Somali deyince akla ilk ne geliyor? Motokuryenin ölümüne yol açan kaza ya da halkın algısına göre cinayet.
Yunus Emre Göçer’in vefat ettiği kazanın faili Somali Cumhurbaşkanı Muhammed Hasan Şeyh Mahmud’un oğlu Muhammed idi. Hiçbir yasal işleme uğramadan hemen yurtdışına kaçırılmıştı. Büyük tepkiler üzerine geri geldi. Gerçi gelmeden önce bilirkişi raporu lehine çıkmıştı. Bu sefer tutuksuz yargılanacağı yeniden karara bağlandı ve yine babasının yanına döndü.
Bundan sonraki gelişmeler AKP tipi “masa altı” diplomasisine örnek olarak verilebilir. 8 Şubat tarihinde Somali Savunma Bakanı Abdulkadir Muhammed Nur Ankara’da Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması imzaladı. Oğlu tutuksuz yargılanan Somali Cumhurbaşkanı Mahmud ise 22 Şubat’ta anlaşmayı onayladı.
Bu anlaşmaya göre Somali’de 2017’den itibaren faaliyet gösteren eğitim amaçlı Turksom askeri üssü artık, Türk savaş gemilerinin 10 yıl boyunca Somali sularını savunma amacıyla kullanacağı aktif bir askeri üsse dönüştü. Böylelikle Türkiye’nin ilk deniz ve hatta okyanus ötesi deniz üssü kurulmuş oldu.
AKP medyası doğal olarak bunu Türkiye yüzyılının bir atılımı olarak duyurdu. Kimileri ise Büyük Osmanlı coğrafyasının yeniden kurulduğunun ispatı olarak gösterdi.
Tabii bu propagandalara yönelik en büyük ve haklı itiraz Ege’de Yunan Deniz Kuvvetleri tarafından istila edilen irili ufaklı yüzlerce adamız ile ilgiliydi. AKP propaganda makinesi, Piri Reis’ten sonra Kızıldeniz’e geri döndük derken en büyük Yunan üssünün de Türkiye’de olduğu gerçeği hatırlatıldı.
Şu anda Türkiye’ye ait Ege sularında kurulan illegal Yunan askeri üslerinde görev yapan Yunan askeri sayısının 5000’i geçtiği tahmin ediliyor.
Ege meselesine çok giremeyeceğiz. Tayyip’in tıpkı Putin ile arasında anlamlandırılması çok zor özel ilişkisi gibi, Yunanistan’a yönelik de garip bir yumuşaklığı olduğu belli. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra Ege’de büyük mevziler kaybettik. Kaldı ki Türk-Yunan gerilimi, “yerli ve milli” ajitasyonun parçası yapılabilecek ve sonuna kadar haklı ve aynı zamanda da güçlü olduğumuz bir konu.
“Mavi Akdeniz” naraları atılırken, yüzlerce ada neden işgalci Yunan güçlerine bırakılıyor? Elbette bu soruların yanıtı er ya da geç ortaya çıkar.
Diğer yandan AKP’nin Afrika’ya ilişkin özel bir ilgisi ve iddiası olduğu açık… Ancak bu ilgi Büyük Osmanlı perspektifi ile mi açıklanmalı yoksa Büyük Ortadoğu taşeronluğuyla mı?
Sorular bazen yanlış sorulur ki çok kolay olan yanıt bir türlü verilemesin. AKP’nin İslamcı ve “Osmanlıcı” hırsları ile Büyük Ortadoğu Projesi arasında bir çelişki varsa, bu çelişki talidir. Örtüşme ve eşgüdüm ise esastır. Büyük “Osmanlı” zaten Büyük Ortadoğu içindir.
Suriye’de yaşananlar bunun en bariz ve basit ispatı. Bügün Osmanlı’dan en az 300 yıl daha eski olan, bin yıllık Türk-Selçuklu şehri Halep’te tek bir Türk kalmadı. İstanbul’daki Kapalıçarşı kadar büyük ve görkemli, üstelik Abdülhamit yadigarı olan Halep Kapalıçarşı artık yok. Yok edildi.
Yok edilen ve etnik temizliğe tabi tutulan Suriye’nin ve Suriye Türklüğü’nün yerinde ise bir PKK terör “devleti” var. AKP döneminde kurulan ikinci “Kukla Kürdistan.”
Davutoğlu “Saraybosna, Kahire, Halep, Erzurum” diye bağırıp duruyordu. Kim bilir sıra Erzurum’a gelir…
Somali özeline gelirsek… Motokurye cinayeti “tatlıya bağlanınca” bazı süreçler hızlandı. Belli ki uzun süredir beklenen askeri üs anlaşmasının önünde bir engel kalmamıştı. Somali Cumhurbaşkanı’nın direnci veya pazarlığı bitti.
Şimdi hemen son iki ayın kronolojisine bakıyoruz.
