Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Ekrem İmamoğlu’yla birlikte katıldığı açılışta, “Nasıl olur da İBB Başkanı’nı görevden alırız, bunun peşindeler. Başkan’ın bir sonraki seçimde çok daha büyük oy alacağını biliyorlar. Hiç kimse unutmasın, Ekrem Başkan’ı kimseye kaptırmayız.” diyerek İmamoğlu’nun yeniden aday gösterileceğini ifade etmesi; AKP’nin başlattığı yargı sürecinin ve diğer taraftan terör soruşturmasının ne anlama geldiğinin anlaşılmadığının göstergesi.
Anlaşılan Kılıçdaroğlu, siyasi yasak davasında ceza çıkacağını tahmin etmediği gibi İmamoğlu’na biçilen siyasi yaptırımları da öngöremiyor. CHP Genel Başkanının Saray’da tasarlanan bu süreci okuyamaması, anamuhalefet açısından endişe verici. İmamoğlu’na yönelik bu ablukanın farkına varıldığında iş işten geçmiş olacak ve Erdoğan, en büyük siyasi rakibi olarak gördüğü İmamoğlu’nu tasfiye edecek.
CHP elitleri, İmamoğlu’na getirilen siyaset yasağının bir “uyarı” niteliğinde olduğunu ve AKP’nin daha fazla ileri gitmeyeceğini düşünüyor. Kılıçdaroğlu’nun “İstanbul’da seçimler yeniden yapılsın” demeci ve “İmamoğlu’nun daha fazla oy alacağını” ifade etmesi, İmamoğlu’nun yeniden seçime girebileceğine inandığını, iktidarın “bundan fazlasını göze alamayacağını” düşündüğünü gösteriyor.
Siyasi yasak kararının çıkmayacağını düşünerek Almanya’ya gitmek kadar büyük başka bir öngörüsüzlük örneğidir bu. İktidar, henüz yargı aşaması tamamlanmamış bir siyasi yasak kararını İmamoğlu’nun sadece olası bir Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekindiği için geçici bir tedbir olarak düşünmedi. Terör soruşturmasıyla birleşecek bu süreç, aynı zamanda İmamoğlu’nun yeniden belediye başkanı olarak aday olmasını engellemek için de tasarlandı.
Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kariyeri açısından yeniden belediye başkanı olacağı ve yükselişini devam ettirebileceği bir gelecek yok. Ya cumhurbaşkanı olacak ya da siyasi yasaklı!
Mevcut şartlarda İmamoğlu’nu güvence altına alabilecek tek şey Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi ve Erdoğan’ın rakibi olarak sahneye çıkması. Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı olarak seçildiği bir Türkiye’de, İmamoğlu’na yargı ya da idari soruşturma engeli getirilecek ve sonucunda İmamoğlu siyasi yasaklı olacağı için iktidar açısından siyasi bir rakip olmaktan çıkacak.
Ekrem İmamoğlu, benim de dahil olduğum bazı kesimler tarafından aşırı siyaset yaptığı, her kesimle uzlaşmaya çalıştığı ve ülkedeki “hemşehri hegemonyasının” bir uzantısı olduğu için “riskli” bulunabilir.
Ancak Cumhuriyet tarihinin en kritik seçiminde muhalefetin seçimi kaybetmesi çok daha büyük bir risk. Kendi dünyamızdan değil iktidar cephesi açısından bakıldığında ise İmamoğlu, 20 senelik AKP iktidarında Erdoğan’ı iki defa alt eden, gerektiğinde halkı sivil direnişe çağıran ve Türkiye’nin her yerinde “umut yaratan” bir siyasi fenomen haline gelmiş durumda.
Bazı gazetecilerin yazdığı ve henüz yalanlanmayan habere göre, siyasi yasak kararı öncesinde Saray’da Bekir Bozdağ’ın da katılımıyla yapılan toplantı, ardından çıkan mahkeme kararı ve hemen üstüne Soylu’nun terör soruşturması kartını öne sürmesi, İmamoğlu’nun yarattığı büyük etkinin saray cephesinden çok daha açık biçimde görüldüğünü anlatıyor.
Bu büyük ablukanın Saray açısından “büyük” gerekçeleri var ve süreç “bu kadarını göze alamazlar” seviyesini fazlasıyla geçmiş durumda.
Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları ne olursa olsun, İmamoğlu’nun aday olduğu bir belediye seçimlerinde AKP’nin kazanma şansı olmayacak. Saray, otoritesini zaafa düşüren “ikili yönetim” görüntüsünden son derece rahatsız. İmamoğlu’nun karşısında siyaset kartının çöpe atılmasının sebebi de İstanbul’da oy makasının muhalefet lehine her geçen gün daha fazla açılması. AKP kaybedeceği bir seçime girebilir ama kesinlikle kaybedeceğini bildiği bir adayla karşılaşmak istemez.
İmamoğlu davasına bakan hakimin yerinin değiştirilmesi, terör soruşturmasına bakan müfettişin “görevinden affını istemesi”, gördüğünü anlayan gözler için çok şey ifade ediyor.