Yıl 1994…
Refah Partisi Rize milletvekilli Şevki Yılmaz, 10 Kasım törenlerine katılmayıp reddedip, “Ben heykeltraş mı hayvantraş mı her neyse bunların yaptığı heykellerin karşısına geçip saygı duruşunda bulunmam. Bulunanlar da akıllarından zoru olan geri zekalılardır” demişti.
Yılmaz, Milli Görüş hareketinin içindeki azılı Atatürk düşmanlarının başında geliyordu.
Ona göre 10 Kasım törenlerini “ata, ite, puta tapanlar” düzenliyordu. “Laikliğin tarihin çöp sepetine gittiğini, gitmese bile artık ihtiyaç kalmadığını” söylüyordu.
Atatürk’e “hayvan”, Türk askerine “Moskof ayısı” diyebilecek kadar ileri gidiyordu.
Hizbullah’ın vahşet yıllarında söylediği “Çatlasanız da patlasanız da ben Hizbullah’ım, Türkiye’nin yüzde 95’i Hizbullah’tır. Hizbullah olmayanlar Hizbul şeytandır” sözleri çok tartışılmıştı.
Dönemin iktidar ortağı olan Refah Partisi’ne fazla güvenen Yılmaz, hükümet değişikliğiyle birlikte Türkiye’den kaçmak zorunda kaldı.
Ama Yılmaz’ı “Atatürk düşmanı” olarak tanımlamak doğru olmaz.
Kendisi aslında tipik bir “Siyasal İslamcı”dır. Bu yüzden de Atatürk düşmanı olmak fıtratında vardır. Bundan dolayıdır ki, AKP öncesi dönemin Atatürk düşmanlığını gösteren sembol isim olarak tarihe geçmiştir.
AKP iktidarından sonra Şevki Yılmaz çıkarılan afla Türkiye’ye döndü ve yeniden siyasete girdi.
Ancak “Milli Görüş gömleğine artık ihtiyacı kalmayan” Tayyip Erdoğan’ı zor duruma sokmamak için dışarıdan destek oldu.
Ancak misyonu önemli olduğu için temsili olarak oğlunu milletvekili yaptılar. Mehmet Akif Yılmaz üç dönem üst üste milletvekilliği yaptı, son seçimlerde üç dönem kuralından dolayı tekrar aday olamadı.
Babası Şevki Yılmaz şimdi “28 Şubat mağduru bir kanaat önderi”ne dönüşmüş durumda ve iktidar televizyonlarında AKP’nin devletin kasasını yandaşlara nasıl dağıtması gerektiği konusunda görüş bildiriyor.
Sosyal medyaya düşen “Atatürk’e hakaret eden liseli”nin çok kısa süre sonra gözaltına alınmasıyla bir “zafer” havası yaratanlar, Yılmaz gibi Atatürk düşmanlığıyla nam salmış sembollerin AKP Türkiye’sinde nasıl el üstünde tutulduğunu unutmuş olmalılar.
Tayyip Erdoğan’ın şeriatçı Afgan lider Gulbeddin Hikmetyar’ın dizinin dibinde fotoğraf çektiren bir siyasi gelenekten gelmiş olduğu, “Keşke Yunan kazansaydı” diyen Kadir Mısıroğlu’na duyduğu büyük vefa, Siyasal İslamcların Atatürk düşmanı genetiğini ortaya koyuyor.
AKP’nin Disney’deki Atatürk sansürüne tepkisini, liseli gencin gözaltına alınmasını işaret edip “Devlet geri döndü” diyenler için hatırlatalım: Devleti “plana sadık kalan esrarengiz ve milliyetçi adamlar değil, Şevki Yılmaz gibileri el üstünde tutan AKP aklı” yönetiyor.
Siyasal İslam “meczup olduğu için değil”, Atatürk düşmanlığını daha fazla “içinde tutamadığından” böyle figürler yaratıyor. Anıtkabir’e giderek Erdoğan için slogan atmak da bu ruh halinin bir parçası. İktidar olmak onlara yetmiyor; istedikleri şey Atatürk’e rahatça küfredilebilmesi ve herkesin de buna alışması!
Buna aracılık eden “liseli genç” de sonraki hayatında el üstüne tutulacak. “Tarikat, siyaset, ticaret” üçgeninin ağababaları bu rezilliği mutlaka “ödüllendirecek”, Şevki Yılmaz misali hiçbir zaman aç ve açıkta kalmayacak! Hayat bizlerin sosyal medya akışlarımızdan ibaret değil. AKP Türkiye’sinde Atatürk düşmanlığının getirisi bol!