İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında dün “mahkeme”nin verdiği karar, hem yurt içinde hem de yurt dışında tartışılmaya devam ediyor.
Tartışmalar devam ededursun, herkesin öncelikle bulunması gereken tespit şu ki, bu karar milli iradeye karşı düzenlenmiş bir darbedir.
Kimileri bunun hukuk darbesi olduğunu vurguluyor ama ortada hukuk adına konuşabileceğimiz bir şey yok. Zaten olsaydı, bugün bu sözde mahkeme kararını tartışıyor olmazdık.
Bu düpedüz bir Saray darbesidir. Ankara’daki Saray’dan İstanbul’daki “Adalet” Sarayı’na verilen talimatla, İstanbul’un 16 milyon vatandaşının 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da ortaya koyduğu iradenin ortadan kaldırılmasına yönelik gerçekleşmiştir.
Aslında verilecek karar, mahkeme heyeti değiştiğinde belli olmuştu. O nedenle ne verilen karar ne de kararı veren hâkimin AKP’lilerle fotoğrafları kimseyi şaşırtmadı.
İstanbul’u kaybetmenin hazımsızlığını 3 yıldır çeken AKP, İmamoğlu’nun hizmetlerini engellemek için elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen bir türlü başarılı olamamıştı. En sonunda, “ahmakça” bir işe girişip, Ekrem İmamoğlu’nu olmayan bir suçtan yargılatıp mahkûm ettirdiler.
Ekrem İmamoğlu, AKP’yi ve Erdoğan’ı iki kez yenen bir isim olarak önümüzdeki seçimlerde de Cumhurbaşkanlığı için en güçlü adaylar arasında yerini alıyordu. AKP, yargıya verdirdiği bu kararla Erdoğan’ın en büyük rakiplerinden birini yarış dışı bırakmaya çalıştı ama bugüne kadar attıkları pek çok adım gibi bu adım da ters tepecek.
Ekrem İmamoğlu, daha mahkeme sürerken vatandaşları Saraçhane’ye çağırarak ne yapıldığının farkında olduğunu ve direneceğini gösteriyordu. Çağrının 16 milyon İstanbulluya yapılmış olması da yine İmamoğlu’nun direnirken arkasını kime yaslayacağını gösteriyordu. Madem darbe 16 milyon İstanbulluya yapılmıştı, İmamoğlu da darbeye onlarla direnecekti. İstanbullular da Ekrem İmamoğlu’nun çağrısına uyarak Saraçhane’deki İBB binasının önünü doldurarak İmamoğlu’na desteklerini bildirdiler.
AKP, İmamoğlu korkusundan, mahkemeye İmamoğlu’nu bitirecek bir karar aldırdı ama bu karar eninde sonunda AKP’nin ayağına dolanacak. Yok, bu haksız karardan dolayı oluşacak mağduriyetle Ekrem İmamoğlu’nun, Erdoğan gibi Cumhurbaşkanı olacağından bahsetmiyorum.
Hem zaten bu benzetmeye de katılmıyorum. Çünkü ne Türkiye 25 yıl önceki Türkiye ne de Erdoğan’la İmamoğlu’nun durumları aynı. İmamoğlu, doğru dünkü kararla mağdur olmuştur. Ama Erdoğan mağdur değildi, suçluydu. Mağduriyeti kendisi yarattı ve insanların inanmasını sağladı.
Üstelik Erdoğan şiir okuduğu için falan da mahkûm olmamıştı. Siirt’teki konuşmasında, “halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesiyle mahkûm edilmişti. Şimdi bir kısım muhalifler bile seviniyor, İmamoğlu da Erdoğan gibi mağdur edildi, kesin seçilecek diye.
Gerçi İmamoğlu’nun seçilmesi için önce aday olması gerekir ki, adaylığının karşısındaki en büyük engel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu, kararın açıklanmasının ardından, gittiği Almanya’dan, neden gittiğini ve neden o gün gittiğini de hâlâ anlamış değilim, apar topar döndükten sonra yaptığı açıklamada bile İmamoğlu’nun İstanbul’a hizmet etmeye devam edeceğini söyledi. O nedenle ben, Erdoğan’ın rakibinin mahkeme tarafından belirlendiği fikrine katılmıyorum.
Bundan sonrasında İmamoğlu kararıyla ilgili süreç nasıl işleyecek? İmamoğlu, kararın bozulması için önce istinaf mahkemesine, burada bozulmazsa da Yargıtay’a başvuracak. Normalde bu işlemlerin epey zaman alması gerekir ki, hukukçular da en az 6 ay ila 1 yıl gibi bir süreden bahsediyorlar.
Ancak Türkiye’de normal bir yargı işleyişinin olmadığını unutmuş gibiler. Diyelim ki, İmamoğlu bugün kararın bozulması için istinafa başvurdu. İstinafın hemen yarın kararı onaylamayacağı ne malum? En son istismar vakasında bile işlerine gelince mahkeme tarihini öne almadılar mı? Aynı şey Yargıtay’da da olursa bir haftada Ekrem İmamoğlu bırakın Cumhurbaşkanlığı adaylığını, İBB başkanlığından bile olabilir.
Kimse de “yok artık bu kadarını da yapamazlar” falan demesin. Bu kaçıncı tecrübe? AKP, iktidarı kaybetme korkusuyla her şeyi yapar. Erdoğan da en büyük rakiplerinden birini saf dışı etmek için her şeyi göze alır.
İşte böyle bir sonuçla karşılaşılırsa, Ekrem İmamoğlu’nun tek güvencesi milli iradedir. Moda tabirle İmamoğlu’nu yedirmeyecek tek güç, milli iradedir. İmamoğlu da o nedenle dün Saraçhaneye şu veya bu partiyi değil 16 milyon İstanbulluyu çağırdı.
Milli irade, milli irade diye iktidara gelen, sonra da milli irade yerine şahsının cüzi iradesini koyan şahıs, milli iradenin önündeki en büyük engel haline gelmiştir. Bu engeli ortadan kaldıracak olan da yine milli iradenin kendisidir. Bu nedenle önümüzdeki seçimler, artık her zamankinden daha büyük önem taşıyor.
İmamoğlu’nun dediği gibi: “Mücadele yeni başlıyor!”