Özel terör ekibi Wagner’in kurucusu Yevgeniy Prigojin’in Putin’in emriyle Rus devleti tarafından imha edilmesi sonrasında ortaya çıkan görüşler, Türk siyasetini anlamak açısından önemli ipuçları veriyor.
Putin’in bu derece popüler olmasının en temel sebebi Erdoğan ve Putin arasındaki ikili ilişkiler. Rusya, AKP’nin Batı’yla olan kavgasında önemli bir müttefik olarak görüldüğü için Putin sadık bir dost ve “örnek bir devlet adamı” olarak görülüyor.
Siyasal İslamcıların iktidar dayanışmasından kaynaklanan Putin savunusunu anlamak son derece kolay. Putin; muhalefetin olmadığı, protestonun yasak olduğu, “uyumlu ve huzurlu” bir toplum düzeninin güçlü siyasetçisi olarak görülüyor. Tıpkı Erdoğan gibi…
Asıl ilginç olan şey ise kendisini “milliyetçi, Türkçü ya da ulusalcı” olarak tanımlayan bazı kesimlerdeki kuvvetli Putin sevgisi.
Siyasal İslam’a da düşman olan bu muhalif grupların Putin söz konusu olduğunda hasımlarıyla birleşebilmesi tuhaf bir durum yaratıyor.
Kolayca anlaşılabilecek bir yakınlaşma değil bu. En yalın haliyle, “milliyetçi” olduğunu söyleyen herhangi bir kişinin “duygu dünyasının” Türk askerinin katili olan Putin’e tepki duyması gerekir.
Yakup Kadri’nin Yaban’ında sordurduğu gibi, “İnsan Türk olur da nasıl Mustafa Kemal’den yana olmaz?” sorusuna benzer biçimde “İnsan Türk olur da nasıl Türk askerinin katili olan Putin’den yana olur?” sorusunu sorabiliriz.
ABD ordusunun Türk subaylarının kafasına çuval geçirilmesi unutulmuyor ancak 35 askerimizin katledildiği, üstelik çok daha yakın bir tarihte yaşanan İdlib saldırısı unutuluyor.
Unutulmasını geçtik, saldırı emri veren Putin “örnek devlet adamı” olarak alkışlanıyor.
Putin sevici bazı sosyalistleri anlayabiliyorum; sonuçta onlar için Rus devleti SSCB’nin devamı olan bir geleneği temsil ediyor. Grup Yorum’un Ukrayna işgalinin başladığı günlerde Moskova’da konser vererek “sosyalizmin ana vatanına” selam göndermesi tam da böyle bir anlayışın ürünüydü. “Rus geleneğine böyle gönülden bağlı” olanlar için Rusya’nın kapitalist ya da sosyalist olması bir anlam ifade etmez.
Ancak gerçek bir “Türk devleti” özlemi duyanlar için Putin örnek bir figür olmasa gerek. Dün yaşanan saldırı, bir devletin gerçekleştireceği bir eylem değildir.
Wagner’in varlığı bile Rusya’nın devlet olmadığının bir göstergesidir. Devletin ordusu olur ve devlet özel terör şebekesi kurmaya tenezzül etmez.
Putin’in çok paylaşılan videosundaki “Her şeyi affedebilirim ama ihaneti asla!” sözü bir devlet adamına değil, bir mafya babasına ait olabilir.
Siyasetçi de mafya babası da “güçlü olmak” ister ancak siyasetçi bu gücü “zor” yoluyla değil, halkı ikna ederek ve gönülleri kazanarak elde etmeye çalışan kişidir. En azından böyle olması gerekir.
Çok güçlü olduğu söylenen Putin, dün yapılan BRICS zirvesine telekonferans yoluyla katılmak zorunda kaldı. “Tutuklanmayacağına dair” güvence verilen bir lider artık gerçek bir lider olmaktan çıkmıştır ve korkularıyla yaşamak zorundadır. Putin artık Ukrayna işgali bitse dahi yurtdışına çıkamayacak bir konumunda.
Etrafındaki herkese mesafeli duran Putin’in güçlü görüntüsünün altında büyük bir korku yatıyor. En yakın müttefiki olan Türkiye’ye bile gelemiyor.,
“Yüzlerce korumayla sokakta dolaşmanın” korkaklık işareti olduğunu söyleyenler, sarayından dışarı çıkamayan Putin’i güçlü lider olarak görebiliyor.