Tayyip Erdoğan, dün akşam katıldığı Yunus Emre Yılı Görsel ve İşitsel Medyada Doğru Türkçe Kullanımı Ödül Töreni’nde Türkçenin özellikle medya ve sosyal medyada kullanımı ile ilgili mesajlar verdi.
Erdoğan’ın konuşmasında özellikle dikkati çeken iki nokta var ki, üzerinde doğru düzgün durulması gerekiyor. Bunlardan birincisi, “Sosyal medya denen mecralarda kullanılan dil Türkçe’miz için tam bir felaket habercisidir.” cümlesi.
Erdoğan, konuşmasında “terör” diyor ya, işte sosyal medyayı terörize eden trollerine bakacak önce. Sosyal medyada partisine destek için kurulan paralı Aktroller tüm gün yalan haber yayar, tehdit. Küfür, hakaretlerde bulunur ve bozuk Türkçelerinden tanınırlar.
Mesela Erdoğan’ın eski şoförü var, sosyal medya aleminde “Yeliz” olarak biliniyor. Eğer Erdoğan sosyal medyada Türkçe terörü arıyorsa elebaşı kesin bu “Yeliz”dir. Yani Erdoğan evvela kendi kurduğu trol ordusuna bakacak, Türkçe katillerini kendi etrafında arayacak.
Erdoğan’ın konuşmasında dikkat çeken ikinci nokta, yine dil meselesinde 1930’lar dediği Atatürk dönemiyle hesaplaşma çabası içine girmesidir. Erdoğan, dilde sadeleştirme çalışmalarının bugünkü bozulmanın kaynağı olduğunu söylüyor.
Erdoğan’a göre Atatürk’ün Türkçe’de sadeleştirme çalışmaları, Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin atılması, yabancı kelimelerin Türkçeyi “istila etmelerinin” önünü açmış. Peki, gerçekten öyle mi?
Atatürk’ün başlattığı sadeleştirme çalışmaları, aksine Türkçeyi yabancı kelimelerden arındırıp kurtarmıştır. Türkçeyi özüne döndürmüştür. Ayrıca yine Atatürk’ün başlattığı “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyasıyla Türkçe’nin her alanda etkin kullanılması ve hakim kılınması hedeflenmiştir.
Erdoğan, açılım günlerini unutmuş anlaşılan. AKP’nin PKK ile kol kola açılım yaptığı günlerde bugün Türkçe’nin gelişmesini ve zenginleşmesini milli beka meselesi olarak koyan Erdoğan ve partisi, Kürtçeyi ikinci bir resmi dil yapmak için uğraşıyordu. Tabelalar diyor ya Erdoğan, işte tabelalara Türkçe dışında ikinci bir dil olarak Kürtçenin girmesi, Erdoğan ve partisinin açılım politikalarının sonucunda gerçekleşti. O dönemde de Erdoğan’ın hedefi Cumhuriyetin dil politikası ve Atatürk’ün dil devrimiydi.
Sonrasında Türkiye yine AKP eliyle sığınmacıların adeta istilasına uğradı. Ancak istilaya uğrayan sadece Türkiye değildi. Türkçe de bu istiladan payını aldı. Şimdilerde her yerde Türkçe tabelaların yanında bir de Arapçaları var. Erdoğan tabelaları yabancı diller 30’larda egemen oldu diye Atatürk’ü eleştirirken kendisi ülkeyi Arapça tabelalara boğdu. Şimdi soralım, Türkçeyi kim bozdu? Erdoğan mı, Atatürk mü?
Türk dili elbette ki bizim en büyük milli meselelerimizden biridir. Ancak bu meselede de Erdoğan ve partisi yerli ve milli görünüp tam tersi uygulamalarla Türkçeye en büyük zararı vermişlerdir. Şimdi çıkıp Türkçe konusunda ahkam kesmeleri, ödüller vermeleri falan da komediden öte anlam taşımamaktadır.