Kimi hediyeler vardır; açtığınızda sadece bir nesneyle değil, bir fikri mirasla karşılaşırsınız.
Geçtiğimiz gün böyle bir armağan geldi elime.
Türk Solu Gazetesi ve Ulusal Parti Genel Başkanı Sayın Gökçe Fırat, bana kıymetli bir kitap seti gönderdi.
Sadece Gökçe Fırat’ın değil; aynı zamanda Okan İşbecer’in ve Yılmaz Gürbüz’ün eserleri de vardı içinde.
Bu kitapların çoğunu zaten okumuştum.
Çünkü bu kitaplar yalnızca okumalık değil; düşünmelik, tartışmalık, hissedilmelik metinlerdi.
Bugün tekrar elime aldığımda fark ettim ki:
Bazen bir kitabı okumak yetmez…
Onun arkasındaki mücadeleye şahitlik etmek gerekir.
Bu kitaplar, raflara dizilsin diye değil; zihinleri hizaya getirsin diye yazılmış.
Bu kitaplar, bir entelektüelin kütüphanesine değil; bir yurtseverin vicdanına hitap ediyor.
Ve şimdi…
Yıllardır kalemiyle mücadele eden bir yazar olarak, bu hediyeyi almak sadece bir mutluluk değil, bir onur, bir omuzdaşlık duygusu benim için.
Teşekkür ederim Türk Solu.
Teşekkür ederim Gökçe Fırat.
Bu kitaplar suskun kalamayacağımı bir kez daha hatırlattı bana.
Yazmaya devam edeceğim.
Çünkü bu ülkede hâlâ kelimelerin yükü ağır…
Ama omzundaki yükü bilen kalemler var.

