Rusya’nın Doğu Ukrayna’yı işgali, siyasetin ayrı noktalarında bulunan farklı kesimlerin söz konusu Rus saldırganlığı olduğunda nasıl da bir araya gelebildiklerini açıkça gösteriyor.
İktidar medyasının bazı kalemleri, Türkiye’de “sosyalist” hareketin önemli bir kısmı ve kendisini “Türkçü” olarak tanımlayan bazı grupları bir araya getiren ilginç bir karışım bu. Çok farklı noktalarda bulunan ama “Söz konusu Rusya’ysa gerisi teferruattır” bilinciyle harekete geçen; bunun sonunda da doğal olarak yan yana düşen üyelerden oluşan bir “Rus Muhipleri Cemiyeti” var karşımızda.
Bu cemiyetin üyelerine göre ortada bir işgal yok “Putin’in hamlesi” var. Rusya’nın “işgal gücü”ne, “barış gücü” diyecek kadar da Rus devletinin dilini benimsiyor bu kesimler.
İktidar medyasına ait Yeni Şafak’ın yazarlarından İbrahim Karagül, AKP’nin tam anlamıyla batıdan kopamayacağını bildiği için, Dışişleri Bakanlığı’nın ağzıyla “bütün ülkeleri sınırlara saygı duymaya” davet ediyor ancak ardından “Artık yeni bir dünyanın kurulduğunu ve batı bloğunun tamamen çöktüğünü” söyleyerek Putin’i selamlıyor.
AKP’nin ABD ve NATO karşıtı siyasi söylemi düşünüldüğünde; bu ilişkide Türkiye’nin önemini arttıracak, batı bloğunu sıkıntıya sokacak tüm girişimlerin, iktidar cenahında olumlu karşılık bulması son derece doğal.
Kendisini “milliyetçi – Türkçü” olarak tanımlayan bazı kesimler de Rusya’nın “imparatorluğa dönüş” projesini, “Turancılığın” bir benzeri olarak gördükleri için Putin’in çıkışına destek oluyor. Hitler gibi bir faşisti “Almanya’nın büyümesi için çaba harcayan iyi bir Alman” olarak gören bu anlayış, “her türlü büyümeyi” meşru gören bir siyasi anlayışı savunuyor.
Bu grupların ortak dileği Türkiye’nin başında da “Putin tarzında güçlü lider” görmek. Rusya’ya baktıklarında “imrenilecek bir toplumsal uyum” gören, Putin sevgileri hayranlık mertebesine ulaşmış, adı “Türkçü” ama ruhu “Rusçu” farklı bir kesim var karşımızda.
Rus Muhipleri Cemiyeti’ni tamamlayan diğer bir kesim ise bazı “sosyalist” gruplar. Bu kesimin içinde bazıları Rus devlet ajansı Sputnik’in maaşlı memurları oldukları için Putin’i alkışlamalarını normal karşılayabiliriz. İlginç olan kendi içinde sola kapalı bir devlet olan Rusya’nın, Türkiye gibi ülkelerde çalışanlarını iktidara muhalif, “solcu” isimler arasından tercih etmesi.
“Sosyalistlerin”; Sovyet Devrimi’ne, Bolşeviklere ve Lenin’e sahip çıkması beklenir. Putin’in Ukrayna’nın yaratıcısını Lenin olarak göstermesi ve bu “yapay devletin” sorumlusunun Bolşevikler olduğunu söylemesine rağmen, Türkiye’deki “sosyalistler” Menşevik tavrı alarak, Putin’in bu “sosyalizm düşmanı” açıklamalarını görmezden geldi.
Demek ki bizim “solcularımız” çarlık döneminde yaşasalar, bugün Putin’e ilham veren Rus Çarı’nın yanında yer alacaklar ve Bolşeviklerle savaşacaklardı. Çarlık Rusya’sında, Bolşeviklerin örgütlenmesini önlemek için polis ajanlarının işçi sınıfı lideri haline getirmesiyle etkili olan “polis sosyalizmini” anımsıyor insan.
Elbette bu “sosyalistlerin” Rus hayranlıklarını gizlemek için güçlü bir kamuflaja ihtiyaçları var. Anti- Amerikancılık ve NATO düşmanlığı, Türkiye gibi ülkelerde bağımsızlıkçı bir siyaset olmanın ötesine geçmiş, Rusya ve Çin’in beşinci kol faaliyeti haline dönüşmüştür.
Bir siyasi hareket sadece Amerikan düşmanlığı yapıyorsa, Rus yayılmacılığıyla ilgili söz söylemiyorsa bir soru işareti koyun. Bir siyasi hareket sadece NATO düşmanlığı yapıyorsa bir soru işareti daha koyun. Sadece ABD ve NATO karşıtı olmak, dünyaya bunun üzerine bakmak kimseyi daha çok anti-emperyalist yapmaz.
Olsa olsa “Aydınlıkçı” olursunuz. Bugün siyasi saflaşmayı NATO düşmanlığı üzerinden kuran Doğu Perinçek’in partisi, 12 Eylül döneminde Avrupa’da NATO’yu savunan tek parti olmakla övünüyor, Hollanda Komünist Partisi’ne de kendilerini yalnız bırakmadıkları için teşekkür mektubu gönderiyordu. Dünün NATO’cuları bugün de NATO düşmanlığı üzerinden Rusçuluğu örgütlüyor. Perinçek’in hikayesi herkesin ders çıkarması gereken önemli bir örnektir.
Biz sadece ABD emperyalizmine karşı değil, her türlü emperyalizme karşı çıkan, Atatürk’ün “bağımsızlıkçı” dış politikasına dönmek zorunda olan bir ulusuz.