Siyaset dünyasında 1 Nisan söylemi egemen. AKP’nin önde gelenleri 31 Mart yerel seçimlerinden sonrası için açıklamalar yapıyor. DEM’ciler de… İkinci AKP-DEM ittifakı kurgulayanlar da “1 Nisan’a odaklanıyoruz” diyor.
Diğer yandan CHP içindeki bütün hizipler, 1 Nisan ile ilgili açıklamalar yapıyor. Seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz CHP içinde kılıçların çekileceği kesin gibi.
1 Nisan ile ilgili en belirleyici açıklamayı ise AKP lideri Tayyip Erdoğan yaptı. AKP lideri, oğlu Bilal Erdoğan’a ait TÜGVA toplantısında yaptığı konuşmada bu seçimin son seçimi olduğunu açıkladı:
“Benim için bu bir final, yasanın verdiği yetkiyle bu seçim benim son seçimim; çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak… Tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de.
(…) Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, inşallah sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.”
Bu demeç, Tayyip Erdoğan’ın yine kendi seçmen kitlesine duygu sömürüsü yaptığı yönünde yorumlandı. AKP lideri her seçimden önce bu son seçimim, bu garibin boynunu bükmeyin şeklinde açıklama yapar. Ancak Tayyip Erdoğan’ın “yasayı”, “Anayasal yetkiyi” hiç önemsemediğini çok iyi biliyoruz. Eğer önemseseydi 2023’teki seçime de girmemesi gerekiyordu.
Kendisi aslında şu anda üçüncü kez Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor. Açıkça Anayasa ihlali var ancak CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun inanılmaz siyasi dehasından (!) dolayı bu ihlal Anayasa Mahkemesine (AYM) götürülmedi. O yüzden şimdi de üçüncü değil aslında dördüncü kez seçilebilmek için türlü kılıflar uydurabiliyorlar.
AKP liderinin bu açıklamadaki asıl amacı “aman reis, bizi yalnız bırakma, bir daha gir” şeklinde bir yanıt örgütlemekti. Nitekim önceden talimat verilmiş olacak ki eski AKP Adalet Bakanı ve hukuk çiğneme açısından başlı başına ayrı bir ekol olan Bekir Bozdağ sosyal medyadan, önceden hazırlanmış formülü hemen paylaştı:
“Yarınlar ne getirir, bilinmez. Belki de vakti gelince TBMM seçimlerin yenilenmesi kararı alarak, Cumhurbaşkanımıza yeniden adaylık yolunu açabilir. Yarın ola, hayr ola.”
Ardından şimdiki Adalet Bakanı Yılmaz Tunç devreye girdi:
“O günlere daha çok zaman var. Önümüzdeki 4,5 yıl içerisinde neler olur, neler biter, Mevla’m neler gösterir? Vatandaşlarımız 17 sandıkta Sayın Cumhurbaşkanı’mızın arkasında durdu. Şimdi 18. sandık. Sayın Cumhurbaşkanı’mız tabii Anayasa’ya göre ‘Son seçimim’ dedi gençlere. Burada tabii Anayasa’nın başka maddeleri de var. Anayasa’nın 116. maddesinin 3. fıkrasında da Meclis seçimleri yenilerse o durumda da üçüncü kez adaylık söz konusu olabiliyor.”
Yineliyoruz. Üçüncü değil dördüncü kez aday. Bunun da formülü belli ki bulunmuş. Tunç’un söylediği yöntem de Anayasa’ya aykırı. Tunç Anayasa’nın 116. Maddesine gönderme yapıyor. 116. Maddeyi aktarıyorum:
“MADDE 116 – Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir. (…)”
Açıkça “ikinci dönem” diyor madde. Ama AKP’ye göre zaten şu anda üçüncü dönem değil, ikinci dönem. Oysa geçen seçimde ihlal ettikleri Anayasa’nın 101. Maddesi’ni aynı şekilde zorlasan bile böyle bir yorum çıkmaz. Aktarıyorum:
“Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”
Tekrar ve öfkeyle hatırlatıyoruz. Kılıçdaroğlu’nun aymazlığı ve gayriciddiliği yüzünden bu ihlal AYM’ye götürülmedi. İhlalin AKP açısından gerekçesi, bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilmesi açısından sayma işleminin Anayasa değişikliğinden sonra başlatılması gerektiğiydi. O yüzden kendileri Tayyip’in “bir” sayısında olduğunu iddia ediyorlardı.
Peki, ama Madde 116’da “ikinci dönem” ifadesini nasıl aşacaklar? Aşamazlar. Ne şekilde sayarsan say, üçüncü dönemdeyiz. Ama sorun değil! Özgür Özel de AYM’ye gitmeyecektir denebilir. Aymazlık konusunda yarış halinde selefiyle. Zaten AYM kalacak mı o da meçhul.
Yılmaz Tunç’un gönderme yaptığı yönteme göre TBMM’deki vekillerin 5’te 3’ü erken seçin kararı almalı. Bu ise 360 vekil gerektiriyor. Bunun için Cumhur İttifakı partilerinin sayısı yetmiyor. Ama DEM vekillerini de eklenirse, 360 vekil aşılıyor.
İşte senaryo da bu… Herkesin beklediği 1 Nisan senaryosu. 1 Nisan tarihinde CHP ikiye bölünecek. Muhalefet iyice gerileyecek. DEM, AKP ile ikinci açılım başlatacak. Zamanı gelince de hep birlikte “toplumsal barış” adına erken seçime gidecekler. MHP zaten her şeye ikna olur.
AKP lideri Tayyip Erdoğan bugünkü Şırnak mitinginde yine “özür” minvalinde açıklamalara başladı:
“Cumhuriyet tarihi boyunca ülkemizin pek çok yerinde insanlarımız sıkıntı çekti, eziyet çekti. Geri kalmışlık sadece bu bölgenin değil, küçük bir kesim dışında her şehrin kaderi yapılmak istendi. Bir döneme damgasını vuran faşizan uygulamalar; bu ülkenin değerlerine sahip çıkmak isteyen insanların başına musallat olmuştur. Bölücü terör örgütü bu topraklarda kurulmaya çalışılan zulüm düzeninin sürmesi için ülkemizin başına bela edilmiştir. Devletin hataları elbette olmuştur.”
AKP gibi olmaya çalışan CHP daha “helalleşme”, “özür dileme” turlarına daha tamamlayamadan, AKP kendi “megri megri” seanslarına başlayabilir. Taşlar bağlı olunca, AKP istediği gibi at koşturabiliyor. Bu yüzden bahsettiğimiz senaryo hiç de uçuk değil.
Adamların hakkını verelim. Bugüne kadar hangi konuda Anayasa’yı çiğnemeyi vaat ettiler ise, mutlaka vaatlerini gerçekleştirdiler.