Tayyip Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik yeni operasyon açıklaması, Türkiye’nin seçim sürecine girdiğini gösteriyor. 7 sene önce 2015 Haziran seçimlerinden önce Türkiye Şah Fırat Operasyonu’nu başlatmış, Süleyman Şah türbesi yerinden alınarak başka bir yere nakledilmişti.
İktidara yakın Türkiye Gazetesi’nin bugünkü manşetinin “Süleyman Şah yerine dönecek” olması bir tesadüf değil. Habere göre Türkiye bu bölgelerdeki terör örgütleriyle yoğun bir çatışmaya girecek ve türbe de eski yeri olan Karakozak’a taşınacak.
Seçim öncesi Suriye operasyonları sadece türbe operasyonuyla sınırlı değil. 16 Nisan 2017 referandumundan önce de Fırat Kalkanı Harekatı başlatılmış, tarihi bir öneme sahip olan seçimi Türkiye bir çatışma ortamında geçirmişti.
Yine aynı şekilde 24 Haziran 2018’de yapılan seçimlerin öncesinde Zeytin Dalı Harekatı ve Idlib operasyonu başlatılmış, seçim atmosferi de buna göre şekillenmişti.
Şimdi de benzer bir döneme yaklaştığımızı söyleyebiliriz. Bu sefer iktidarın eli Ukrayna-Rusya savaşının sağladığı hareket alanından dolayı daha da rahat. AKP açısından Rusya’nın Suriye birliklerini geri çekmeye başladığı, ABD’nin de Ukrayna’ya yoğunlaştığı bir dönemde Suriye boş bir alan olarak değerlendiriliyor ve bu boşluk bir “fırsata” dönüştürülmek isteniyor.
Elbette iktidar bloğunun iç siyasette de güçlenmesi ve muhalefetin kırılmasını hedefleyen bir strateji bu. Özellikle HDP üzerinden muhalefete yüklenmenin, PKK ile işbirliği suçlamalarının artacağı bir politik ortama doğru gidiyoruz. İktidarın ekonomik olarak büyük bir yıkım yaşayan, yaz aylarında beklenen turizm gelirlerinin de olmayacağı bir dönemde, halkın yaşadığı ve sona erecek gibi de görünmeyen büyük yoksulluğu örtecek bir gündeme ihtiyacı var.
Böylesi bir operasyon ABD’nin de tepkisini çekeceği için iktidarın ihtiyacı olan AKP-batı çatışması bu şekilde tedarik edilmiş olacak. Bolca NATO karşıtı, ABD düşmanı söylemlerin kullanılacağı, AKP tarzı “anti-emperyalist” söylemlerin arşa varacağı bir döneme giriyor olabiliriz. Ekonomik buhran ancak böylesine radikal siyasi söylemlerle ikame edilebilir.
Bu dönem iktidar bloğunu kendi içinde sıklaştırdığı gibi, tezkere dönemlerinde sıklıkla gördüğümüz gibi muhalefetin de hizaya geçirilmesi açısından da oldukça “kullanışlı”.
Suriye’de terörle mücadele sürecinin bir “kaos”a dönüşmesi Türkiye açısından en kötü ihtimal. Son günlerde artan şehit cenazeleri bizleri böylesine bir endişeye sürüklüyor.
Türkiye’nin, bölgesel kuvvetlerin nispeten kendi dertleriyle uğraştığı böylesi bir dönemde etkin güç olmak adına maceraya girişmesi, batılı devletlerin bölgeye daha da büyük bir destek vermesine de sebep olabilir. Terörü yok etme düşüncesinin tam tersi bir sonuç vermesi ihtimaller arasında. Böyle bir çatışmanın varlığı olması, Türkiye’yi daha da yalnızlaştıracak, bu durum da Suriye yönetimini daha fazla memnun edecektir. Suriye’de göreceli bir istikrar döneminde artan bir gerilim, Suriyelilerin ülkelerine dönme ihtimalini daha da azaltacak, onları Türkiye’de kalıcı hale getirecektir.