Osmanoğulları ezkaza devam edecek olsa, taht sırasında esamisi bile okunmayacak bir kolun düğününde Atatürk’e hakaret edilmişti.
Nikâh şahitliğini yapan meşhur (aslında meşum) “küfür” ehli Şevki Yılmaz, burada da Atatürk’e ve Balkan Türklüğüne hakaret etme fırsatını kaçırmadı.
Türk halkının bu alçaklığa karşı tepkisi her zamanki gibi hızlı ve sert oldu. Haber yorumları ve sosyal medya paylaşımları, Şevki Yılmaz ve ibrikçisi Halil Konakçı gibi Atatürk düşmanlarının neden bu ülkede bir geleceğinin olamayacağının ispatı niteliğinde.
Fakat bu tabloda önemli bir eksik var. Aydınlar.
Haberin ortaya çıkışının ertesi günü Türk Solu’nda Okan İşbecer’in yazdığı, “Şevki Yılmaz, ‘soysuz’ görmek istiyorsa Nutuk’a baksın!” başlıklı yazı dışında kaç gazeteci, kaç yazar Şevki Yılmaz’ı yerin dibine soktu?
(https://www.turksolu.com.tr/sevki-yilmaz-soysuz-gormek-istiyorsa-nutuka-baksin/)
Maalesef parmakla sayılır.
Manşetten cevap veren gazete, –iki gün üst üste– sadece bildiğimiz hafif kalibreli Sözcü’ydü. Hadi, iktidarın bu derece ele geçirdiği bir medya ortamında olağandır diyelim ama mesela Cumhuriyet’in ve Yeniçağ’ın aynı hassasiyeti göstermediğini de gördük.
Ama bu ülkenin anlı şanlı gazetecileri, düşünürleri, sembol olabilecek isimleri de belki bir iki tweet atmak dışında çoğunlukla suskundu.
Peki, olması gereken bu muydu?
Sonunda nikâhın diğer şahidi İlber Ortaylı, hafta sonu Hürriyet’te “Atatürk kurtuluştur” başlıklı bir yazı kaleme alabildi de garipsenen sessizliğine bir son vermiş oldu. Ama mesela “Atatürk” kitabında Lozan’ın zafer de hezimet de olmadığını yazacak kadar orta yolcu bir “tarih” çizgisi tutturmayı tercih eden hocamız, bunca halk tepkisi olmasa nikâhtaki soysuzluğa cevap yetiştirmeye tenezzül edecek miydi?
Siyasette de benzer bir kısırlık söz konusu. Özgür Özel, Bahçeli’nin tarzını anımsatan foseptikli konuşmasıyla meclis grubunu coşturup alkış aldı. O kadar.
Yüzlerce il-ilçe teşkilatınız var. Foseptikli çukurlu saçma sapan bir “goy goy” muhabbetiyle birbirinizi eğleyeceğinize, AKP’nin Montrö’ye sahip çıkan amirallere karşı yaptığının onda birini siz yapsaydınız, hukuku işletseydiniz, avukatları seferber etseydiniz Şevki Yılmaz, foseptiği olmasa da şimdiye çoktan kodesi boylamıştı.
Aslında gördüğümüz şey, aydın zümrenin halktan kopukluğudur. Halk, her zamankinden daha Atatürkçü, daha bilenmiş, daha kararlı.
Aydınlar ve siyaset ise, sanki halen 20 yıl öncesinin Küreselci ikinci Cumhuriyetçi atmosferiyle nefes alıyor. Milliyetçiliğin, ulus devletin, Atatürk’ün artık önemini yitirmiş birer ilkel sembolik takıntı olduğunu zannediyorlar. Abant toplantılarından çıkamıyorlar hâlâ.
Hatırlarsanız Riyad’daki şampiyonluk maçında da aynı şey yaşandı. Maçı iptal eden, tek başına Türk milletiydi. Millete yön vermesi gerekenlerse her zamanki gibi geriden takip etmişti.
Aslında bu çıplak gerçek ilk defa Gezi’de ortaya çıkmamış mıydı? Erdoğan, Atatürk’e ve İnönü’ye “ayyaş” yakıştırması yaptığında Türk halkı meydanları talimatla mı zapt etti? Tam aksine, siyaset, aydınlar, dernek ve örgütler halkın peşinden meydana geldi.
İşte yine halk öfkeden köpürürken aydın zevat yine heyecansız, yine ruhsuz yine isteksiz. Yani en basitinden ortada bir, anaya bacıya, soya sopa küfretme hadisesi var. Demek ki halktan farklı olarak Atatürk’te bir Ata da göremiyorlar. Sinirlerine dokunmuyor, zorlarına gitmiyor, canlarını sıkmıyor.
Ama ulus devlet yine ayağa kalkacak. Türk halkı, Siyasal İslam’ın prangalarını kıracak. Türkiye, demokratik, laik, Atatürkçü bir çizgide yeniden yol alacak.
Onlar yine olmasın. Kendileri bilir. Türk halkı kendi aydınını da yeniden yaratır.