Daha bir sene bile geçmedi. Tayyip Erdoğan İstanbul’a çağırdığı Türk Devletlerinin başkanlarıyla kurabiye yemiş, çay içmiş sonra da şu açıklamayı yapmıştı: “Konseyimizin yeni adı artık Türk Devletleri Teşkilatı’dır.”
Bu açıklamadan sonra MHP’liler falan hemen dombıralı paylaşımlara başlamıştı. Daha birkaç yıl önce “Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldık” denince coşarak haykıran Ak-Troller, bozkurtlu Turanlı paylaşımlar yapmıştı. Ha bir de Aksakallılar Konseyi kurulmuştu. Başkanı da Binali Yıldırım ilan edilmişti.
Tam olarak yazalım. Eksik olmasın. Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım! Tarihte hiçbir aksakallıya bu denli tumturaklı bir sıfat nasip olmadı. Böylece eski AKP Genel Başkanı, eski düşük profilli başbakan, eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adayı, eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adayı Binali Yıldırım bir unvan daha kazanmış oldu.
Bunca deneyim, bunca sıfat, bunca görevin ve ticari işlerin ortasında Binali Yıldırım’a bir de dünya çapında bir misyon yüklenmişti ve ben kaygılıydım. Acaba “Aksakal” bu görevin altından kalkabilecek miydi? Ve tam olarak ne yapacaktı? Kendisinden ne bekleniyordu?
Bir de kafama takılan diğer soru. Aksakallılar Konseyi’nin diğer üyeleri kim acaba? Mesela Binali Yıldırım başkan ise, başkan yardımcısı kim?
Daha bir yıl geçmedi muammaların hepsi çözüldü. Galiba Binalı Yıldırım aksakallıların başkanı olarak düşünmüş, taşınmış, Türk Devletleri için en iyisi ne olabilir diye kafa patlatmış. Sonunda aklına cin gibi bir fikir gelmiş.
Yahu biz niye öyle ayrı teşkilat falan kuruyoruz ki; hazır kurulmuşu var. Rusya ve Çin’in yamacına doğru şöyle yanaşıversek.
Bu fikir Tayyip’in hoşuna gitmiş olmalı. Pek devletli Devlet Bey’i de ikna etmek zor olmasa gerek.
Tabii ya! Yeni tip Turan taktiği. Hep Çinli prensesler mi bizi içten fethedecek? Neden bu sefer Türk prensleri Şangay Teşkilatına girip içten fethetmesin ki?
Geçen sene Ak-Troller örs üstünde demir döven kaftanlı Tayyip Erdoğan fotoğrafları paylaşırken, bu sene Semerkant’ta Tayyip Erdoğan’ın masada diğer devlet başkanlarıyla yaptığı geyik muhabbetinin fotoğrafını paylaşıyor. İşte masaya Tayyip hâkimmiş, Şangay Teşkilatı’nı da fethetmiş. Yaptığı her espriye Putin dâhil bütün liderler kahkahalarla gülüyormuş, ortalığı kırıp geçiriyormuş.
Tam bir dünya lideriymiş. Şangay Örgütü’nün neşeye ihtiyacı vardı demek ki!
Herkes o masaya bakarak bir anlam çıkardı. Masadaki ülkelerin hepsinin diktatörlük ya da yarı diktatörlük rejimleriyle yönetilmesi yapılan bir tespitti.
Doğru bir tespit ama benim aklıma çok o takılmadı. Benim Semerkant fotoğraflarında aklımda kalan şu: Tarihin ve bugünün en büyük Türk katliamcılarından üç devlet orada: Çin, Rusya ve İran.
Peki, geri kalanlar? Türk Devletlerinin temsilcileri deniyor. Hatta bir Türk Devleti olan Özbekistan hem daimi üye hem de toplantıya ev sahipliği yapıyor. Ancak bana orada Türk lideri varmış gibi görünmedi. Sanki Çin, Rusya ve İran kendi rejimlerinin zapt ettikleri alanı zaten garanti altına almışlar, masaya da mankurtları çağırmışlar: “Gelin bakalım. İşbirliği yapalım. Siz saltanatınıza devam edin, kendi halklarınızı da bizim yerimize esir edin.”
