Hakan Fidan’ın Irak temasları iktidar basınında ballandıra ballandıra anlatılıyor. Fidan’ın üzerinde ayrıca “sır küpü” etiketi de bulunduğu için “derin adam” meraklısı Türk kamuoyunda Hakan Fidan’ın dış temaslarının başarılı geçtiği algısı zahmetsizce üretilebiliyor.
Fakat Irak’tan gelen haberler, yeni Dışişleri Bakanı’nın hiç de öyle başarılı bir dış politika yürüttüğüne işaret etmiyor.
Fidan, Irak gezisinde önce Bağdat’ta merkezi yöneticilerle görüşmeler yaptı. Ayrıca buradaki Türk Büyükelçiliği’nde Türkmen liderlerle bir araya geldi. Sonraki gün Erbil’de önce Barzani ve Talabani Kürtleriyle tek tek görüştü, sonra Irak Türkmen Cephesi merkezinde Türkmenlerin konuğu oldu. Ama ardından akşam vakti Neçirvan Barzani ile ikinci defa görüşme gerçekleştirdi.
Bu ayrıntılar önemli. Şöyle…
Bağdat’daki görüşmelerden basına yansıyan üç temel konu var: PKK, petrol ve su.
Önce en masum meseleyi söyleyeyim. Irak’ta su krizi yaşanıyor. Merkezi hükümet, Dicle ve Fırat’taki debi düşüşlerinden ötürü Türkiye’yi açıkça suçlar vaziyette.
Fakat masada karşılıklı adımlara dâhil edilecek diğer iki bahsin ikisi de problematik ama Hakan Fidan, ortada sorun yokmuş gibi davranıyor.
ABD işgali ve Saddam rejiminin devrilmesi sayesinde semirmeye başlayan Barzani ve Talabani güçleri, Irak’ın kuzeyini özerkleştirirken petrol gelirlerine kelimenin tam anlamıyla çökmeye başlamıştı. İşgalde ve Kürtlerin güçlendiği yeni idari durumda pay sahibi olan AKP’nin boru hattı uzatıp “Kürt petrolünden” kâr payı almaya başlaması uzun sürmedi.
Özerk bölgeyi bile zor hazmeden Bağdat, Barzanilerin bağımsız devlet gibi davranıp Irak’a ait petrolü pazarlamasını asla kabul etmedi ve konuyu uluslararası tahkime götürdü. Bu yıl Paris’teki mahkemenin Bağdat yönetimini haklı bulan kararı uyarınca Kerkük’teki petrolün Ceyhan’a akışı ikinci bir emre kadar durduruldu. Ayrıca Türkiye’nin Bağdat’a 1.4 milyar dolar tazminat ödemesine de hükmedildi.
Irak devletinin egemenlik hakkını ihlal etmekle suçlanıp hüküm giydiğimiz bir konu bu. Ama Hakan Fidan’ın aynen devam ettirdiği AKP dış politikası daha da ileri bir vaziyette.
Hakan Fidan, verdiği demeçlerde PKK’nın Irak’ın toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini, PKK terörünü Irak’la beraber kazıyacağımızı anlatmış. Sorun şu ki Irak’ın bundan haberi yok.
Iraklı muhataplar PKK’nın adını bile anmıyor. Bağdat’ın gözünde Türkiye’nin kukla Kürdistan ile çevirdiği işler Irak’ın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini zaten tek başına tehdit eder durumda.
Kaldı ki PKK, gerçekten de Irak için uzak bir tehdit. Hakan Fidan, 40 yıldır Türkiye’yi tehdit etmiş bir terör örgütünün Irak’ı tehdit ettiğini anlatıp ertesi gün kör gözüne parmak misali Irak’ın egemenliğini baltalayan Barzanilerle iş çevirmeye devam ediyor. Barzanilerin yıllardır çeşitli yan örgütler aracılığıyla Türkiye aleyhine faaliyet yürütmesinden bahsetmiyorum bile…
Ortada tam da AKP tipi bir ikiyüzlülük var. Bağdat diyor ki; Egemen olan benim ve beni muhatap almadığın sürece hiçbir konuyu çözemezsin. Ver Barzani’yi, al PKK’yı. Win-win ise, al sana win-win.
Hakan Fidan ise, Irak’ta geçirdiği iki gün boyunca bambaşka bir telden çaldı. “Sır küpü” Fidan, iki Kürt bölücüsünden birini tercih etmiş, tercih etmekle kalmayıp bir de Bağdat’a dayatmanın yollarını arıyor.
Anlaşılan Hakan Fidan’ın tüm derinliği, Ceyhan’a yeniden Barzani petrolü akıtmaktan ibaret. Neçirvan Barzani’yle sarmaş dolaş olurken ağzı kulaklarındaydı. Fiyaskoya dönen tüm bu çaba, Erdoğan kabilesinin gemicikleri atıl kalmasın diye. Ama onu bile başaracağı şüpheli.
Ayrıca aralara sıkıştırdığı Türkmen Cephesi temaslarının Türkmenlere hayır getirmesi bir yana, onları Irak’ta daha da ortada bırakacağını anlamak için müneccim olmaya gerek yok.
22’inci yılını kutlayan AKP’nin dış politikayı getirdiği seviye, kutlama için sahneye çıkardığı Kibariye’ninki kadar.