Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimi için yeterli oyu %50 artı 1’den %40 artı 1’e düşürme önerisi siyaset dünyasında dalgalanmaya yol açtı. CHP cephesinin itirazları ile MHP cephesinin itirazları birbirinden farklı nitelikte olsa da; aslında her iki partinin açıklamaları Saray’ın siyaset için kurguladığı yeni tiyatro sahnesinde rol oynamaya tamamen hazır olduklarını gösterdi.
Farklı çevreler, Tayyip Erdoğan’ın kendine güvenmediği, %50’yi alamayacağından korktuğu, bir daha seçilebilmek için yeniden Anayasa değişikliği için bahane aradığı şeklinde eleştiriler yaptı.
Tayyip kendine güvenemiyordur belki ama muhalefete güvendiği kesin, bir. %50’yi alamayacağından korkmuyor zaten %50’nin çok çok altında olduğunu biliyor ancak yine de muhalefetin müstakbel “kazanamayacak” adaylarına ve stratejilerine güvendiği için bu konuda da bir endişe yaşamıyor, iki. Bir daha seçilebilmek için Anayasa değişikliğine falan da ihtiyacı yok; çünkü Anayasa Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bile bulunmayacak kadar basiretsiz ve teslimiyet içinde bir ana muhalefet partisi var zaten karşısında, üç.
CHP ve İyi Parti Genel Başkanlarının, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle aynı gerekçe ile seçim şartının %50’den %40’e düşmesine itiraz etmeleri ise tam bir rezilliktir: Anayasa’da bu kadar yetki Cumhurbaşkanı’na %50’den fazla oy aldığı için verildi!
Yani muhalefet halka yalan söylediğini itiraf ediyor. 16 Nisan 2017’de; mühürsüz oylarla yapılan referandumu ve Anayasa değişikliğini hukuksuz ve gayrimeşru kabul ettiklerini belirtmişlerdi. 6 yıldır “parlamenter rejime geri dönülecek” diyen parlamenter muhalefet, demek ki tüm bunları sadece AKP diktasına ve Anayasasızlığına karşı halkın büyük tepkisini sakinleştirmek için dile getiriyormuş.
%50 alsa ne yazar %40 alsa ne yazar! 16 Nisan 2017 seçimleri gayrimeşrudur. Hilelidir. Kaldı ki hilesiz olsaydı bile; %50 ile diktatörlük yapmak ile %40 ile diktatörlük yapmak arasında bir meşruluk farkı yoktur.
Kısacası sahte muhalefet cephesinde bir değişiklik yok. Şimdi yeni siyaset kurgusunun öznesi olan saray cephesine dönelim. Tayyip Erdoğan’ın %40 artı 1 tezini önermesi elbette ki bir gerilemedir. Bu öneri, Cumhuriyet’in 100. yılında, Kürt-İslamcı karşıdevrim cephesi için büyük bir hezimetin ve yenilginin itirafıdır.
AKP, “Türkiye Yüzyılı” adı altında başlattığı kuru gürültünün toplumda hiçbir etkisinin olmadığını gördü. Bunu zaten Gezi Direnişi’nden hemen sonra gerçekleşen 30 Mart 2014 Yerel seçimlerinden beri her sandıkta görüyorlar. Her seçimde, ya oy hırsızlığı, ya oy hilesi, ya patlayan bombalar, ya da son seçimde olduğu gibi muhalefeti felç eden MİT operasyonlarıyla sandığı bir şekilde aştılar. Ancak bütün gayrimeşru seçim “zaferleri”, toplumsal meşruiyetlerini ve tabanlarını daha da yıprattı.
AKP lideri şunu çok iyi biliyor ki; 22 yıllık karşıdevrimci diktalarına rağmen, milyonlarca yeni vatandaş ve seçmen ithal etseler bile, Türkiye’de Cumhuriyet düşmanı blok %50’yi aşamıyor. Ve hatta karşıdevrimci blokun öncü partisi AKP’nin kemik oyu -iktidarın bütün nimetleri, müdahalelerine rağmen- %35’in yani 3 Kasım 2002’deki seviyenin altına düştü.
AKP’nin “aksiyon felsefesi”nin temelinde baskın vardır. Stratejik değil taktik gücü öne çıkarır. Bu baskın eski müttefikleri satmak, yeni yandaşlar peydahlamak ve yeni yandaşları rant hırsıyla seferber edip eski müttefiklerin üstüne salmaktır. AKP diktası şu ana kadar iki dönemi böyle ilerletti. Şimdi de çekirge “üçüncü kez” sıçramak istiyor. Tek tek sıçrama dönemlerini hatırlayalım:
I. Dönem bloklar: AKP-PKK-Cemaat-liberaller-etnik ırkçılar iktidar bloku; Kemalist, milliyetçi, ulusalcı, solcu siyasi güçler muhalif güçlerdi. İktidar blokunun baş düşman belirlediği odak ise Türk devletinin sivil ve askeri bürokrasisiydi. İktidar blokundaki tüm güçler, bir talan vaadi ve ideolojisiyle seferber edildi. İlk talan seferinin bitmesiyle birlikte iktidar bloku güçleri birbirine girdi. 17 Aralık 2013 ilk dönemin bitiş dönemi olarak not edilebilir.
