Geçtiğimiz Perşembe günü (17 Mart) BirGün’ün manşetinde “Oligarklar iktidarı” ifadesini görünce ilk anda, “hayırdır bunların başına bir şey düştü de Rusya’daki Putin rejimini mi eleştiriyorlar?” diye kendi kendime sordum.
Tabii ki ortada böyle bir durum yoktu.
Önceki gün de yine BirGün’de Melih Pekdemir, “1 + oligarşi” başlıklı bir yazı yazdı. Yazıyı bu defa ilk ânın saf heyecanı da olmadan okudum. Yine beni yanıltmadığı için kendisine teşekkür etmem gerekir aslında. Yazıda Rusya’da Putin ve oligarklar çetesinin iktidarıyla ilgili tek kısım, Pekdemir’in alıntıladığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’deki AKP oligarşisiyle bunları karşılaştırdığı cümlelerdi.
Konu Birgün’den açıldı ama sadece onlar değil, Türkiye’de sosyalist-komünist hareketlerin, partilerin, gazetelerin büyük çoğunluğu, Ukrayna işgalinden itibaren dozu da iyiden iyiye artırarak Rus oligarşisinin savunuculuğunu yapıyor. Ve bu durum artık o kadar “normalleşti” ki kimse de çıkıp “sol, oligarşiyi savunabilir mi? diye soramıyor. Hem de Putin sağcılığı ve sol düşmanlığı da yine en baştan itibaren bizzat kendisi tarafından teyit edildiği halde!
Öyleyse, kimsenin yapmadığını biz yapalım ve bu soruyu biz soralım…
“Oligarşiyi savunan sol” kavramının tam bir oksimoron olmasının yanında, aslında sorunun kesin bir “hayır” olan cevabını vermeye tenezzüle dahi gerek yoktur. Ama maalesef vermek zorundayız…
Sol, kapitalizme ve emperyalizme, sömürüye karşı çıkmanın teorisi ve pratiği olduğu kadar özellikle Latin Amerika’daki ulusal kurtuluş mücadeleleri, aynı zamanda oligarşiye karşı mücadelenin teori ve pratiği olarak da ortaya çıkmıştı. Sol, bir taraftan emperyalizme karşı kavga verirken diğer taraftan da “ya aslında bizim ülkede de oligarşiyi desteklesek” gibi abesle iştigallere elbette düşmemişti.
Oligarşiler, hiçbir zaman emperyalizmin alternatifi olarak desteklenecek yapılar olarak görülmediği gibi doğrudan emperyalizmin komprador uzantıları olarak yıkılması gereken iktidarlar olarak değerlendirilmişti.
Gerçekte oligarşi çok eski bir kavram. Ve sadece sol tarafından kötülenen bir iktidar tipi de değil. Platon dahi, Devlet’te oligarşiyi en kötü rejimler arasında sayar. Gerçekte bir avuç zenginin, siyasî gücü de ele geçirerek çeteleşmesinden oluşan bir iktidardan başka bir şey de değildir. Bu haliyle sadece Latin Amerika’ya değil, Türkiye’deki AKP’nin Beşli Çete rejimine de, Rusya’daki oligarklar Putinizm’ine de tartışmasızca uyar.
Oligarşi yani çete rejimi tekelcilikten, monopolden bile kötüdür. Tekelcilikte bile en azından bir kurum, yasa, hukuk, bürokrasi vs olmak zorundadır. Fakat oligarşilerde sadece çete hukuku ya da mafya kanunu geçerlidir. Oligarklar ve daha doğrusu baş oligark ne isterse o olur.
Ama işte bizim sol da işte böyle bir oligarşinin su katılmamış örneği olan Putin Rusya’sını canhıraş savunur!
Mahir Çayan’ın fikirlerini savunduğunu hâlâ iddia eden Birgün’e ve Melih Pekdemir’e geri dönersek işin daha da vahim bir yanı ortaya çıkar: Mahir Çayan’ın tüm teorisi ve eylemi de oligarşiye karşı mücadele ve onun iktidarının üzerinde bina edildiği suni dengenin bozulması üzerine kuruludur. Buyurun oligarşiye karşı çıkacaksak Putin rejimi orada duruyor. Hem de şu anda en saldırgan, en kanlı haliyle…
Ama itirazlar elbette gelecektir: Rusya ve Putin, dünyayı çok kutuplu bir hale getirmektedir, o yüzden de desteklenmelidir.
Bir dakika!
Çok kutuplu bir dünyanın, tek kutuplusundan daha iyi olduğunu kim söylüyor? Daha da ötesinde, tek kutbun karşısına bu düzeni revize etmek için çıkan, daha geriden gelen, geri ve gerici emperyalisti neden desteklemek zorunda olalım ki? Ve şu da bir başka gerçektir ki geriden gelen, daha zayıf ve çok kutup sevdalısı emperyalistler, günümüzün Rusya’sı gibi, istediklerini başarmak için sağa sola saldırmaktan, hatta dünya savaşları çıkarmaktan çekinmez.
Dünya, bu tip yeni kutup olma heveslilerini Nazi Almanya’sı ve faşist İtalya bağlamlarında gördü. Tabii yaptıklarını da… Biraz daha geriye gidersek aynı şeyin Kayzer Wilhelm Almanya’sı için de geçerli olduğunu, bizim solun da o zamanlar Alman emperyalizminin peşine takılan İttihatçıların rolüne soyunduğunu görürüz.
Sol, ne bu tip heveslere destek olmak, ne de bunların peşine takılmak için var.
Buna rağmen isteyen tabii ki her türlü vahşeti, saldırganlığı, oligarşik rejimi görmezden gelerek Putin’i savunmaya devam edebilir. Bunu yaparken sol olduğunu da iddia edebilir.
Tabii ki biz de bunlara karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Oligarşiye de SOLigarşiye de karşıyım!