Yargıtay’ın, Gezi şehidi Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesiyle ilgili verdiği karar, bir kez daha vicdanları yaraladı.
Yargıtay, Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesi davasının sanıklarından polis H.E’ye “kasten basit yaralama” suçundan verilen 7 ay 15 günlük hapis cezasını onadı.
Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunmuştu ve AYM de “eziyet yasağının ihlali” kararını vermişti. Yani AYM’ye göre Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesi eziyet kapsamında değerlendirilmişti.
Yargıtay’ın AYM kararlarını takmamak gibi bir adeti olduğunu artık hepimiz biliyoruz. AYM kararının tersine verilen kararlar, artık iki yargı kurumu arasındaki anlaşmazlığı, rekabeti falan aştı. İş Yargıtay’ın AYM ile inatlaşmasının çok çok ötesine geçmiş durumda.
Gencecik bir insanın ölümüyle sonuçlanan bir olayla ilgili açılan davada “basit yaralama” kararını veren mahkemenin de, o mahkemenin kararını onaylayan Yargıtay’ın da vicdanını sorgulamak gerekir ama burada sorgulanacak bir vicdan yok maalesef.
Yargıtay kararında Polis memuru sanık H.E’nin, Ali İsmail Korkmaz’a yönelik eyleminin, dava dışı sanıkların eylemlerinden bir süre sonra gerçekleştiği, bağımsız eylemler arasında fasıla bulunduğu, sanığın eylemi ile maktulün ölümü arasında illiyet bağı bulunmadığı savunuldu.
İyi ama belki de Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüne sebep olan o son darbeydi? Yargıtay, sanığın eylemi ile (eylemden kasıt Ali İsmail’e vurması) Ali İsmail’in ölümü arasında nasıl bağ bulamamış?
Yargıtay’ın bu kararı, Ali İsmail Korkmaz şahsında AKP’yi protesto eden her gencin dövülerek öldürülmesinin yolunu açan bir karar olmuştur. Bundan sonra yaşanacak bu tür bir olayın faili, Ali İsmail’in öldürülmesine “basit yaralama” kararı veren Yargıtay olacaktır.