II. Dönem bloklar: 7 Haziran 2015’ten itibaren AKP-MHP-İslamcı Kürtçüler iktidar bloğu oldu. Muhalif güçleri Gezi’de kurulan bütün Cumhuriyetçi ve demokrasi güçlerini içeren halk muhalefeti oluşturdu. Amaç istikrarlı bir Saray rejimi kurmaktı. Yeni yandaş ve müttefikler Cemaat’in ganimetlerini yeniden paylaşma vaadiyle seferber edildi. İkinci talan seferi başarılı oldu ancak istikrarlı bir dikta rejimi, halkın ısrarlı direnişi sonucu, kurulamadı.
III. Dönem bloklar: AKP lideri ikili blok sistemi ile “MC” sosyolojisini sonuna kadar zorladı. Ancak bu denizin de sonuna gelindi. Şimdi üç bloklu sahte bir oyun kurgulanıyor:
1. Blok: AKP artı Kürtçü İslamcılar artı ithal edilmiş birkaç milyon yeni seçmen. Tayyip bu bloğa %40’ın yeterli olacağını düşünüyor. Ayrıca AKP’nin Kürtler arasında manevra alanını genişletip, Cumhuriyet düşmanı orijinal ideolojik kimliğiyle, yani Kürt-İslamcı faşizm ile yola devam etmek istiyor. MHP’nin elde ettiği kazanımlar böylelikle tasfiye edilecek. Ayrıca yeni iktidar bloğuna dâhil edilecek güçler için yeni bir talan coşkusu mümkün olacak. AKP MHP’den sorunsuz kurtulabilirse, Kürtler de gönül rahatlığıyla iktidar rantına kavuşabilecek.
2. Blok: CHP artı HEDEP. Sahte sol blok. Bu blok kurulursa CHP’nin oyu yüzde 20’nin altına düşecek. HEDEP ile birlikte ancak %25’i bile zor elde edecek bu blok, iktidar için asla bir tehdit olmayacak. Ayrıca Saray rejimi için en büyük ideolojik tehdit olan muhalefetin on milyonlara denk düşen Kemalist-milliyetçi-solcu ana damarı, CHP eliyle tasfiye edilecek. Ayrıca CHP ve HEDEP ittifakı sayesinde Kürt-İslam bloku iki büyük stratejik zafer daha kazanacak. Birincisi CHP ile MHP veya İyi Parti arasındaki tüm köprüler yıkılacak. Muhalefetin %50 aritmetiği tamamen çöpe atılacak. Gezi’de kurulan solcu-milliyetçi birliği parçalanacak. İkincisi Kürtçülük, İslamcı takılarak iktidarın, solcu takılarak da CHP’nin ve muhalefetin rantını yiyebilecek. Kürtçü sosyoloji her iki cephede kazanacak. Hele bir de “Batı tipi sol” adı altında LGBT v.s. gibi hayali eklentiler bu cepheye dâhil edilirse, Saray “100 yıl” rahat edebileceğini düşünüyor.
3. Blok: MHP artı İyi Parti. Bunlar gerçekten Türk milliyetçisi bir politika yürütse aslında %50’yi bile aşabilir. Ancak bir tarafta suikastlar, illegalite ve yolsuzluklarla kirlenmiş bir istihbarat bilmecesi, diğer tarafta tamamen tecrit olmuş İyi Parti, birlikte %20’leri zor aşacaktır. Kolaylıkla %35’leri zorlayan “milliyetçi oylar” yeniden tehlikesiz seviyelere yani %15’lerin altına çekilecektir.
İşte tasarı bu! Gerçekleşir mi? Hiç sanmıyoruz. Tayyip şansını zorluyor. Siyaseti bu denli tiyatroya çevirirseniz, kotlukları boşaltırsınız. Gidin bakın Şehir ve Devlet Tiyatrolarının oyunlarına. Salonlar bomboş.
Siyasetin sokağa döndüğü yerde oyunun kurallarını halk koyar. Kurulan dengeler de halka yarar. Gezi’de bunu gördük. Saray ve sahte muhalefeti böyle giderse zorla halkı yine devrimcileştirecekler.