“Marketlerin önündeki kuyruklardan iş adamları sorumlu. Büyük market zincirlerinin halka karşı komplo hazırladığını tespit ettik. Market zincirinin sahiplerini tutukladık ve halka karşı ekonomik savaş yürütmek suçundan hapse attık.” diyordu Devlet Başkanı 2015’te.
Olayın yaşandığı ülke Venezuela, konuşan da Başkan Maduro’ydu.
Türkiye’de zincir marketlere yönelik başlayan büyük kampanyayı görünce, insan hemen benzerlik kuruyor. AKP sayesinde var olmuş, AKP sayesinde büyümüş, AKP sayesinde en çok kazanan şirketler arasına girmiş bu gruplar, şimdi iktidarın hedefinde.
Ak troller tarafından sosyal medyada başlatılan “Zincir marketlere kayyum atansın!” kampanyası, iktidar medyası yazarları tarafından da destekleniyor. Sabah yazarlarından Dilek Güngör, zincir marketlerin “devlete kafa tutan kapitalist çetelere dönüştüğünü; o halde devletin sıcak nefesini de yakında enselerinde hissedeceklerini” yazdı.
BAE dönüşü Erdoğan’ın uçakta, “Bakan Nebati’nin patronlarla görüşeceğini ve teftişe devam edileceğini, rafların 1-2 ay içerisinde düzeleceğini” söylemesi, Güngör’ün yazısındaki “çete” kelimesini daha da anlamlı kılıyor. Süper market patronları mesajı almıştır!
Böylece iktidar oluşan fiyatların bütün sorumluluğunu süper marketlerin üzerine bırakarak, kendisini aklamış oluyor. Enflasyonla mücadele eden Erdoğan, zam yaparak halkı zor duruma düşürmeye çalışan “hain” patronlara karşı!
Kimileri piyasanın büyük aktörlerini epeyce korkutan bu süreçten keyiflenebilir. AKP’nin ekonomide attığı bu adımlar kimileri için devletçiliğe yönelme, kimileri için de AKP sonrası dönem için “halkçı, kamucu” politikalara zemin hazırlama anlamına geliyor olabilir.
Ancak süreç “anti kapitalizm, devletçilik ya da kamuculuk” falan değil, serbest piyasa ekonomisinin kabile ekonomisine tamamen dönüşümü. Sermaye ve patron düşmanlığı yapmak, Türkiye’yi daha da özgürleştirmeyecek aksine bütün güçleri tek merkezde toplayan oligarşik bir dönüşüm yaşanıyor.
Bakanların görevlerinden “af isteyip” ayrılma şansı var ama patronların böyle bir imkanı da yok. Patron olmaya devam etmek, kendilerine edilen hakaretleri de sineye çekmek durumundalar. Onların toplumsal nefreti emmek gibi bir misyonları da var.
Onlar da çaresizce topu üreticilere atıp, “üreticiden zamlı ürün geldiğini, bazı ürünlerde zararına satış yaptıklarını” söylüyorlar.
Üretici fiyatlarındaki artışın tüketici fiyatlarına yansımasına devlet eliyle engel olmak “solcu” bir politika gibi görünse de, sonucu “kıtlık” olan eski bir Sovyet Rusya politikasıdır. Diktatörlükler de zaten açlıkla beslenir.