Trafik “kazası” meselesi halledildikten sonra Türksom ile ilgili bir gelişme olacağı belliydi. Bu gelişme üzerine Etiyopya merkezi hükümeti 1 Ocak 2024 tarihinde Somali’den ayrılan ve uluslararası camiadan tarafından tanınmayan Somaliland ile bir deniz savunma anlaşması imzaladı. 50 yıl boyunca Etiyopya donanması burada devriye gezecek ve denize açılan kapısı olmayan Etiyopya için Somaliland limanları kiralanacak. Batı’da hiçbir devlet bu anlaşmayı tanımadı ve anlaşmaya istikrarı tehdit ettiği eleştirileri yapıldı.
8 Şubat’ta Ankara’ya gelen Somali Savunma Bakanı apar topar AKP ile anlaşma imzaladı.
Bitmedi. Somalili Bakan, ayağının tozuyla Ankara’dan Mogadişu’ya iner inmez, ABD ile daha da ileri düzeyde bir savunma anlaşması imzalamış. 15 Şubat 2024’te Somali basını Somali Savunma Bakanlığı ile ABD Savunma Bakanlığı’nın Somali’de El Kaide’ye bağlı Eş-Şabab örgütü ile mücadele için ABD’nin beş askeri üs kurması konusunda anlaşmaya vardığını açıkladı.
Etiyopya’da iç savaş var. Ayrılıkçı Tigray Ordusu neredeyse başkenti ele geçiriyordu. Ancak AKP’nin sattığı ve kurduğu drone sistemleri savaşın gidişatını tam tersine çevirdi. Tigray Ordusu Türkiye ve Rusya’yı bir etnik temizliği desteklemekle suçluyor. ABD çok ortada yok ancak Avrupalı emperyalistler Tigray destekçisi bir konumda.
Diğer yandan yine AKP’nin desteklediği Somali merkezi hükümeti, Etiyopya’nın Somaliland’ta deniz üssü açmasını çok sert kınadı. Ancak Eş-Şabab’a dahi gücü yetmeyen Somali’nin askeri bir yanıt vermesi şimdilik çok zor. ABD ise Somali merkezi hükümetini Eş-Şabab’a karşı destekliyor. Eş-Şabab ise Somali’de sürekli Türk misyonlarına ve askeri üssüne yönelik saldırılarda bulunuyor.
Sudan’da da iç savaş var. Sudan merkezi hükümeti Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye tarafından destekleniyor. Darfur katliamıyla suçlanan Hızlı Destek Güçleri ise merkezi hükümet ve resmi orduya karşı savaşıyor. Mısır Hızlı Destek Güçleri’ne yönelik desteğinden dolayı en çok en çok Rusya’yı kınıyor. Aynı Mısır, Rusya ve Fransa ile birlikte Libya’da Türkiye’ye karşı Hafter güçlerini destekliyor. Türkiye ise Fransa dışındaki diğer Batılı emperyalistler ile birlikte Libya’nın resmi hükümetini destekliyor.
Mali, Çad, Nijer’de Fransa’ya karşı Rusya destekli cuntalar iktidarı ele geçirdi. Fransa ise ABD’yi bu gelişmelere göz yummakla suçluyor.
Somali’nin açıklarının korsanlardan arındırılması işi ise bambaşka bir mesele. Bu bir Birleşmiş Milletler operasyonu. Yani Türkiye’nin kurduğu üssün eğitim üssünden savunma üssüne dönüşmesi korsanlarla ilişkilendirilemez. Yeni Somali gelişmelerini İsrail-Hamas çatışmalarının ve Yemen’deki İran yanlısı Husilerin saldırılarının başlaması süreciyle ele almak gerekir.
Husilere yönelik ABD-İngiliz donanmalarının operasyonu Somali’ye ABD’nin AKP ile birlikte girmesini hızlandırmış olabilir. Somali’deki Türksom’un eğitim değil savunma üssüne dönüşmesi İsrail ve ABD için de olumludur. Nihayetinde Tayyip ile pazarlık yapılabilir. Ancak Husi veya Eş-Şabab ile yapılamaz.
Şimdi tüm bunları tekrar okuyalım ve bilmecenin içinden çıkmaya çalışalım. Belli ki Afrika’da Atlantik-Avrasya, demokrasi-diktatörlük, laiklik-dincilik değil; bal gibi sömürgecilik savaşları yeniden başladı.
Hani AKP reisi sürekli der ya… “Onlar sömürgecilik yapmak için geldiiiiii. Biz su kuyusu açmaya…”
Bir de değerli taş ticareti… Ve de kiralanacak deniz güvenliği…
Kendini “Türkiye’yi pazarlamakla mükellef” gören BOP eş başkanı, kupon arazilerinin arasına “Büyük Osmanlı” coğrafyasını katmaya çalışıyor.
Büyük Osmanlı ya da Büyük Ortadoğu… İsmini nasıl koyarsanız?