“- Seni sordular.
– Beni mi sordular?
– Evet, anneannen tribünden izliyor, o olmasaydı, kazanamazdık diyorlar.
– Teşekkür ederim.”
Yukarıdaki kısa ama insanın içini sıcacık eden diyalog, voleybolcu Ece Kozdere ve anneannesi Sabire Teyze arasında geçiyor.
Belki maçı izlemişsinizdir.
Hafta sonu KFC Kadınlar 1. Ligi’nde oynanan final maçında Bahçelievler Belediyespor, rakibi Aras Kargo’yu 3-0 yenerek, Vodafone Sultanlar Ligi’ne çıkmayı garantiledi. Maçın yıldızlarından biri de 13 yaşından beri voleybol oynayan Ece Kozdere.
Maç bitiyor. Şampiyonluk seremonisi ardından madalyasıyla birlikte, kendisini izlemeye gelen anneannesinin yanına koşuyor Ece.
İzlemediyseniz şimdi hemen açıp o videoyu izleyin derim. Sabire Teyze’nin yüzündeki mutluluk, heyecan, gurur görülmeye değer.
Anneanne olmak budur işte. Adım atmaya başladığı andan itibaren torun peşinde koşmak. Koştukça gençleşmek.
Onun sevincini, mutluluğunu belki de torunundan daha fazla hissetmek.
Uzun zaman göremese sesiyle yetinmek. Sesini duyamasa, sağlıklı olduğu bilerek mutlu olmak.
Anneanneler 83 yaşında da olsa, 90 yaşında da olsa, alır bastonunu her yere gelir torunlarıyla…
Torun olmak nedir peki?
Şampiyon olduğunda ilk anneanne kucağına koşmaktır. Onun gözlerindeki sevinci görebilmek için dünyaları verebilme gücünü kendinde hissetmektir.
Yıllarca çektiği acıları seninle unutturma isteğidir.
Uzun süre sesini duyamasan da, göremesen de, seni hep ama hep sevdiğini hissetmektir.
Evlendiğinde yanında olamazsa, gelinliğini giyip ona koşma isteğidir.
Günü geldiğinde ona veda edebilmektir.
Onu hep seveceğini, özleyeceğini bilerek.
Sabire Teyze’nin yüzü, gülüşü bana anneannemi hatırlattı. Eminim siz de izleyince kendi anneannenizi hatırlayacaksınız.
Ece Kozdere’yi önümüzdeki sezon Filenin Sultanları’nda da izleriz. Ama Sabire Teyze’yi tüm Türkiye’ye tanıttığı için şimdiden gönüllerin de sultanı oldu.
Ece Kozdere’ye ve Bahçelievler Belediyespor’a şimdiden başarılar dileriz.