve Terek ırmakları doğu-batı yönünde akar ve Tatar atlılarının kışın donmuş ırmaklar üzerinden akın yapmaların sağlardı.
Bu coğrafya pürüzsüzdür, göçerler (Nomadlar) belli bölgelerde konakladı, yerleşti, ordalar oluşturdu ve tekrar göçtü. Buna yersiz yurtsuzlaşma denir ama Nomadların savaş makinesi vardır. Birler, onlar, yüzler, binler düzeni vardır. Vergi toplama aygıtları söz konusudur. Kırım ve kuzeyindeki bozkırda Altınorda’dan beri bu nedenle toprağa yerleşme olmamıştır.
Abdülreşit Mehdi
1905 devrimi’ne katılan ve sosyalist devrimci örgütlenmeyi Kırım ve bozkırda yapan devrimci lider Abdülreşit Mehdi’dir. Karasupazar’da belediye başkanı da olmuştur. “Curt”tan toprağa kalıcı olarak yerleşmenin teorisini yapmıştır. Geçmiş dönemde toprakla bağı göçerlik ve çobanlık ile olan topraksız Tatar ve Nogay halkının yerleşmesini ve toprak sahibi olmasını savunmuştur. Mehdi, toprak devrimi konusunda Lenin’le 1905 Devrimi sırasında konuşmuş ve slogan olarak “Bu topraklar Tatarlarındır” olmuştur.
Duma’da yaptığı konuşmada ise topraklı otonomiyi savunmuştur. Tatarlar toprağa hem mülkiyet anlamında hem de coğrafya anlamında sahip olmalıdır diyen bir ideoloji geliştirmiştir. Daha önce göçerler toprağın mülkiyetine değil ot ve sularıyla kullanım hakkına sahipti. Buna yurt (curt) denir, sınırları yoktur. Bir ucu Altay’da diğer ucu Karpat’tadır. Toprağa yerleşme ve tarıma geçmeyle beraber topraklı otonomi tezi Mehdi tarafından ortaya atılmıştır.
Çelebicihan ve Kırımer
1917’de bu tezi savunan Numan Çelebicihan’dı. “Kırım Tatarlarındır” sloganıyla yol arkadaşı Cafer Seydahmet (Kırımer) ile ayrılmıştır. Cafer Seydahmet, Kırım’daki Ukraynalı nüfusu esas alarak “Kırım Kırımlılarındır” tezini savunmuştu. Ukrayna milliyetçilerinin çizgisinde bir politikaya düşmüştür. Oysa Çelebicihan’ın tezi Mehdi’nin “Topraklar Tatarlarındır” tezinin devamıydı. Ünlü “Ant etkenmen, söz bergenmen millet içün ölmege” (Ant içmişim, söz vermişim millet için ölmeye) marşını yazmış ve gerçekte de Tatarlık için şehit olmuştur.
Sultangaliyev’den Firdevs ve Veli İbrahim’e Tatar Bolşevikler
Bu dönemde Volga (İtil) boylarında egemen olan Tataristan, Başkurdistan Tatarlarından Sultangaliyev ve yoldaşı Kırımlı bozkır Tatarı İsmali Kerimcanoğlu Firdevs, Kırım, Kazan ve Sibir hanlığı bölgelerindeki sosyalist devrimin bayraktarlığını yapmıştır. Bolşevikler Moskova’da sıkışmışken Sultangaliyev, Kazakistan’da Turar Rıskulov, Firdevs ve Veli İbrahim’in oluşturduğu yapı karşı devrimi ezmiştir. Tataristan’da bağımsız Sovyet devleti ilan edilmemesi üzerine Sultangaliyev tepki göstermiştir. Kırım’da ise Lenin, Veli İbrahim başkanlığında tarihsel alanı tanımıştır.
Stalin’den gürümüze Kırım’ın Tatarsızlaştırılması
“Ey güzel Kırım” ağıtı sürgünü anlatan bir semboldür. Tatarların Kırım’ı terk etme duygularını dile getirir. Kırım Savaşı sonrası “ak topraklara” Osmanlı coğrafyasına, Besarabya’ya, Bulgaristan’a giden Tatarlar geçmişin yersiz yurtsuzlaşma mantığı ile hareket etmişlerdir. II. Dünya Savaşı sonrasında ise tekrar sürgüne uğramışlardır. Yahudi göçüne karşı Tatarların geri dönmesi istenmiş fakat dönmeyince Tatar nüfus giderek azalmıştır.
Sürgünden sonra Tatarlar liderleri Mustafa Cemil Kırımoğlu ile geri gelmişlerdir ama Rusya’nın Kırım’ı işgaliyle beraber Tatarlar Kiev’e yerleşti ve bu Kırım’ın Tatarsızlaşmasında yeni bir adımdır. Savaşta Rusya’nın egemenliğinin zayıflamasıyla birlikte Ukrayna da egemenliğini kaybedince tarihsel Kırım Hanlığı coğrafyası yeniden ortaya çıktı.
Kırım Kırımlıların olmalıdır
Topraklı muhtariyet tezine karşı İdil-Ural ve Kırım Türklerinin ideologları olarak görünen Sadri Maksudi ve Cafer Seydahmetler, kültürel özerklik anlamında milli medeni muhtariyet tezini savundular. “Kırım Kırımlılarındır” bunların söylemidir. O dönemde Ukrayna milliyetçileriyle beraber hareket eden Cafer Seydahmet Kırımer, nasıl Kırım’da mücadeleyi terk ederek önce Ukrayna’ya oradan da Türkiye’ye geçmişse aynı şekilde Mustafa Cemiloğlu da Kırım’daki Tatarların Kiev’e gitmesine öncülük etti ve kendilerini Ukrayna milletinin bir parçası olarak görüp Tatarlığı milletten etniye indiren bir anlayış içindedir. Geçmişte Cafer Seydahmet, Polonyalı Promethe hareketinin üyesi olarak Sovyetleri yıkmaya çalışmıştı. Mustafa Cemilev de Ukrayna-Polonya-Litvanya birliğinin etkisinde kalarak Kırım mücahidinden Ukrayna mücadelecisine dönüştü. Geçmişte Almanların stratejisine yakın duran Tatarlar, bugün de Amerikancı Ukrayna stratejisi ile Tatarlığa karşı bir konuma düştüler.
İkinci bir gelişme ise Litvanya, Kiev ve Varşova’nın oluşturduğu tarihsel Litvanya projesinin ortaya çıkmasıdır. Buna göre Ukrayna’nın batısı tarih boyunca Litvanya’dır. Lviv ise Polonya’nın devamıdır. Şimdi Batı’nın projesi Litvanya, Ukrayna ve Polonya’yı birleştirmektir.
1905’te Abdülreşit Mehdi, zengin Tatar mirzalarına ve Rus zenginlerine karşı Lenin’le beraber toprak devrimini savunmuştu. Dönem imparatorlukların dağıldığı, milli devletlerin ortaya çıktığı dönemdi. Bunun yanında “pan”cı ideolojiler de yayıldı. (Panturanizm, Panislamizm vs.) Tarihin akışına ters oldukları için anlamlı olamadılar. Bunların en trajiklerinden biri Anadolu’yu ele geçirmeye çalışan Yunanistan’ın Panhelenik projesidir. Bugün de “Panlitvanyacılık” diyebileceğimiz projenin mümkün olamayacağı açıktır.
Kırım ve Karadeniz’in kuzeyindeki düzlük ise coğrafi özerkliğe doğru gitmektedir. Burada Hristiyanlaşan, Kozaklaşan nüfusun birliği söz konusudur.