Eksiklikler yok değil. Masada bir Ermenistan yok örneğin. Ama sorun olmaz. Kazakistan’dan sorumlu olan kişi geçen sene halkını katletmekte geri kalınca, Rus ve Ermeni askerlerini hemen çağırmıştı ülkesine. Hem de Rusça konuşarak devlet televizyonundan yapmıştı davetini.
Semerkant’taki toplantı sırasında Ankara’da Doğu Türkistan’da Çin’in soykırım politikalarını protesto eden Uygurlara polis vahşice dayak atıyor. Yani Çin’in buralara kadar gelip sopa sallamasına gerek yok. Gerçekten de bir “işbirliği” var. Şangay işliyor.
Mankurt deyince herkes üstüne alınmasın. Mankurt bilinçsizleştirilmiştir, köleleştirilmiştir ama kökü Türk’tür. Bu yüzden zaten kökeni Türk olmayan ve bilinçsiz falan olmayan, son derece şuurlu bir şekilde Türk düşmanlığı yapan kişileri bu tanımlamanın dışında tutuyorum.
Reel politik falan düşünüyorum. Olabilir. İnsan düşmanıyla bile aynı masaya oturabilir. Hele maksat “ekonomik işbirliği” ise neler yapılmaz ki? Değil mi Binali Bey?
Ancak merakım artıyor. Kim bu daimi üye devletler, kim bu katılımcılar? Nasıl bir işbirliği kurulmuş?
Listeye bakıyorum. Kan revan içindeler. Rusya ve Çin’in önderlik ettiği işbirliği (!) böyle oluyormuş herhalde diye aklımdan geçiriyorum.
Daimi üye Çin ile daimi üye Hindistan’ın arasındaki en son sınır çatışmasında daha geçen sene 45 kişi ölmüş.
Daimi üye Hindistan ve daimi üye Pakistan arasında Keşmir nedeniyle çıkan savaş şu anda hâlen resmen devam ediyor. Sadece ateşkes var.
Toplantının yapıldığı ve herkesin Tayyip’in esprilerine güldüğü gün daimi üye Tacikistan, daimi üye Kırgızıstan’da bir pazar yerine bomba attı. 12 yaşındaki bir Kırgız kız dahi pek çok sivil öldü. Semerkant’taki Şangay Zirvesi bitene kadar 3 gün içinde Kırgız-Tacik çatışmalarında toplam 81 kişi öldü.
Yine toplantı sırasında Ermenistan büyük bir provokasyona girişti ve yanıtını aldı. Ancak 80 Azerbaycan askeri şehit oldu. Bu arada katılımcı İran, daimi üye Rusya ile birlikte Ermenistan’ın en büyük bölgesel destekçisi ülkelerden biri. Gerekçeleri ise güya Azerbaycan’ın İran’da ayrılıkçı faaliyetleri kışkırtması.
Daimi üye Rusya’nın daha iki buçuk yıl önce 34 Türk askerini şehit ettiğini hatırlatmaya gerek yok.
Diğer yandan İran da Irak’ta Türkiye’ye karşı sürekli provokasyonlar tertipliyor. İran taraftarı milisler Türk Bayrakları yakıyor, Türk konsolosluklarına saldırıyor.
Tayyip Erdoğan “Türk Devletleri Teşkilatı” kurduğunu ilan edip, başına da Binali Yıldırım’ı geçirdikten sonra 10 ay içinde gerçekleşenler şimdilik bunlar.
“Güneş doğudan yükselir” diyorlar.
Evet, ama o güneşi engelleyen tam olarak da Semerkant’taki ceberut kara bulutlar.
Kazak bir arkadaşım o meşhur fotoğrafa bakıp şöyle dedi: “Burası tam kurtlar sofrası. Hepsi birbirine gülüyor ama ilk düşeni diğerleri hemen parçalayacak.”
Allah sadece Türk halklarını değil bütün halkları bunların “işbirliğinden” korusun. Bu topluluktan, Şangay’ın bilmem nesinden, İslamcılık, Turancılık, Atatürkçülük veya solculuk adına medet umanlara da akıl fikir nasip etsin.