CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün grup konuşmasında tüm Türkiye’yi, özellikle de Erdoğan’ı, akşam 22.00’de sosyal medya üzerinden paylaşacağı iddiaları izlemeye davet etti.
Herkesi bir merak aldı tabi, Kılıçdaroğlu yine neyi ifşa edecek diye, Erdoğan’ın kaçış planı ve Ensar ile TÜRGEV çıktı.
Elbette Erdoğan’ın kaçacak olmasının ifade edilmesi, yurtdışına para transferi yapmalarının, bunların sözde İslamcı vakıflar üzerinden yapılmalarının dile getirilmesi önemli ve iktidarın moralini, motivasyonunu bozmak açısından önemli ve gerekli. Ancak burada sorulması gereken iki soru var:
Kılıçdaroğlu bunu ne kadar başardı?
İkinci olarak ana muhalefetin işi SADAT, TÜRGEV gibi AKP’ye yakın vakıfları, şirketleri ifşalamak mı yoksa Erdoğan iktidarını devirmek için gerekenleri yapmak mı?
Öncelikle ikinci sorudan başlayalım. Türkiye artık seçim potasına girmişken, ana muhalefetin SADAT’mış, Ensar’mış, TÜRGEV’miş bunları bırakıp seçimde ne yapacağına odaklanması lazım. Burada öncelikli olan konu, muhalefetin Erdoğan’ı devirecek adayının kim olacağını belirlemesidir. İkinci önemli konu ise seçim güvenliğinin nasıl sağlanacağını şimdiden düşünmek, planlamak, organize etmek gerekir.
TÜRGEV, Ensar vs bunlar önemsiz konular mı? Elbette değil. Çocuklarımızın geleceklerini karartan bu vakıflar, bu vakıflar üzerinden para transferleri, Erdoğan ailesinin bunlardaki rolü elbette çok önemli ve hepsi tek tek hesabının sorulması gereken şeyler. Ancak tüm bunlar seçimden sonra, iktidar değiştiğinde ve yargı yoluyla yapılabilecek şeyler.
Bunları bugün ifşa etmek, “kaçacağını biliyoruz” demek çok da marifet değil. Erdoğan’ın seçimi kaybettiği an kaçacağını bu ülkedeki herkes biliyor. Bunun için video çekmeye gerek yok.
Çok önemli bir tespitmiş gibi “Erdoğan körfez ülkelerine değil ABD’ye kaçacak” demenin de bir anlamı yok, çünkü bu da az çok tahmin edilebilir. İki nedenden dolayı Erdoğan ABD’yi seçer; birincisi ABD, Erdoğan ve benzerlerinin son sığınağıdır. İkincisi, körfez ülkeleri dediğimiz BAE ve Katar gibi ülkeler, Erdoğan gibi kendini “ümmetin lideri” olarak gören birini istemezler.
Konu Erdoğan’ın bu vakıflar aracılığıyla yurtdışına para kaçırması ise bilinmeyen şeyler değil. Bu vakıflar sırf İslamcı sapıklar çocuklarımızı taciz etsinler ya da Erdoğan’ın mahdumu oyalansın diye kurulmadı ya?
Kılıçdaroğlu, bu vakıflar üzerinden AKP’yi, Erdoğan’ı yıpratıp seçim kazanabileceğini sanıyorsa gerçekten durum çok vahim demektir.
Daha yakın zamanda Man Adası belgelerinin gerçek olduğu mahkeme kararıyla tescillendi de ne oldu? Bu belgeleri de Kılıçdaroğlu ifşa etmemiş miydi?
Yine yakın zamanda TÜGVA ile ilgili bir ton bilgi, belge ifşa edildi, ne oldu?
Bu ülkede 17/25 Aralık süreci yaşandı. O zaman bile tek bir soruşturma açılamadı bu adamlar hakkında. Muhalefetin de artık bunu anlamış olması gerekmez mi?
Son olarak Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı rakamların, Erdoğan’ın elinin kiri bile olamayacak rakamlar olduğunu görmemiz gerekiyor. Erdoğan bu kadar şeyi, kendisi için üç kuruş sayılacak bir meblağ için yaptıysa, kaçış planını bunun üzerine kurduysa onun da vay haline.
Gerçek rakamın bu değildir, bunun kat be kat üzerindedir ama gerçek rakamı bilsek bile bunun şu an için bir önemi yok. Sadece bilmiş oluruz ki, en azından şimdilik, bu bilgi işimize yaramaz. Ha, Kılıçdaroğlu çarşı karışsın diyorsa da, Erdoğan ailesindeki o isimleri saklamayacak.
Peki, Kılıçdaroğlu tüm bunları bilmiyor mu da işi gücü bırakmış bunlarla uğraşıyor?
Gerçekten AKP’yi böyle yıkabileceğini mi düşünüyor, yoksa etrafındakiler, danışmanları Kılıçdaroğlu’nu yanlış mı yönlendiriyor?
Ben şahsen Kılıçdaroğlu’nun AKP’yi böyle devireceğini düşünecek kadar saf olduğuna inanmak istemiyorum. Ancak Kılıçdaroğlu’nun genel hali, tavrı da bu kadar saf olabileceğini gösteriyor.
İkinci olarak, Kılıçdaroğlu’nun etrafındakiler ve danışmanları tarafından yanlış yönlendirildiği ihtimali her geçen gün artıyor. Kılıçdaroğlu bir şeyler yapmaya çalışıyor, muhalif kesimler de her seferinde heyecanlanıyor ama hepsinin sonu hüsran oluyor. Adalet Yürüyüşü böyleydi, devamı gelmedi. Geçtiğimiz Aralık ayında Mersin’de başarılı bir miting yapıldı gerisi gelmedi.
Canan Kaftancıoğlu için hukuksuz bir ceza verilmiş, insanlar il başkanlığının önüne “hak, hukuk, adalet” diye toplanmış. Beklenen, Kılıçdaroğlu’nun oradan alıp yürümesidir, değil mi? Ama yok, Kılıçdaroğlu ertesi gün SADAT’ın önünde! Aynı şeyi Erdoğan yapsa, deriz ki “gündem saptırıyor.”
Bu videolarla Kılıçdaroğlu’nun gündem belirlediğini sananlar da fena yanılıyorlar. Kılıçdaroğlu’nun bu videolarda anlattığı şeyler, muhalif kesimlerin bildiği ve bizim kendi aramızda tartıştığımız şeyler. AKP’li kitle, yani Kılıçdaroğlu’nun asıl dağıtmak istediği kesim açısından ise bu videoların hiçbir etkisi yok.
Kılıçdaroğlu artık danışmanlarını mı değiştirir, ne yapar, nasıl yapar bilmem ama bir an önce Türkiye’nin gerçek gündemi olan seçimlerde AKP’nin yenilmesi konusuna eğilmesi gerekiyor.