Saray talimat verdi, yargı uyguladı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak geldi. Türkiye’nin siyasi geleceğini bu derece yakından ilgilendiren ve altı bu derece boş bir davanın seyrinin hukuka göre belirlendiğini düşünmek büyük bir saflık olur.
İmamoğlu’na verilen bu ceza doğrudan İmamoğlu’nun siyasi hayatını bitirmeye yönelik bir karar. Bu da iktidarın, İmamoğlu’nun olası bir Cumhurbaşkanlığı adaylığından ne kadar korktuğunun açık bir göstergesi.
Birileri verilen cezanın aslında “İmamoğlu’nu siyaseten güçlendirme” amacı taşıdığını söyleyip, Erdoğan’a verilen mahkumiyet kararı üzerinden komplo teorileri kurabilir. Ancak bilinmeli ki Türkiye eski Türkiye değil ve İmamoğlu’nu mahkumiyet kararından kurtaracak AKP’li bir “Deniz Baykal”ın çıkması artık imkansız.
Bu kadar karmaşık düşünmeye gerek yok. İktidar, kendisi açısından en büyük rakibinin bileğini bükemeyeceğini gördüğü için, hukuksuz biçimde bertaraf etmek yöntemine gitmeyi tercih etmiştir. Verilen bu kararın AKP’yi seçimlerde zora sokabileceğini söylemek meselenin etrafında dolanmak, teferruata takılmaktır.
Ekrem İmamoğlu’nun henüz karar çıkmadan vatandaşları Saraçhane’ye çağırması, süreci doğru tespit ettiğini ve buna direneceğini gösteriyor. Beyaz gömleğin kollarını yeniden sıyırmanın zamanı gelmiştir ve bu çağrı, İmamoğlu’nun siyasi hanesine olumlu bir puan olarak yazacaktır.
Diğer taraftan böylesine kritik bir günde Almanya’da olmayı tercih eden Kemal Kılıçdaroğlu, kendi siyasi kariyerini bitirmiş ve bir avuç “ahmak” danışmanının esiri olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Meral Akşener’in İmamoğlu’nun çağrısına uyarak Ankara’dan İstanbul’a geçmesi bir dayanışma yaratılması açısından ne kadar önemliyse, Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de olmaması da o kadar vahimdir.
Mahkemenin verdiği bu karar, iktidarın önümüzdeki süreçte hangi araçlarla siyaset yapabileceğine dair çok önemli bir işaret. Serbest seçimlerin hangi koşullarda yapılacağı çok daha somut biçimde ortaya çıkarken “AKP kesinlikle kaybedecek!” tarzında dayanaksız söylemlerin de nasıl bir felakete yol açacağı iyice anlaşılmalı.
İktidar kendisi açısından en büyük rakibini bu kararla deşifre etmişken Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklaması, Türkiye açısından trajik bir durum yaratacaktır. “Belediye başkanlarının göreve devam etmesini” gerekçe gösteren Kılıçdaroğlu, tüm CHP’li belediye başkanlarına siyasi yasak geldiğinde, CHP’li belediyelere kayyum atandığında bol bol uçağa binip istediği ülkeyi ziyaret edebilir.
Bu yüzden de günün görevi Ekrem İmamoğlu’nun yalnız olmadığını gösterip, yarattığı siyasi gücün artması için destek olmaktır. Ekrem Başkan yalnız değildir!